26 Haziran 2015
Varoluş
Zülfü Livaneli - Kardeşimin hikayesi / Emile Zola - Meyhane
Kardeşimin Hikâyesi aşkın mutlulukta ulaşılacak son nokta olduğuna inananları bir kez daha düşünmeye davet eden, aşka, aşkın karmaşıklığına ve tehlikelerine dair nefes kesen bir roman. Her sayfada yeni bir gerçekliği keşfedecek, kuşku ile kesinliğin sınırlarında dolaşacaksınız.
Mantıksız gibi geliyor ama o sabah uyandığımda tuhaf bir haber alacağımı biliyordum. Karadeniz’in lacivert dalgalarıyla baş başa kalmış olan bu ıssız köyde geçen her gün birbirinin aynısı olduğu için burada insanların heyecanla konuşacağı olaylara pek sık rastlanmazdı. O günün de ötekiler gibi sessizce akıp gitmesi gerekirdi ama galiba başka şeyler olacaktı. O mahmur sabah saatlerinde bir cinayet haberi alacağımı bilmiyordum elbette ama bir haber gelecekti. Daha yataktan çıkmamıştım, gözlerim kapalıydı, arkalarında fosforlu çizgiler bırakarak yıldırım hızıyla hareket eden mor tavşanları izliyordum.
23 Haziran 2015
Dostoyevski "Herkesin, gidebileceği bir yeri olmalı. Çünkü öyle bir an olur ki, insanın mutlaka bir yere gitmesi gerekir."
Anlamaktan sonra gelen bir hal vardı: Kavramak. Anladığının bütün ağırlığını beyninde duymak, ellerinde, kollarında, damarlarında duymak...Bilge Karasu
İstanbul vefasız bir sevgiliye benzer.” Bu sözün altında derin bir acı olduğunu hissettim. Ama herhangi bir şey söylemedim. Çünkü etrafını seyrederken, sanki benimle değil de kendi kendine konuşur gibi söylemişti. Kısa bir sessizlikten sonra, sözüne devam etti: “Sana hep ihanet eder ama sen yine de onu sevmeye devam edersin...Zülfü Livaneli
Rabindranath Tagore - Ateşböcekleri
Canlı ışık lekecikleri,
Karanlıkta gözkırpıştıran
Ateşböcekleridir.
O dikkati çekmeyen,
Sesleri, yolkıyısı hercailerinin
Mırıldanır bu gelişigüzel çizgilerde.
Zihnin uykulu karanlık mağaraları içinde,
Rüyalar
Günün kervanından dökülen parçalarla,
Yuvalarını yaparlar.
Bahar, geleceğin meyveleri için değil
Fakat bir anın kaprisi için
Çiçeklerin petallerini saçar.
Neş'e Kımıltısız yerin zincirinden kurtulmuş
Sayısız yapraklara doğru
Koşar ve dans eder
Bir gün için havada.
Hiçbir önem taşımayan kelimelerim
Zamanın dalgaları üstünde hafifçe dans edebilirler,
Mana ile ağırlaştıkları zaman dibe çökerler.
Zihnin derinliklerinde güveler
İnce kanatlarını büyütürler;
Ve veda ederek uçuşurlar,
Gün batımı göğünde.
Kelebek ayları değil, fakat an'ları sayar
ve yeter zamana sahiptir.
Benim düşüncelerim, kıvılcımlar gibi, kanatlanmış
Sürprizler üzerinde giderler,
Tek bir gülüş taşıyarak.
Ağaç sevgi ile bakar kendi güzel gölgesine
Buna rahmen onu hiçbir vakit kucaklıyamaz.
İzin ver, güneş ışığı gibi, aşkım seni sarsın
Ve yine de aydınlık özgürlüğü versin sana.
Renklendirilmiş kabarcıklardır günler,
Dipsiz gecenin yüzüne çıkan,
Hatırlamanı istemek için armağanlarım çok küçüktür;
Ve bunun için
Onları sen hatırlamalısın.
Çıkart, at ismimi armağandan;
Bir yük olacaksa,
Ancak şarkım kalsın.
Nisan, bir çocuk gibi,
Çiçeklerle tozlar üzerine hiyogralifler yazıyor.
Onları siliyor ve unutuyor.
Hatıra, rahibe, hali öldürüyor,
Ve onun kalbini ölü geçmişin türbesine sunuyor.
