27 Haziran 2024

Tesadüf Diye Bir Şey Yoktur

Her hareketiniz evrende bir dalga yaratır. Düşüncelerinizi bilinçsizce diğerlerine iletirsiniz. Eşzamanlılık bir olmanın kanunudur. Hepimiz birbirimize bağlıyız.  Herhangi biri veya herhangi bir şeyle sizin aranızda ayrım yok. Hepimiz bağlantılıyız.

Eşzamanlılık

Her tesadüfün size bir mesajı vardır.
Herşey, geçmiş, şimdi ve gelecek birbirine bağlıdır. Hepimiz eşzamanlıyız. Ne kadar küçük olduğu önemli olmaksızın herhangi bir hareket sonunda hepimizce hissedilir.  Normalde bir şeyi, almaya hazır olduğunuzda aldığınızı fark ettiniz mi? Hiç her şeyin doğru gittiği mükemmel bir gün geçirdiniz mi? İnsanların ve şeylerin tam da doğru zamanda ortaya çıktığı bir gün? Bu, eşzamanlılıktır. Eğer birkaç saniye erken veya geç varmış olsanız bir şeyler aynı şekilde sonuçlanmazdı. Siz doğru zamanda doğru yerdeydiniz.  Bu şans veya talih değildi. Her şeyle mükemmel bir uyum içindeydiniz.
Dedikleri gibi, ''öğrenci hazır olduğunda öğretmen ortaya çıkar''. İstediğiniz ''şey''le uyumlandığınızda, o ''şey''le karşılaşmanız daha olasıdır. Bu yüzden benzer insanlar her zaman karşılaşılaşırlar. Onlar aynı frekansa uyumludurlar.

Titreşiminiz aradığınız şeye uyuyorsa, onunla karşılaşmak kaderinizdir. Frekansınız isteğinizle aynı ise evren istediğiniz şeyi size vermek için her zaman bir yol bulacaktır. Radyoyu açarsanız, doğru frekansı ayarlamadığınız sürece  hiçbir şeyi net duyamayacaksınız.  Sadece uyumlandığınızda ''birliği'' hissedebilirsiniz. Siz bilinçli olarak çevrenizdeki dünyayı değiştiriyorsunuz.

Yoğunluk Anahtardır

Eşzamanlılık sıklıkla onun doğruluğuna inanan insanlar tarafından görülür. Neden? Eğer bir olayın şans ya da talih olduğunu söylüyorsanız, evrene zayıf bir mesaj ya da sinyal gönderiyorsunuz. Zihniniz sizin istediğinizi yapar ve evren dinler. Evren sizin inanmadığınız bir şeyi görmezden gelecektir. Sizin ilgilenmediğiniz bir şeyi size göstermeyecektir. Fakat ne kadar çok ilgilenirseniz o kadar çok göreceksiniz.

Eşzamanlılıkla, şeyleri oldurmak için çok çabalamazsınız. Sadece olmalarına izin verirsiniz. Sizin tarafınızdan bir zorlama gerekmez. Eşzamanlılıklar çok hızlı akar.

Eşzamanlılık bir aynadır ve neye inanırsanız o size geri yansıtılacaktır

Eğer eşzamanlılık kanununa katılıyorsanız o zaman daha derinden bağlantı kurar ve daha fazla tesadüf ve eşzamanlılık yaratan güçlü bir mesaj (dalga) gönderirsiniz.
Aradığınız şeyle uyum içindesinizdir. Eşzamanlılığın sırrı ve çoğu şey '' bilinçli olarak farkında'' olmaktır. Bilinçli olarak farkında olursanız , hemen başkalarının göremediği ve hissedemediği şeyleri görür ve hissedersiniz.

Eşzamanlılık önemli bir tesadüftür.  Niyetiniz ve frekansınız ne kadar yüksek ve keskinse, eşzamanlılığınız o kadar çabuk açığa çıkar.  Bilinçaltınızdaki birçok bilgi bilince çıkamaz çünkü bu bilgi çok geniş bir bilgidir. O yüzden bilinçaltınız sadece dünyanızı anlamanıza yetecek kadar açığa çıkar. Fakat siz bu bilgiyi almaya açık olmalısınız. Evrenle uyumlanmalısınız. Çevrenizdeki dünyaya ve düşüncelerinize dikkat etmelisiniz.

