Tüketim: Amaç mı ? İhtiyaç mı ?”
Tüketim son yıllarda ihtiyaçları karşılamanın, hatta düşleri gerçekleştirmenin çok ötesine geçerek başlı başına bir amaç haline geldi. Oysa sınırsız tüketim çabasının ağır bir bedeli var ve günümüzde bu bedel de tüketimin kendisi kadar hızlı büyüyor.
Bugün 6.4 milyar insanın yaşadığı ve giderek azalan doğal varlıkları kullanarak yıllık 5.5 trilyon ABD Doları ekonomik üretimin yapıldığı bir dünyada yaşıyoruz. Tüketim toplumunun cazibesi ve beraberinde getirdiği ekonomik fayda gözleri kamaştırsa da, ekolojik kayıplarımız, toprak, su, hava, orman, biyolojik çeşitlilik, iklim ve canlıların sağlığı üzerindeki olumsuz etkisi ve tahribat çok büyük ve korkutucu. Üstelik sürekli artan tüketimin yarattığı kirlilik ve doğal varlıklardaki bozulmaların etkisi sadece mahvolmuş ekosistemlerde değil, özellikle en yoksul kesimdeki hastalıklarda ve sefalette de kendisini gösteriyor.
Bütün Yenilenebilir Doğal Varlıklar Tehlike Altında
Doğal varlıkların birçoğu sürdürülebilir düzeylerin çok üzerinde sömürülüyor. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Teşkilatı (FAO), artan toprak bozulması sonucunda bitkisel üretimde verimliliğinin düştüğünü ve bu durumun, dünya nüfusunun yaklaşık dörtte birini oluşturan 1,5 milyar insanın gıda güvenliğini tehdit edebileceğini açıkladı. Yalnızca son 50 yıl içinde bile dünya genelindeki içme suyu tüketimi üç kat, fosil yakıt tüketimi beş kat arttı. Hızla yükselen karbon emisyon oranlarının yanı sıra yıllık 13 milyon hektar olduğu tahmin edilen tropikal orman kaybının atmosfere her yıl 6,5 milyar ton karbondioksit eklemesi, kaygıların giderek artmasına neden oluyor.
Tüketim harcamalarının büyük bölümü konfor ya da hayatta kalabilmek için gerekliliği tartışılan ama yaşamı daha keyifli kılan ürünlere yapılırken, dünyadaki yoksul kesimin temel gereksinimlerinin karşılanmasının çok masraflı olacağına ilişkin savlar öne sürülüyor. Oysa eldeki veriler gösteriyor ki; yoksulların yeterli gıda, temiz su ve temel eğitim ihtiyaçlarının karşılanması için gereken para, insanların bir yıl içinde makyaj malzemelerine, dondurmaya ve hayvan mamasına harcadığından daha az.
Ülkemizde de durum pek farklı değil, verimli tarım alanlarımız amacı dışında kullanılarak üzerlerine sanayi tesisleri kuruluyor, ormanlarımız madencilik faaliyetlerine, imara açılıyor, işgal ediliyor, yakılıyor, enerji üretimi için doğanın ana damarları nehirlerimizin üzerine yüzlerce Nehir Tipi Hidroelektrik Santral(HES) kuruluyor, enerjide önceliğimiz enerji verimliliği ve yenilenebilir enerji olmalıyken, nükleer santral yapılmak isteniyor, sulak alanlarımız kurutuluyor, meralarımız, makilik alanlarımız yok ediliyor.
Sınırsız Tüketim Toplumsal Bir Sorundur
Dünya giderek ısınıyor. İnsanların atmosferde ve iklimde yarattığı değişiklikler hiç kuşkusuz uzun ömürlü olacak. Fakat küresel ısınmanın etkileri değiştirilemeyecek ya da başa çıkılamayacak kadar şiddetli hale gelmeden önce kesin adımlar atabileceğimiz bir dönemde yaşama ayrıcalığına sahibiz. Karşımızdaki güçlüğü ele alış biçimimiz, çok uzun bir dönemi kapsayan bir tarihin yazılmasına yardımcı olacak.
15 Mart Dünya Tüketiciler Günü'nde, sınırsız tüketimin toplumsal bir sorun olduğuna ve sadece tüketim peşinde koşmanın hem tüketici toplumlardaki yaşamın kalitesini azaltacağına hem de çocuklarımızın torunlarımızın yani gelecek nesillerimizin temel ihtiyaçlarını karşılama olanaklarının bile ellerinden alınmasına neden olacağına dikkat çekiyor. Bu sorunun çözümü; yaşamımızı sürdürecek kadar tüketip bundan mutlu olabileceğimiz bir toplum düzeni yaratmaktan ve herkesin bu hedefe ulaşmak için birlikte hareket ederek katkı sağlamasından geçiyor. Böylece bizden sonra gelecek tüm canlılara sürdürülebilir bir dünya bırakmış olacağız.