Mabedin kasvetli heybetinden
Çocuklar tozda oynamak için dışarı koşuyorlar,
Tanrı onların oyununu seyre dalıyor,
Ve rahibi unutuyor.
Zihnim, düşüncelerinin akışında
Birdenbire yanan bir ışık gibi çalışmaya başlar,
Asla tekrarlanmıyan akıcı notasiyle bir küçük ırmak gibi.
Dağda, sessizlik kendi yüksekliğini bulmak için
kabarmaktadır,
Gölde, hareket kendi derinliğini tahayyül etmek için
hareketsizleşir.
Veda eden gecenin
Sabahın kapalı gözlerine kondurduğu öpücük
Şafak yıldızında parlıyor.
Ey bakire, senin güzelliğin bir meyve gibidir,
Henüz olgunlaşmamış ve açılmamış bir sırla dopdolu.
Onun anısını yitiren acı
Kuş seslerinden uzak,
Fakat yalnız ağustosböceğinin ıslığının duyulduğu ses-
siz karanlık saatler gibidir.
Gerilik onun öldüren bir pençe ile gerçeği elinde güvenle
tutmaya çalışır.
Zayıf bir lambayı canlandırmayı arzulayarak uzun gece
bütün yıldızlarını ışıklandırır.
Hernekadar O
Dünyayı
-Gelini-
Kollarında tutuyorsa d,
Gök,
Sonsuzluğa kadar
Uzaktadır.
Tanrı, dostlar arar ve sevgi diler,
Şeytan, eserler arar ve itaat ister.
Toprak hizmetine karşılık
Ağacı kendisine bağlar,
Gök ise hiçbirşey istemez
Ve onu özgür kılar.
Çocuk, tarihin tozu ile aydınlanmış
Yaşı bilinmiyen zamanın gizliliği içersinde
Edebi olarak oturmaktadır.
Uzakta olan O, sabahleyin bana geldi,
Işık tarafından alınıp götürüldüğünde daha da yakınlaştı.
Beyaz ve pembe zakkumlar buluştular
Ve, ayrı lehçelerde neş'e ile eğlendiler.
Sessizlik
Kendi kirlerini
Süpürüp yürüyünce
Fırtına olur.
Geçici ışıklar ve gölgeler
ve bulutludan oyuncakları arasında,
Şuracıkta, göksel bir çocuk gülümsüyor.
Meltem Lotüs'e fısıldar:
"Senin sırrın nedir?"
"Ben kendimim" diye cevap verir Lotüs,
"Onu çal ve ortaklıktan kaybolayım!"
Fırtınanın bağımsızlığı
ve ağaç gövdesinin bağlılığı,
Dalları sallama dansında el ele vermişler.
Yaseminin, güneşe aşkı hecelemesi,
çiçekleridir.
Zalim, özgürlüğü yok etmek için
özgürlüğünü ilan eder,
ve hala onu kendisi için saklar.
Tanrılar,
Cennetlerinden bıkmış,
İnsana imrenirler.
Bulutlar, bahar içinde tepeler;
Tepeler, taş içinde bulutlar,
Zamanın rüyası içinde fantezi.
tanrı mabedinin aşkla kurulmasını bekler;
İnsanlar taşları getirirler.
Şarkımda Tanrıya dokunuyorum:
Tepe şelalesi nasıl uzaktaki denize dokunuyorsa!
Işık, renklerin hazinesini
bulutların düşmanlığından alır.
Kalbim, bugün, geçmiş gecenin gözyaşlarına gülümser,
Yağmur dindikten sonra parlayan
Islak bir ağaç gibi.
Hayatımı meyvelendiren ağaçlara teşekkür ettim,
Fakat, onu ebediyen yeşil tutan çimeni unuttum.
İkincisiz birin anlamı yoktur,
diğer bir onu gerçek kılar.
Kendi ayrılıklarını bütün ile harmoni yapan
şefkatli güzel için hayatın hataları feryat ederler.
Onlar yıkılmış yuva için teşekkür beklerler -
Çünkü kafesleri şekilli ve korunmaktadır.
Aşkta, sana senin değerin diye, bitmeyen
borcumu ödüyorum.
Suların toplandığı havuz şarkılarını,
zambaklar şeklinde karanlığından gönderir
ve güneş, onlar güzeldir, der.
Bu arz üzerinde tomurcuklanan ilk çiçek,
doğmamış şarkıya bir çağrı idi.
Şafak-halk kitlesi - renkli çiçek - solar,
ve sonra sade ışık - meyve Güneş görünür.