Yoğunluk her şeyin daha hızlı eş zamanlanmasına olanak verir.

Şans aleyhinize de çalışabilir

Murphy Kanununu duydunuz mu? Kötü gidebilecek her şey kötü gidecektir, ve mümkün olan en kötü zamanda.  Eşzamanlılık tersine de işleyebilir ve anlamlı tesadüfler hoş olmayabilir. '' Ben şanssızım'' veya ''geç kalacağım'' derseniz o zaman eşzamanlılık kanunu sizin aleyhinize işler. Eğer kötü şeylerin olacağını düşünürseniz negatiflikle uyumlanırsınız.  Aynı anda ne kadar çok kötü şeyin olabileceğini fark ettiniz mi? Bu olur çünkü siz bilinçli olarak bunu istiyorsunuz ve istemediğiniz şeyi destekliyorsunuz.

Şansın Gizemi

Şansla (tesadüf) ilgili çok sınırlı bir anlayışımız var. Bilim, bir şey sayılamıyor veya hesaplanamıyorsa doğru değildir der. Buna '' deneysel metod'' denir. Fakat bilim her şeyi açıklayamaz. Zihniniz görme, koklama, duyma, tat alma ve dokunma ile ilgili beş duyunun ötesini görür. Zihniniz zamanda ve uzayda istediği yere seyahat etmekte özgürdür.

İnanılmaz bir tesadüfi buluşma yaşadınız mı? Alışılmadık bir yerde biriyle karşılaştınız mı? Bunun gibi bir şey olduğunda biz buna talih, şans, tesadüf diyoruz. Sırf siz bir şeyin olmasının altında yatan sebebi veya bağlantıyı göremediğiniz için, bu, hiç bağlantı olmadığı anlamına gelmez. Her zaman bir bağlantı, bir sebep vardır. Tesadüf sadece bir ilüzyondur.

Her bir şey, geçmiş, şimdi ve gelecek birbirine bağlıdır. Siz bir şans olayının neden olduğunu göremeyebilir veya anlamayabilirsiniz fakat bir sebep vardır. Sebep zamanda bir noktada görünür hale gelir.

Carl Jung

Bağlantısı olmayan olaylar ve insanlar arasındaki şans olaylarını tanımlamak için '' eşzamanlılık'' terimini ilk kullanan kişi psikolog Carl Jung'tı. Jung'ın kullandığı diğer bir terim ''kollektif bilinçaltı'' idi. Hepimiz bilinçaltı zihinlerimizle birbirimize bağlıyız. Bilinç ve öz birbirine bağlıdır.
Farklı görünüşe sahip olabiliriz ama hepimiz aynı maddeden yapıldık. Bir dağ, bir ağaç, bir insan, hepimiz aynı maddeden yapıldık. Bu yüzden hepimiz birbirimizle bağlantılıyız. Bir atomu parçalarsanız çok büyük bir gücü serbest bırakırsınız.

Fransız fizikçi Alain Aspect tarafından 1982 de yapılan bir deney gösterdi ki, iki atom (foton) birbirinden ayrıldığında ve birine farklı bir yük verildiğinde (negatif ya da pozitif) diğer atom da zamanda herhangi bir gecikme olmadan,  anında yükünü değiştirdi.
Atomların bir mil veya milyonlarca mil uzaklıkta olmaları önemli değildi. Bu Albert Einstein'ın hiçbir şey ışık hızından daha hızlı hareket edemez kanununa ters düşer.
Einstein buna, '' uzaktan ürkünç eylem'' adını vermiştir.

Evren sizinle konuşuyor

Hayatınızdaki görünmeyen güçlere dikkat edin.
Önemli bir tesadüf, evrenin sizinle konuştuğu an gerçekleşir.  Dinliyor musunuz? Dinlemek ve almaya hazır olmak inanılmaz eşzamanlılığı yaratır. Fırsatları dikkatlice arayın, tesadüfler doğru yöne gittiğinizi bilmenizi sağlar.  Doğru yolu takip ediyorsunuz. Tesadüfteki mesajı bulmaya çalışın.  Sezginizle uyumlu mu?

