09 Nisan 2016

Stefan Zweig - Satranç

Satranç kitabı, Stefan Zweig tarafından yazılmış bir romandır. Ancak kimi kaynaklar tarafından bu kitabın uzun öykü türünde olduğu belirtilir. Satranç kitap özeti bizlere bir satranç müsabakasını anlatır ancak geri planda insanın kendini aşmaya çalışması, çaresizlik ve umutsuzluk temalarına yer verir.

Satranç kitabı, temelde bir satranç maçını anlatıyor gibi görünse de aslında konusu Nazi yönetimine bir eleştiri niteliğindedir. İnsan psikolojisinin derinliklerine girmemizi sağlayan bu kitap, Stefan Zweig’in eşiyle birlikte intihar etmeden önce yazdığı son kitap olmasıyla da dikkat çeker. Dr. B.. üzerinden kendisini anlatan Zweig, Satranç kitabıyla II. Dünya Savaşı’nın etkilerini, Gestapo’nun zulmünü derin bir şekilde hissettirir.

Özeti

Kitap, New York'tan Buenos Aires'e giden bir gemiye binen iki arkadaşın hikayesiyle başlar. Gemide dünya satranç şampiyonu Mirko Czentovic'in de bir turnuvaya katılacağı için birçok gazeteci bulunmaktadır. Mirko Czentovic aslında küçük yaşlarda anlama, konuşma gibi birçok konuda zorluk çeken bir köylüdür. Babası rahip olan Mirko, her akşam arkadaşının oynadığı üç el satranç müsabakalarını izleyerek satranç öğrenir.

Bir akşam babası işi çıkınca, Mirko arkadaşının yerine oyuna girer, o eli ve devamındaki iki eli de kazanır. Babası buna şaşırır ve Mirko'nun yeteneğini herkese göstermek için şehirdeki satranç kulübüne gider. Böylece Mirko Czentovic, büyük bir şöhrete kavuşur ve en sonunda dünya şampiyonu olarak zirveye çıkar. Ancak satranç oyunu bittiğinde çevresindekilere küçüklüğündeki aptal yüz ifadesiyle bakış atar ve ardından gazetecilere anlaşılmayan, saçma yanıtlar verir. Bu yüzden gazetecilerle veya çevresindeki insanlarla satranç dışında hiç konuşmaz.

Gemide geçen günlerde, yolcular arasında bir satranç şampiyonu olduğu dedikoduları yayılmaya başlamıştır. Bu haberi alan petrol zengini McConnor, Czentovic'e para karşılığı bir satranç oyunu teklif eder. Czentovic, teklifi mutlulukla kabul eder. Ancak Czentovic'e karşı olan tüm satranç meraklıları da oyuna katılmak istemiştir. Oyun sırasında Czentovic, sırası geldiğinde hızlı bir şekilde hamlesini yapar ve sadece kırk ikinci hamlede rakiplerini mat eder. McConnor, yenilgiyi kabul edemez ve Czentovic'e bir oyun daha teklif eder. Ancak beklenmedik bir şekilde, yanlarına gelen biri onlara doğru hamleleri söyler ve sonunda Czentovic ile berabere kalırlar. McConnor, bu duruma çok şaşırır ve sevinir. Ardından, Dr. B. adındaki bir dostuna Czentovic ile tek başına oynaması için teklifte bulunur ve masrafını kendisi karşılar. Ancak, Dr. B. oyun sonrası pişman bir hale gelir ve 25 yıldır hiç satranç oynamadığını söyler. Sonrasında Dr. B. hikayesini anlatmaya başlar.

Seneler önce, babasıyla bir avukatlık bürosu işletirken hükümetin gizli işleriyle ilgili bir davada tutuklanır. Fakat hapishaneye atılmak yerine, küçük bir odada tutulur. Odasında sadece bir koltuk, bir dolap, bir leğen ve küçük bir pencere bulunmaktadır. Zamanla, gardiyanı dışında kimseyle konuşamaması ve zamanı bilemeyerek kendisini aynı duvarlara bakarken bulması nedeniyle beyin fonksiyonlarını yitirir. Sorguya götürüldüğünde ise zayıflayan beyniyle ağzından bir şey kaçırmamak için büyük bir çaba sarf etmektedir.

Bir gün, beklemekte olduğu sorgu odasında askıda duran bir asker montunun içinde bir kitap gören bir mahkum, kitabı çalar. Bu durum, onu oldukça mutlu eder çünkü uzun zamandır zihnini meşgul edecek bir şey bulamamıştır. Hücresine döndüğünde kitabı açar ve içinde bir satranç oyunları kitabı olduğunu görür. Önce hayal kırıklığına uğrar ancak daha sonra yatak örtüsünü satranç tahtası olarak kullanarak kitaptaki tüm oyunları oynamaya başlar ve hatta zamanla zihninde tahtayı ve taşları canlandırarak oynamaya devam eder.

Ancak bu bir süre sonra saplantı haline dönüşür ve tüm zamanını -uyku dahil- satranç oynayarak geçirir. Kendi kendisiyle oynadığında bile yenildiğinde kendine kızar ve gereğinden fazla heyecanlanır. Bir kez, kaybettiğinde sinir krizi geçirir ve elini camla kırar. Hastanede, doktorun soyadını tanıması sayesinde kaçar ve artık özgürdür. Ancak bir daha asla satranç oynamamaya karar verir.

