Sabahattin Kudret Aksal, şairliği ve oyun yazarlığı yanında, çağdaş
öykücülüğümüzün yazık ki az yazmış. Ama her yazdığında belli bir dil ve
üslup kalitesini titizlikle korumayı bilmiş, alçakgönüllü ustası.
Ustalığı, öykülerini topladığı iki kitabının önemli ödüller almasıyla da
belgelenmiş durumda; “Gazoz Ağacı” 1955 Sait Faik Hikaye Armağanı’nı,
“Yaralı Hayvan” ise 1957 Türk Dil Kurumu sanat armağanı’nı kazanmıştı.
Son şiirlerini topladığı “Batık Kent”le başladığımız “Bütün Eserleri”
dizisinin bu ikinci kitabında Aksal’ın, 1940’ta Küllük dergisinde çıkan
ilk öyküsünden son yazdığına kadar, öykü alanındaki bütün verimini
bulacaksınız.
Herkesin bir akşamüstü, bir delicesine yalnız kalmak, yalnızlığında bir
şeyler bulabilmek istediği saat vardır. Benim bu akşamki vapur
arkadaşımın böyle bir saati yoksa bana ne? Yarım saatlik boşuna bir
konuşmanın verdiği hınçla ayrılacağım yanından, çarşıya doğru
yürüyeceğim. Dünyayı yavan, yaşamayı tatsız bulmaya başlayanlara benden
küçücük bir öğüt: Boş lakırdılar çuvalı bir tanıdığın yanından, hafif de
olsa şöyle kabaca ayrılıp, bir sigara yaktıktan sonra, gelişigüzel
birkaç adım yürümenin tadını denesinler. Şimdi nereye gitmeli diye
düşündüm. Şimdi ne yapmalı? Bir akşam saatinde kafasında belli bir
düşünce, içinde bir duyguyla yürüyeceği yol, gideceği bir ev, içeceği
bir içki, oturacağı bir kahve, göreceği bir insan olmayan kişinin halini
ne diye anlatmalı? Oraya mı gideyim, yoksa başka bir yere mi? Bu saatte
böyle düşünenin içinde bir daha onarılmamak üzere çöken, çürüyen, bir
şeyler vardır, zehir gibi bir birikinti, tortu gibi bir şeyler...