Yüksek benliğinizi dinleyin. Zihninizi sessizleştirin ve dinleyin.

Çoklu tesadüfler yaşıyorsanız bu sizin evrenle mükemmel bir şekilde uyumlandığınız anlamına gelir. Bunun her zaman olmamasının tek sebebi, birçoğumuzun bu inanılmaz durumların neden olduğunu bilmemesi ve eşzamanlılığa inanmayı reddetmesidir. Daha derinden bağlantı kurdukça, daha çok eşzamanlılıkla karşılaşacaksınız.  Eşzamanlılık hakkında daha çok şey öğrendikçe, eşzamanlılıkları görmek daha kolay olacak.

Eşzamanlılıklar

Hayatınızda sınırsız eşzamanlılıkların olması için öncelikle geçmiş inançlarınızı bırakmalısınız. Daha sonra, her şeyin yerli yerine oturduğu ''farklı bir dünyaya gireceksiniz.'' Çok ileriyi planlamamaya çalışın. Böylece aldıklarınıza daha açık olacaksınız. Sonuç, çoğunlukla beklediğinizden daha iyi çıkacaktır.

Sadece bir gün boyunca eşzamanlılığa odaklanın ve ne olacağına bakın. Kaybedeceğiniz hiçbir şey yok, kazanacağınız çok şey var. Hayatınız bir daha asla aynı olmayacak. Eşzamanlılık içinizden başlar. Düşünceleriniz eşzamanlılığı yaratır.

Eşzamanlılık aynı zamanda spiritüel uyanışın bir işaretidir

Bu sayfayı okuyor olmanızın sebebi eşzamanlılık. Sizi buraya ne getirdi? İçinizde ne değişti?

Spiritüel yolculuğunuzun tadını çıkarın. 

Çev:Burcu Sipahi
Makale:web sitesinden alınmıştır.Yazarı belli değildir.
www.thetreeofawakening.com/synchronicity

25 Haziran 2024

Akıllı Yaşama Sanatı - Baltasar Gracian

 Akıllı Yaşama Sanatı

Elinizdeki kitap çağların süzgecinden geçmiş ve insanları yüzyıllar boyunca özel hayatta ve iş hayatında nasıl başarılı olunabileceği konusunda aydınlatmış bir felsefe kitabıdır. İspanyol Cizvit papazı Baltasar Gracián tarafından 17. yüzyılda yazılan bu yaşama sanatı rehberi hepimize arkadaşlık, liderlik, duygu yönetimi gibi son derece önemli konularda yol gösteriyor. Ayrıca bizlere başarı ve ahlak arasında seçim yapmadan, hem ahlaklı hem de başarılı olmanın ipuçlarını veriyor.
Edebiyat ve felsefe tarihçileri tarafından Hsün Tsunun (Sun Tzu) Savaş Sanatı, Machiavellinin Hükümdar ve Lao Tsenin Erdem Kitabı gibi kitaplarıyla eşdeğer tutulan bu anıtsal eser, aydınlanma ve ilerleme üzerine kafa yoran herkese bir ömür boyu eşlik etmek üzere hazırlanmıştır. Yaşadığı dönemde üstleri tarafından pek de onaylanmayan vaazlar vermiş olan Baltasar Gracián, ilk kitaplarında takma adlar kullanmışsa da AKILLI YAŞAMA SANATInı her şeyi göze alarak kendi adıyla yayımlatmıştır.
Schopenhauer, Nietzsche ve André Gide gibi düşünürler tarafından baş tacı edilen AKILLI YAŞAMA SANATI birçok dile çevrildi.

Tamamıyla eşsiz! Hayatın her döneminde başvurulması gereken bir kitap. Schopenhauer
Avrupa kültürü ahlaki zekâ konusunda bundan daha iyi ve karmaşık bir eser üretmemiştir. - Nietzsche
Hayranlık uyandırıcı derecede zekice! André Gide

- - - - -

 1) Birçok insan kendilerini akıllı sanmasa, aslında gerçekten akıllı olabilirdi.

 2) En güçlü yanınızı bilin. Bu size doğuştan bahşedilen en önemli yetenektir; onu geliştirirseniz gerisi gelecektir. Güçlü yanını bilen kişinin mükemmelliğe ulaşması kaçınılmazdır. Hangi niteliğinizin üstün olduğunu fark edin ve bu konuda sorumluluk üstlenin.

