29 Mart 2015

Hermann Hesse "İnsan ne kadar öğrense yine de öğrenmediği çok şey kalıyor."

Özlem, dünyaya alabildiğine içtenlikle kucak açış ve yine dünyadan alabildiğine çılgınca bir ayrılış, insanın kendi karanlık ruhuna yakıp kavurucu bir tutkuyla kulak verişi, teslimiyetteki esriklik ve harikuladeliğe karşı derin bir ilgi.
 
 
Yalnızlık bağımsızlıktır. 
 
    Boyun eğmiyorum ve eğmeyeceğim!

    İnanç da sevgi de aklın yolunu izlemez.

    Kişiliğiniz, içine kapatıldığınız bir hapisanedir.   

    Din, vatan, aile, devlet gözümde değerini yitirdi.

    Bir erkeğin asıl mesleği kendine giden yolu bulmaktır.  

    Bir kez kaçar uçurtman, sonra gökyüzüne küser insan.  

    İnsan ne kadar öğrense yine de öğrenmediği çok şey kalıyor.

    Neyi ciddiye alacağınızı öğrenin ve geri kalanına gülümseyin.

    Mümkün olanı elde etmek için imkansızı denemek zorundasınız.

    Delilik, daha yüksek bir anlamda, bütün bilgeliğin başlangıcıdır.   

    İnsan düşüncelerinde ve yaptıklarında ciddiyse, o gerçek bir azizdir.

    Kuş, doğmak için, dünyası olan kendi yumurtasını kırmak zorundadır.

    Yumurta dünyadır. Doğmak isteyen, bir dünyayı yok etmek zorundadır.

    Bir deliyle başederken, yapılacak en mantıklı şey normal rolü yapmak.  

    Cesaretli ve karakterli insanlar her zaman diğer insanlara tuhaf geliyor.

    Yumuşak sertten güçlüdür, su kayadan güçlü, sevgi zorbalıktan güçlüdür. 
 
    Bize yol gösterecek kimsemiz yok, tek kılavuzumuz yüreğimizdeki özlemdir.

    İnsan bir şeyi yeterince güçlü biçimde isterse, istediği şey gerçekleşiyordu.  

    Hiç kimse kendi içinde yaşamadıkça başkalarının içindeki kıpırtıyı anlayamaz.

    Yazmak iyidir, ama düşünmek daha iyi; akıllılık iyidir, ama sabretmek daha iyi.

    Bizzat sorumluluk yüklemek ve düşünmek istemeyenlerin lidere ihtiyaçları vardır.

    Henüz insan aşamasına ulaşmış değiliz, yalnızca insanlığa giden yolun üzerindeyiz.

    Hiç kimse kendisi aynı şeyi yaşamadığı sürece başkasının ne yaşadığını anlayamaz.  

    Bencilik bittiğinde gençlik sona erer; olgunluk biri başkaları için yaşadığında başlar. 
  
    Her insanın yaşamı, onu kendine götüren bir yoldur, bir yol denemesi, bir yol taslağıdır.   

    Bazılarımız dayanmanın bizi güçlü kıldığını zanneder. Ama bazen bizi güçlü yapan bırakmaktır.

    Rahatlığın sona erip sıkıntının başladığı yerde, yaşamın bize vermeyi amaçladığı eğitim başlar.

    Kendileri düşünemeyen veya sorumluluk alamayanlar, yaygara koparan bir lidere ihtiyaç duyarlar.

    Zevk alacağın bir şeyi yapmak için önce başkalarının iznini gereksiniyorsan, gerçekten aptalın birisin derim.  
    Güç insanını güç yıkar, para insanını para; köle ruhlu insanı başkalarına kulluk etme, zevk insanını zevk çökertir.

    Sağlıklı insan duygularını ve düşüncelerini açıkça ifade eden insan demektir. İfade eden diyorum, bastıran değil.  

    Kendi kafasıyla düşünemeyecek ve kendi kendisinin yargıcı olamayacak kadar rahatını sevenler, yasaklara olduğu gibi boyun eğerler.

    Ne zaman ki iki çağ, iki uygarlık ve iki din birbiriyle kesişirse, işte o zaman insan yaşamı gerçek bir acıya, gerçek bir cehenneme dönüşür.

    Düşünme denen şeyin çilesini çekmeyenler sabahleyin yataktan kalkmayı kıvançla karşılar, yiyip içecek olmasına sevinir, yeterli bulur bunları, durumun başka türlü olmasını istemez.
  
    Bir baba çocuğuna burnunu, gözlerini hatta aklını miras bırakabilir, ama ruhunu veremez; ruh her insanda yenidir.

    Birisi saadetiyle veya faziletiyle övünüyor, böbürleniyorsa, onda bunun ikisi de yok demektir.

    Bu kitapta, çocukluktan beri içimde taşıdığım Almanya'yı ve Almanlık ruhunu bir kez olsun dile getirmek ve onlara duyduğum sevgiyi itiraf etmek istedim - bugün, 'Alman' olan her şeyden nefret ediyorum çünkü.
    Hesse, 1993; YKY, Narziss ve Goldmund arka kapak yazısından

    Kabul ederek şanssızlık şansa dönüştürülebilir.

    ...Oysa şimdi bu eski ve yerde bir boşluk göze çarpıyordu; küçük dünyamda bir çatlak belirmişti ve karanlık, ölüm ve dehşet gözlerini dikmiş bu çatlaktan içeri bakıyordu. Bundan böyle ne bir dal ne bir meyve koparabilecektim ağaçtan, bundan böyle dallarından birinin özgün ve fantastik mimarisini resme geçirmeye çalışmayacak, sıcak yaz öğlelerinde merdivenden inip çıkarken onun yanına uğrayarak ince gölgesinde bir an soluklanamayacaktım. Yazık, ağaçlara bel bağlamaya gelmiyor artık, onlar da insanın elinden kayıp gidebiliyor, onlar da seni beni düşünmeden bu dünyadan göçebiliyor, insanı yüzüstü bırakıp o koyu karanlığa dalarak gözden kaybolabiliyor!

    Tanrı insanın içindedir.

    İster zayıf olsunlar, ister zararlı olsunlar, insanları seviniz ama onları yönlendirmeye kalkmayınız.

     Rahatlığın sona erip sıkıntının başladığı yerde, yaşamın bize vermeyi amaçladığı eğitim başlar.