Doğa sarıyı daha az kullanır
Diğer renklerden;
Günbatımlarına sakla hepsini
Saçıp savurarak maviyi
Bir kadın gibi harcar kızılı
Oysa çok az kullanır sarıyı
Ve ancak geldiğinde yeri
Bir aşığın sözcükleri gibi.
Tanrı konusunu işlerken şüphecilikten de ayrılmadı. Bunu aşağıdaki dizelerinde görebiliriz:
Cenneti yukarıda hiç bulamaz
Aşağıda bulamayan.
Tanrı'nın konutu benimkiyle yanyana
Eşyası aşktan.
Agorafobik Kadınlar....
Agorafobi kavramına gerçekten kadın perspektifinden bakmak için, tarihin en ünlü münzevilerinden biri olan Amerikalı kadın şair Emily Dickinson'ın yaşantısına bakmak gerek. Dickinson, bir şiirin de şöyle der:
"Yazgıysa neden bütün bunlara
Diyarı yok erkek akrabanın
Bir zindandan başka
Hapsettiği –Yalnızca Ev"
Cenneti yukarıda hiç bulamaz
Aşağıda bulamayan.
Tanrı'nın konutu benimkiyle yanyana
Eşyası aşktan.
Bir çok şiirinde umutsuz olan meçhul aşk ilişkisinden bahsediyor:
“Bana, tatlım, iki miras bıraktın,
“Bana, tatlım, iki miras bıraktın,
Aşk mirasıydı biri
Gökteki Tanrı
sevinirdi,
O’na sunulsaydı eğer;
Bana acının sınırlarını bıraktın/
Engin deniz gibi;
Sonsuzluk ve zaman arasında,
Senin bilincin ve
benimki.“
“Kalbim, unutacağız onu,
“Kalbim, unutacağız onu,
Bu gece, sen ve ben.
Ben
ışığı unutayım,
Onun sıcaklığını sen.
Unuttuğun vakit, söyle bana,
Ola
ki düşüncem donar.
Acele et, oyalanırken sen,
Hatırlayabilirim tekrar.“
Agorafobik Kadınlar....
Agorafobi kavramına gerçekten kadın perspektifinden bakmak için, tarihin en ünlü münzevilerinden biri olan Amerikalı kadın şair Emily Dickinson'ın yaşantısına bakmak gerek. Dickinson, bir şiirin de şöyle der:
"Yazgıysa neden bütün bunlara
Diyarı yok erkek akrabanın
Bir zindandan başka
Hapsettiği –Yalnızca Ev"