 3) İnsanın hayattaki büyük derslerinden biri kendini frenlemeyi bilmesi, daha da önemlisi ise kendini bazı işlerden ve insanlardan yoksun bırakmayı öğrenmesidir.

 4) Kimsenin işine yaramamak büyük bir talihsizlik herkesin işine yaramaksa bir başka talihsizliktir.

 5) Sadece az tanınan insanların kusurları az bilinir.

 6) Hayatın zevkini çıkarırken yavaş, ama çalışırken hızlı olun. Çünkü insan işi bitince sevinir, zevkler bitince üzülür.

 7) Yarına iş bırakmayan kişi, her zaman daha fazla yol kat eder.

 8) Sıra dışı bir mükemmelliğe erişseniz bile, bunu sergilerken sıradan tutumlar benimseyin. Bir kandil ne kadar fazla ışık verirse, o kadar hızlı erir ve enerjisi tükenir.

 9) Zihnin olgunluğu her şeye anında inanmamaktan geçer.

 10) Bilgisiz insan ışıksız bir dünyadır.

 11) Akıllı insanlar genellikle sabırsızdır çünkü insanın bilgisi arttıkça ahmaklara karşı sabırsızlığı da çoğalır.

 12) Dünya gösterilen çabaları umursamaz, sadece başarıp başaramadığınızla ilgilenir.

  13) İnsana her şeyin eskisi en iyisiymiş gibi gelir ve ulaşılamayan her şey daha değerlidir.

 14) Kendinizi Tanıyın. Yeteneklerinizi, kapasitenizi, kararlarınızı ve eğilimlerinizi doğru değerlendirin. Kendinizi tanımazsanız kontrol de edemezsiniz. Aynalar size yüzünüzü gösterse de, zihninizin içindekileri gösteremez. İzin verin, kendiniz hakkındaki derin düşünceleriniz size ayna olsun. Dış görüntünüz unutulduğu zaman, onu geliştirmek ve mükemmelleştirmek üzere içsel olana sarılın. Zekanızın gücünü ve işlerin üstesinden gelme kapasitenizi öğrenin. Gerektiğinde göstetebilmek için cesaretinizin gücünü sınayın. Her şeye karşı, temellerinizi sağlam atın, zihninizi ferah tutun.

15) Yeteneğinizi herkesin önünde sergilemenize gerek yok. Gereğinden fazla güç harcamayın. Fazladan güç ya da bilgi harcanmasına izin vermeyin. Becerikli bir şahinci sadece o anki sürek avına yetecek kadar kuş uçurur. Eğer bugün fazla gösteriş yaparsanız, yarına sergileyecek hiçbir şey kalmaz. Bir köşede, her zaman herkesin gözünü kamaştırabilecek bir yeniliğiniz olsun. Her gün yeni bir şeyler sunmak beklentileri canlı tutar ve kapasitenin sınırlarını gizlemeye yardımcı olur.


23 Haziran 2024

"Dini inançlar insanlık tarihi boyuncu güçlü bir negatif güç oldu. Çok acı çektirip sorun çıkardılar ve ilerlemek, gelişmek, özgürleşmek isteyen insanların yoluna çıktılar." A. C. Grayling

 
"Din: Umut ve korkunun çocuğu; cahil olana bilinemeyenin doğasının açıklaması."Ambrose Bierce

"Dünyada iki çeşit insan var: Aklı olan ve dini olmayanlar, dini olan ve aklı olmayanlar."Abu'l-AlaAl-Ma'arri (Suriyeli bir Şair)

"Bilim dünyası dışındakilerin, bilim hakkında en fazla canlarını sıkan şey, büyük ihtimalle doğa ötesi iddiaların bilim adamları tarafından dogmatik bir şekilde reddidir. Fakat bilimin reddettiği, o iddialar değil, o iddiaları desteklemek üzere ileri sürülmüş kanıtlardır. Bilimsel kanıt, tanımı gereği, herkesin hemfikir olacağı kadar güçlü olmalıdır. Bilim adamları, sihirbazlar gibi, gösterinin en önemli yerinde ellerini örtemezler. Bunu yaparlarsa seyirciler yuhalar ve domates atar... Bilim, bilim adamının bir fikre nasıl ulaştığını umursamaz. Fakat fikrini desteklemek için kullandığı delili umursar. Delil, iddiaya inanmayanları dahi ikna edecek güçte olmalıdır. Sadece inananları değil."Alan Cromer
 