Kendi hikmetinden şüphelenen pazu
feryat ederek sesi bastırır.
Rüzgar, onu yalnız uçurmak için,
fırtına haline girerek alevi tutmaya çalışır.
Hayatın oyunu hızlıdır,
hayatın oyuncakları biri diğerinin
ardından düerler
ve unutulurlar.
Benim çiçeğim, bir aptalın düğme deliğinde
cennetini arzulama.
Çok geç yükseldin, benim büyüyen ay'ım,
Fakat, benim gece kuşum seni selamlamak için
hala uyanıktır.
karanlık, sessizlik içersinde,
sergüzeştçi ışığın kucağına dönmesini bekleyen,
perde ile örtülmüş bir gelindir.
ağaçlar, dinleyen cennet ile
dünyanın konuşmak için
sarf ettiği sonsuz gayrettir.
Kendi kendime düşündüğüm zaman
benliğimin yükü hafifler.
Zayıf korkunç olabilir,
zira kuvvetli görünebilmek için
çok cüretkar olur.
Cennetin rüzgarı esiyor,
demir ümitsizlikle çamura sarılıyor,
ve kayığım göğsünü zincire vuruyor.
Ölümün ruhu tek,
hayatın ki ise çoktur,
Tanrı ölünce din bir olur.
Göğün mavisi arzın yeşilini özler,
hır ikisi arasında rüzgar feryat eder,
"Heyhat!",
Günün izdirabı kendi öz ihtişamı ile sarılmış,
geceleyin yıldızlar arasında parıldar.
Yıldızlar sessiz bir huşu ile
asla dokunulmayacak yalnızlık içinde
bakire gecenin etrafında toplanırlar.
bulut altın parıltılarının hepsini
veda eden güneşe verir
ve yükselen ayı solgun gülümsemeyle selamlar.
17 Haziran 2015
Attilâ İlhan "Sevmek"
"Yokluğum fazla uzayabilir, zaman zaman, dediklerimi dinleyerek saptarsın ki: hayatta kimse kimseyi anlayamaz, kimse kimsenin yerini tutamaz; aşk dediğimiz, ya vahim bir yanlış anlaşılmadır, ya kötü bir hayal kurma tarzı: İki kişinin ikisi de, öbürünün yerine hayal kurmaya kalkıştığından, sukut-u hayaller eksik olmaz! Sen dediğime kulak ver, kendimizden başkasını sevemiyoruz; sevdiğimiz, şahsiyetimizin dışlaştırılmış, bir başkasının üzerinde somutlaştırılmış hayali; o başkası da kendisini üçüncü bir şahıs üzerinde dışlaştırır, somutlaştırır: Arada ahenk kurulamaz, nasıl kurulsun, sevdiğimizle sandığımız farklı!
Muvaffak bir çift, yalnızlığa tahammülü yüksek iki insan manasını taşır: Çift demek, yanyana iki yalnızlık demek, beraber bile olamamış, kesişmesi bile zor! Onun için böyle bir hayatı, içine girip kurbanı olmadan yaşayacaksın, yani uzaktan. Uzaktaki, soyut, hemen hemen yok bir şahsı sevmekten güzelini tasavvur edemiyorum. Yakında olmayan sevgili tahayyülde yaşatılır, hayalde yaşamak az evvel açıkladığım kaideye uygun olarak, onu kendine benzetmektir; yanında bulunmayacağından, o buna ne itiraz edebilir, ne müdahale: Sevdiğini hayalinde değiştirdikçe, kendine benzettikçe daha çok seversin, böylece denge korunmuş olur.
Sevmek! Sevmek esasında alıp başını gitmektir, sevgiliden uzaklaşan mutlak aşka yaklaşır, sevdiğini gönlünde kendi bildiğince yeniden yaratarak.."
