13 Ağustos 2017

Hermann Hesse - Boncuk Oyunu

 

Hesse, on yılı aşkın meşakkatli bir çalışmanın ardından, tüm dünyanın savaş cehennemini yaşadığı 1943’te İsviçre’de yayımladığı “BONCUK OYUNU” romanında, Doğu ve Batı felsefelerinin kusursuz bir bileşiminden oluşan yeni ve ütopik bir dünya düzeni sunar okura. Sanat ve bilimde disiplinlerarası bir uyum üzerine kurulu, Hesse’nin düş ve düşün gücünün ürünü, fütüristik bir oyun olan “Boncuk Oyunu”, bu yeni düzenin simgesidir.

Toplumsal ahlakın bireyin iç ahlakını yok ettiğine inanan Hesse, bu olgunluk dönemi eserinde Batı’nın toplumsal dayatmalarına karşı Doğu’nun bireysel özgürlüğünü yüceltir, söz konusu yeni dünya düzenini bireysellik üzerine temellendirir: “Tanrı senin içindedir, kavramlarda ve kitaplarda değil. Gerçek yaşanır, öğretilmez.”

Nobel Edebiyat Ödülü (1946) sahibi Hesse başyapıtı “Boncuk Oyunu”nda, değerlerin dönüşümü uğruna mücadelenin sürmesi gereğini vurgulayan açık bir diyalektik sunar.

Örselenmiş zamanımızın bizlere sunduğu az sayıda gözü pek ve özgün tasarıdan biri… – Thomas Mann

Hesse’nin romanı üzerine daha uzun düşündükçe, bu romanın hayali bir geleceğe odaklanan bir teleskop değil fakat günümüz gerçekliğine dair bir paradigmayı rahatsız edici netlikte yansıtan bir ayna olduğunun açıkça farkına varırız. – Theodore Ziolkowski