“Aptalca sorular sorun. Eğer sormazsanız, aptal kalmaya devam edersiniz.”Alvan R. Feinstein

"Aptal bir şeyi 50 milyon kişi de söylese, o hala aptal bir şeydir."Anatole France
 
"Yaratıcımızın ajanı olarak hareket ettiğime inanıyorum. Yahudilerle savaşarak, Tanrının işini yapıyorum."Adolf Hitler
 
"Bilim adamlarının kesinliği yok ama delilleri var. Yaratılışçıların delilleri yok ama kesinliği var." Montagu
 
''Din kavramı insanlara korku yaymak için ortaya atılmıştır, devlet ise insanların bu korkularından faydalanarak yavaş yavaş onları uyuşturur ve üzerlerine çöker. İnsanlar ise ne olduğunu bile anlamadan hayattan göçüp gider.'' Bir sosyologtan
 
"İnanmak, düşünmekten kolay. Bu yüzden, düşünenden çok inanan var." Bruce Calvert
 
"Geleneksel Değerler: Milletimizi çimento gibi birbirine bağlayan değerler: bilinmeye karşı duyulan korku; ortodoks olmayana karşı duyulan nefret; anti-entellektüellik; ırkçılık; cinsiyetçilik; eşcinsel düşmanlığı; cinsel bastırma; insan vucudundan iğrenme ve korkma; "ahlaklı" olanların iğrenç cinsellik takıntısı; acının sadistçe eziyetinden zevk alma; bir cehalet-iyidir, akıl-değil-iman felsefesi; imanı gerçeklere tercih etme, çoğunluğun zorbalığına körü körüne inanma; sansür; enayilik; hükümeti düşünmeden destekleme, özellikle de savaş zamanlarında; katliama sevinmek; güçlü liderleri koyun gibi özlemek; yılışıklık; çevreye ve başkalarına ne zarar gelirse gelsin 1 kuruş para kazanma isteği; üstlere karşı dalkavukluk; astlara karşı kabadayılık; dar Hristiyan "ahlakından" bir santim sapan herkese karşı anlayışsız yaklaşım; “ahlaksız” olana acı çektirme isteği; ve şiddeti, baskıyı, işkenceyi, hapisi ve idamı kullanarak onları “ahlaklı” yapma isteği. Eğer bu geleneksel değerlerimiz olmasaydı, Amerika bugün olduğu yerde olamazdı." Chaz Bufe
 
"Kuzey Afrika'daki zenci bir kadının resmiydi. Korkunç bir kuraklık yaşıyorlardı. Ve ölü bebeğini kucağında tutup olabilecek en üzgün ifadeyle gökyüzüne bakıyordu. Resme baktım ve düşündüm: "Bu kadının tek ihtiyacı olan şey yağmurken merhametli ya da sevgi dolu bir tanrıya inanabilmek mümkün mü?" Charles Templeton

"Kanıt gösterilmeden yapılmış bir iddiayı çürütmek için kanıta ihtiyaç yoktur."Christopher Hitchens
 
"Eğer ateizm dinse, sağlık hastalıktır." Clark Adams

"Irkımızın en uygar kesiminde din inancının kaybolması, çocukluktan olgunluğa doğru atılan bir adım." Charles Eliot Norton

"Dindar insanlar, tanrılarının sevgisi veya dinlerinin emirlerinin güzelliği hakkında ne söylerse söylesin, eğer davranışları başkalarına karşı yıkıcıysa ve şiddet doluysa, eğer başkalarına acı çektiriyorsa, biliniz ki o din yozlaşmıştır ve reform ciddi bir şekilde gereklidir." Charles Kimball
 
"Hristiyanlık ne aptal bir din." Gore Vidal
 
"Amerika Birleşik Devletleri hiçbir şekilde Hristiyanlık dini üzerine kurulmamıştır."      George Washington
“Eğer insanları, düşündüklerine inandırırsanız, sizi severler. Gerçekten düşündürürseniz ise, sizden nefret ederler.” Don Marquis
 