Fakat gemide karşılaştığı Czentovic ile bir kez daha oynamayı kabul eder ve bu kez Czentovic'i yener. Ertesi gün, Czentovic ilk elde yenilince Dr. B. bir el daha oynamak istediğini söyler. Ancak, Dr. B. tekrar heyecanlanmaya başladığı için oyunu bırakır ve masada Czentovic ile taşları baş başa bırakır.

Satranç Romanının Yazarı Stefan Zweig Hakkında Kısaca Bilgi

Satranç romanının yazarı Stefan Zweig 28 Kasım 1881 tarihinde Avusturya'nın Viyana kentinde dünyaya gelmiştir. Avusturya-Macaristanlı bir yazar olan Stefan Zweig, yaşamı boyunca deneme, tiyatro, lirik şiir gibi çeşitli tarzlarda eserler yazmıştır. Ancak Zweig’a asıl ün getiren yapıtları, roman ve uzun öykü türündedir.

Psikolojiye yoğun bir ilgi duyan ve Freud’tan etkilenen Stefan Zweig’ın en bilinen eserleri Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu, Olağanüstü Bir Gece, Satranç, Bir Kadının Yaşamından Yirmi Dört Saat, Kızıl’dır. Oldukça üretken olan yazarın birçok eseri sinema filmine de uyarlanmıştır. Stefan Zweig, 23 Şubat 1942 tarihinde Brezilya'nın Rio de Janerio kentinde hayatını kaybetmiştir.

 

Satranç kitabında Dr. B. adlı bir karakter, tesadüfen karşılaştığı bir satranç kitabı sayesinde bu oyunu oynamayı öğrenmiştir. Ancak oyunu kendi kendine oynamasına rağmen yenildiği zaman sinir krizleri geçirmektedir. Bir gün dünya satranç şampiyonu Mirko Czentovic ile satranç maçı yapar ve onu yener. Ancak ikinci maçta yenilir.

Satranç kitabı, yalnızca iki kişi arasındaki satranç müsabakasını anlatan bir roman değildir. Kitap, II. Dünya Savaşı’nın yarattığı yıkımı, Naziler’in Yahudilere yaptığı zulmü de anlatır. Nitekim, kitaptaki ana karakter olan Dr. B.’nin romanın yazarı Stefan Zweig ile birçok ortak noktası vardır.

Satranç Kitabının Konusu Nedir?

Satranç kitabının konusu, Dr. B.. ve Czentovic adlı iki karakter arasındaki satranç müsabakasını anlatır. Ancak kitap, basit bir satranç maçından ibaret değildir. Satranç romanı; II. Dünya Savaşı’nın insan psikolojisi üzerindeki etkilerini, Yahudi zulmünü ve Nazi yönetimini anlatır.

Örneğin Satranç kitabındaki Dr. B.. karakteri aslında Stefan Zweig’ın kendisinden izler taşır ve Yahudileri temsil eder. Nazi baskısı altındaki bir ortamda satranç maçı yapan Dr. B. bu baskıdan dolayı pek çok şeye ve hatta kendine bile yabancılaşmıştır. Ruhsal dengesini yitiren Dr. B., Satranç romanını yazdıktan sonra eşiyle birlikte intihar eden Stefan Zweig’ın kendisidir diyebiliriz.

Arka Kapak Bilgisi

Stefan Zweig, nadir görülen yazarlardan biri olarak geniş bir psikoloji bilgisini eserlerinde ustalıkla kullanmıştır. Zweig'ın edebiyat dünyasında biyografi yazarı olarak hak ettiği ünün temeli, yazarlığı kadar uzman bir psikolog olmasıdır.

Satranç, Zweig'ın psikolojik birikimini tamamen kullandığı bir öyküdür ve öykünün ana karakterleri, yazarın biyografilerinde ele aldığı kişilerin işleyiş tarzlarına tamamen sadık kalmıştır.

Zweig, ölümünden hemen önce tamamladığı birkaç düzyazı metninden biri olan Satranç'ı kaleme alırken Brezilya'ya göç ettiği ve eşi Lotte Zweig ile birlikte yaşadığı bir dönemdeydi. Satranç'ta, hikaye mekanı olarak New York'tan Buenos Aires'e giden bir yolcu gemisini seçti. Bu gemide, tamamen tesadüfen karşılaşan üç kişi; yeni dünya satranç şampiyonu Mirko Czentovic, sıradan bir satranç oyuncusu olan anlatıcı ve bir zamanlar çok yetenekli bir satranç oyuncusu olan ancak uzun zamandır satrançtan uzak kalan Dr. B., öykünün kahramanlarıdır.

 Açıklama

Gestapo tarafından aylarca sorguya çekilen Dr. B., bu sırada tesadüfen eline geçen bir kitap sayesinde satranç öğrenir. Zaman ve mekân duygusunu yitirdiği tecrit odasında, başlangıçta terapi gibi gelen bu uğraş giderek kendine karşı verilen hummalı bir mücadeleye dönüşür ve kendi deyimiyle “zehirlenir”. Tesadüf ya, serbest kaldıktan sonra, Arjantin’e gitmek üzere bindiği gemide satranç şampiyonu Mirko Czentovic de vardır.

“Bize hiçbir şey yapmadılar, bizi yalnızca sonsuz bir hiçliğin ortasına yerleştirdiler, çünkü bilindiği üzere yeryüzünde insan ruhuna sonsuz bir hiçlik kadar baskı yapabilecek başka bir şey yoktur.”