Hesse yüzyılımızın yol gösterici karakterlerinden biri. – Ralph Freedman

*

Eh, her yıl olduğu gibi o yıl da konuklar akın etmişti Waldzell'e. İçlerinden pek çoğunun hiçbir şeyden haberi yoktu, bazıları ise Magister Ludi'nin sağlık durumu konusunda endişeliydi ve oyunun seyrine ilişkin can sıkıcı önsezilerle festivale gelmişti. Waldzell ve yakındaki yerleşim birimleri insanla dolup taşmaktaydı, tarikat yöneticileri ve yüksek eğitim kurulu üyeleri neredeyse tam kadro şenlikte hazır bulunuyordu. Ayrıca, ülkenin uzak köşelerinden ve dış ülkelerden bir bayram havası içinde turistler gelerek konukevlerini doldurmuştu. Her zamanki gibi festival, oyun arifesindeki akşam, meditasyona ayrılmış bir saatle açıldı, çan sesiyle verilen bir işaret üzerine insandan geçilmeyen bütün şenlik alanı huşuyla karışık derin bir sessizliğe gömüldü. Ertesi sabah da müzik gösterilerinden birincisi gerçekleştirildi ve oyunun ilk bölümüyle bu bölümdeki her iki müzik temasına ilişkin meditasyonun duyurusu yapıldı. Üzerinde Boncuk Oyunu üstadının festival giysisiyle Bertram'ın davranışlarında vakur ve serinkanlı bir hava esiyordu, ama adamda bet beniz kalmamıştı, halinde günden güne artan aşırı bir yorgunluk, bir ıstırap ve tevekkül ifadesi okunuyordu, son günlerde gerçekten bir gölgeye benzemişti. Oyunun daha ikinci günüydü ki, Magister Thomas'ın sağlık durumunun kötüleşip ölümle pençeleştiği haberi ortalığa yayıldı ve aynı günün akşamı hasta üstatla "gölgesini" konu alan söylentiye sağda solda ve işe daha bir aşina kişilerin çevresinde ilk katkılar başladı. Vicus Lusorum'un en iç kesiminden, magister adaylarından kaynaklanan bu söylentiye göre, üstat sözde festivali yönetmek istiyor ve yönetecek güçte görüyordu kendini, ama açgözlü "gölgesi" hesabına özveride bulunarak festivali yönetme işini ona havale etmişti. Gelgelelim, bu yüce rolün pek üstesinden geleceğe benzemediği ve festivalin bir düş kırıklığıyla sonlanacağı tehlikesi baş gösterdiği için festivalden, "gölgesinden" ve onun başarısızlığından kendisini sorumlu tutan üstat, yapılan hatanın kefaretini bizzat ödemek istemişti; sağlık durumundaki ani kötüleşmenin ve ateşindeki yükselmenin nedeni de bundan başka bir şey değildi. Kuşkusuz söylentinin daha değişik çeşitlemeleri de vardı, ama elit çevreninki böyleydi ve elit çevre, bu çalışkan yeni kuşak, duruma hazin gözüyle baktığını ve onun herhangi bir şekilde değiştirilip iyi, güzel ve zararsız gösterilmesini desteklemek istemediğini böylece açığa vuruyordu. Terazinin bir gözünde üstada karşı saygı, öbür gözünde "gölgesine" karşı kin ve nefret yer almaktaydı. Ucu üstada dokunsa bile, "gölgesinin" başarısızlığa uğraması ve tepetaklak yıkılıp gitmesi bir dilek olarak gönüllerde yaşıyordu. Derken bir gün geçmişti aradan; bu kez ortada dönen söylentiye göre, güya magister hasta yatağında, temsilcisiyle elit gruptaki iki senyörden birbirleriyle güzel güzel geçinip festivale gölge düşürmemelerini ısrarla rica etmişti. Bir başka gün de ortada yeni bir söylenti dolaşmaya başlamıştı; buna göre, ölmeden son arzusunu dikte ettirmişti üstat ve yöneticilere kendisinden sonra yerine geçmesini istediği kişinin ismini açıklamıştı; bazı isimler dolaşmaya başlamıştı dillerde, magisterin sağlık durumunun sürekli kötüye gittiğine ilişkin haberlerin yanı sıra bu ve benzeri söylentiler almış yürüyor, her ne kadar festivalin ilerki bölümünü izlemekten vazgeçerek Waldzell'den ayrılıp gidenler çıkmıyorsa da, gerek konukevlerindeki, gerek festival salonundaki şenlikli hava günden güne bulutlanıyordu. Bütün organizasyon ağır ve kasvetli bir baskı altındaydı, ama dışarıdan bakınca yine de her şey düzgün bir biçimde olup bitmekteydi; ancak, herkesin daha önceden aşinası olup beklediği neşe ve sevinçten bu festivalde pek eser yoktu. Bitimine iki gün kala festivalin hazırlayıcısı Magister Thomas gözlerini bir daha açmamak üzere hayata yumunca, Kastalya yöneticileri tüm çabalarına karşın ölüm haberinin duyulmasının önüne geçemediler. Ne tuhaftır ki, düğümün bu şekilde çözülmesi, festival izleyicilerinden bazısının içini rahatlatmıştı. Boncuk Oyunu öğrencilerinin, özellikle elit gruba mensup olanlarının Ludus sollemnis'in bitiminden önce yas tutmalarına ya da birbirlerine nöbetleşe yerini bırakan gösteriler ve meditasyonlarla festival günlerindeki etkinliklerin çok sıkı şekilde belirlenmiş akışını en ufak biçimde aksatmalarına izin verilmemişse de, en son festival töreni ve festival gününü ağız ve gönül birliği etmişler gibi öyle bir tutum ve hava içinde kutlamışlardı ki, saygıdeğer üstadın ölümü için bir matemden farksızdı adeta. Beri yandan, aynı kişiler aşırı yorgun düşmüş, uykusuz, sararmış yüzü ve yarı kapalı gözleriyle temsilcilik görevini sürdüren Bertram'ın çevresinin dondurucu bir yalnızlık atmosferiyle sarılıp kuşatılmasına çalışmışlardı.