"Misyonerlerin Afrika'ya gelmeleriyle ilgili, iyi bilinen bir hikaye vardır. Onların İncil'i vardı ve bizim, yerlilerin, toprağı vardı. Bize "Hadi dua edelim" dediler ve boynumuzu eğip gözlerimizi kapadık. Gözlerimizi açtığımızda, artık İncil bizim, toprak onların olmuştu." 
Desmond Tutu

"Olmayan bir şeyle, görünmez bir şey arasında çok az fark vardır." Delos B. McKown
 
“Bilinmeyen bir şeyi, bilinenlerle açıklamak mantıksal yordamdır. Bilinen bir şeyi, bilinmeyenlerle açıklamak ise teolojik tuhaflıktır.” David Brooks

"Ben polyateistim. İnanmadığım bir sürü tanrı var." Dan Fouts
 
"Aptallar! Siz tanrıyı bilinçli bir varlık sanıyorsunuz. Tanrı bir gücü ifade etmek için kullanılır. Bu güç hiçbir şeyi yaratmadı, sadece işlerin yolunda gitmesine yardımcı oluyor. Dualara cevap vermiyor, ama size bir problemi çözmeniz için yol gösterebilir. Sizi etkileme gücü var, ama sizin adınıza karar veremez." Diogenes

"Bir gün köprüde yürüyordum ve köprünün kenarında kendisini aşağı atmak üzere olan bir adam gördüm. Yanına gidip bağırdım: "Dur! Yapma! 
"Neden yapmayayım?" dedi 
"Çünkü yaşanacak çok şey var". 
"Mesela ne?" dedi. 
"Peki, sen ateist misin yoksa inançlı mısın?" 
"İnançlıyım" dedi. 
"Ben de" dedim. 
"Hristiyan mısın, Müslüman mısın, Musevi misin, Budist misin, Hindu musun?" "Hristiyanım" dedi. 
"Ben de" dedim. 
"Katolik misin Protestan mısın?" 
"Protestanım dedi. 
"Ben de" dedim. 
"Anglikan mısın, Baptist misin?" 
"Baptistim" dedi. 
"Woow ben de" dedim. 
"Tanrının Baptist Kilisesine mi yoksa Efendimizin Baptist Kilisesine mi üyesin?" 
"Tanrının Baptist Kilisesine üyeyim" dedi. 
"Ben de" dedim. 
"Orijinal Tanrının Baptist Kilisesine mi yoksa Reformcu Tanrının Baptist Kilisesine mi üyesin?". 
"Reformcu Tanrının Baptist Kilisesine üyeyim" dedi. 
"Ben de" dedim. 
"Reformcu Baptist Kilisesi, 1879 Reformuna mı yoksa Reformcu Baptist Kilisesi, 1915 Reformuna mı üyesin?" 
"Reformcu Baptist Kilisesi, 1915 Reformuna üyeyim" dedi.
"O zaman geber, seni dinsiz kafir" dedim ve onu aşağı ittim!"... Emo Philips 
 
Beynim, ruhuma bir ağaç yada bir ev duyumsadığını telkin ettiğinde, yerini, boyutlarını ve başka özelliklerini bildiğim bir ağacın yada bir evin gerçekten benim dışımda var olduğunu hiç duraksamadan söylerim. Aynı şekilde hiçbir insan yada hayvan bu gerçekliği sorgulamaz. Örneğin bu kuşku bir köylünün aklına düşer ve karşısında duran kahyasının var olmadığını söylerse, çok geçerli nedenlerle adama 'deli' derler; oysa bir felsefeci böyle duygular geliştirdiğinde, sıradan insanlarınkini kat kat geride bırakan bilgisine ve engin kavrayışına hayran olmamızı bekler... (Euler'in Bir Alman Prensesine Mektupları, Mektup 97, 1761)
 
"Zihin, kaldırabileceğinden daha fazla bilgiyle karşı karşıya kalırsa, anlamlı (ve genellikle onaylayıcı) fikirler arar. Sonuç olarak, beklentilerimizle uyuşmayan delilleri minimize ederek, baskın dünya görüşünün kendi kendini onaylamasını sağlamaya çalışırız."
Frank J. Sulloway
 