"Fena Halde Leman"
15 Haziran 2015
Attila İlhan - Müjgan'a Aşk Şarkıları
dinlerdim telâşlı kanûnlardan sarışın türkçeyi
nasıl da sevdim ne iştir bilmeden sevmeyi
ürkek bir çilenti usulca yoklardı bahçeyi
nerde tâvus kuşları nerde müjgân'ın gençliği
nasıl da sevdim ne iştir bilmeden sevmeyi
okşamak kumrallığını içimden uysal lambaların
beyhude ıslıklarını yakınlaşan sonbaharın
akşam tenhalığında birlikte duygulanmaların
saklı mutluluğuyla dalgından çok daha fazla dalgın
nasıl da sevdim ne iştir bilmeden sevmeyi
bir parça son yalnızlığa öncekiler hazırlıktır
insan bırakmaz sevdiğini sevmek insanı bırakır
kalırsa gözlerinin elinde yaldızı belki kalır
ney üşür kanûn pırıldar udlar oldukça karanlıktır
nasıl da sevdim ne iştir bilmeden sevmeyi
2
o akşam da lambamızı söndürmüştük nedîm ile
nedîm'den bile kıskandığım sevdiğim ile
son şarkılar dağılmıştı mevsim ile
yalnız çamlıca'da bir ud yankılanırdı
dünyayı tumturaklı bir yalan sayanlar
yalanın dehşetini yaşlandıkça anlar
nâzım'ın pirâye'yi sevdiği zamanlar
ölse ölümünden ne suçlar çıkarılırdı
boğucu bir sessizlikte ateşten goncalardır
o demirden şiirler ki sanki tabancalardır
umutsuz hangi gününde el atsan ateşe hazır
nâzım onları yazarken duvarlar çatırdardı
gördün sessizce buluştuğunu nâzım'la nedîm'in
lâcivert ıssızlığında yıldızlı bir serviliğin
birinin elinde vâridât'ı simavnalı bedreddin'in
birinin ağzında gül elinde mey kâsesi vardı
3
istanbul puslu karaltıyla müstef'ilün bir gemi
duyulur padişah saltanatıyla bulutlara demirlediği
soğuk akşamlar çalar saatlar kadife konakta
ben uyansam da ayışığından müjgân uyumakta
o soyut kuşlar su aydınlığında atlas yorganların
yüz yıllık hüznüyle yüklü osmanlı zindanlarının
pul pul dağılırlar tasalı bol yansımalı boşlukta
ben uyansam da ayışığından müjgân uyumakta
gece hattât yesârî'nin süzüldükçe vav kayıkları
işlenir yeni baştan bütün sevmek yanlışlıkları
bilmem tamamlanır mıydık bir başka yaşamakta
ben uyansam da ayışığından müjgân uyumakta
o şarkı söylese çalgıların korkup bıraktıklarından
büyülü tamburların kendi başlarına çaldıklarından
ulaşır hâfız post'a sesi yankılarla sonsuzlukta
ben uyansam da ayışığından müjgân uyumakta
4
akşam kılıçlar düşürdüğü ayın ışığından boğaz'da
müjgân mıdır bir uzak gülümsemek midir sazda
ferahnâk'ta iyimser kötümser çarçabuk hicâz'da
müjgân mıdır sevilmek yanlış anlaşılmak mı biraz da
üretir sessizliği erguvanlar düşler sevdayı tamamlar
suları yansıtır camlar cıvalı bir beyazda
müjgân mıdır yoksa sabahlamak mı hâfız'la şirâz'da
divanlardan gül çığlıkları horasanlı papağanlar
şehzâde çılgınlıkları o unutulmaz yazda
müjgân mıdır sevilmek yanlış anlaşılmak mı biraz da
12 Haziran 2015
Parçaların birbiriyle, her parçanın bütünle ve bütünün parçalarla olan ilişkilerin ahenkli ritmidir, Epifani
Neden yalnız kalabilmeliyiz: Tarkovski’den tavsiyeler
İnsanlara ne söylemek istersiniz?Bilmem…Sanırım yalnız olmayı öğrenmeleri gerektiğini ve kendi başlarına mümkün olduğu kadar çok zaman geçirmek için uğraşmalarını söylemek isterim. Bugünün gençlerinin hatalarından biri gürültülü, bazen neredeyse agresif etkinliklerde bir araya gelmeye çalışmaları. Kendini yalnız hissetmemek için bu başkasıyla beraber olma arzusu bence çok talihsiz bir gösterge. Her insan çocukluktan itibaren kendiyle zaman geçirmeyi öğrenmeye ihtiyaç duyar. Yalnız olması gerekmez ama kendiyle kaldığında sıkılmamalıdır. Kendi kendine kaldıklarında sıkılan insanlar bana kendilerine verdikleri değer açısından bir tehlikenin içindeler gibi gelir.
08 Haziran 2015
M. KEMAL ATATÜRK'TEN YAZDIKLARIM Prof. Dr. A. AFET İNAN
03 Haziran 2015
Nâzım Hikmet'in Kahvesi
Naum Kleyman'ın aktarmasıyla...