"Batı dünyasında ve bu ülkedeki en korkutucu şey, bilimsel olarak yanlış şeylere inanan insanların sayısı. Eğer biri gelip bana dünyanın 10.000 yaşından genç olduğunu söylerse, bence bir psikiyatriste gözükmeli." Francis Crick

“Sonsuz bir varlık kendisini sınırlayacak mekanda ve zamanda bulunamaz. Öyleyse hiç bir yerde değildir, hiç bir yerde olmayan şey de yok demektir.,” Gorgias 

"Her şeye gücü yeten Tanrı'nın neden Şeytan'ı yaratmasına ve daha sonra da onunla mücadele edilmesine gerek var ki? Bana göre dinler çelişkilerle dolu ve benim mantığıma aykırı." Gene Roddenberry 
 
"Eğer dinler olmasaydı, dünya daha güzel bir yer olurdu." George Muhammed Stein.
 "İnsanlık düşmanı üç din ortaya çıktı: Musevilik, Hristiyanlık ve İslam. Bunlar gök-tanrı dinleri. Tamamen ataerkiller (Tanrı her şeye gücü yeten baba) ve bu yüzden gök-tanrı ve onun dünyalı delegelerinin etkisinde kalan ülkelerde 2000 yıldır kadın düşmanlığı var. Gök-tanrı kıskanç tabi ki. Yeryüzündeki herkesden tam itaat bekliyor çünkü o tek bir kabile için değil bütün insanlar için orada. Ona karşı gelenler onun dinine inandırılmalı veya öldürülmeliler. Sonuçta, totalitaryanizm gök-tanrının amaçlarına hizmet edebilecek tek politik sistem. Herhangi bir liberal hareket onun ve dünyalı delegelerinin otoritesini tehlike altına sokuyor. Tek tanrı, tek kral, tek papa, fabrikada tek usta, evde tek baba-lider."
Gore Vidal 
 
"Kişi incelerse dinin her savunuluşunda mantığa bir saldırı bulur.dini kucaklamak, aklı terk etmektir." George Smith

"Hatalı insanları yaratıp, sonra onları kendi hataları yüzünden suçlayan her şeyi bilen ve her şeye gücü yeten bir Tanrı hikayesinin mantığını sorgulamamız gerekir." Gene Roddenberry

"İnanıyorum ki din, genel olarak konuşuyorum, insanoğluna bir lanet oldu. Ahlaki taraftaki makul ve abartılan hizmetleri, temiz ve dürüst düşünceye verdiği zararın çok gerisinde kaldı." Henry Mencken

 "İman dolu bir insan, basitçe net ve gerçekçi düşünme yeteneğine kaybetmiş (veya hiç sahip olmamış) kişidir. Sadece aptal değildir; aslında hastadır. Daha da kötüsü tedavi edilemez." Henry Mencken

"Gözler sadece zihnin algılamaya hazır olduğu şeyleri görür." Henry Bergson

"İnsan, inanma istekliliğiyle orantılı olarak değil, şüphe etme hazırlılığıyla orantılı olarak uygarlaştı." Henry Mencken

“Din benim saygı duyduğum herşeye esastan karşı çıkıyor - cesaret, açık görüşlülük, dürüstlük, adalet, ve hepsinden fazla, gerçeklere olan bağlılığım.” H.L. Mencken

"Ahlaki kesinlik her zaman kültürel geriliğin işaretidir. Kişi ne kadar az uygarsa, tam olarak neyin doğru, neyin yanlış olduğundan o kadar emindir. İnsanlığın tüm ilerlemesi, ahlaki alanda bile, şu an ki ahlaki değerleri körce savunup, başkalarına zorla uygulatmaya çalışanların değil, bu ahlaki değerlerden şüphe edenlerin eseridir. Gerçekten uygar bir insan, sadece bu alanda değil, her alanda her zaman şüpheci ve hoşgörülüdür. Onun kültürü “tam emin değilim” cümlesine dayanır." Henry Mencken

 "Tüm dinler beni hasta ediyor. Din insanları ayırdı. Geniş bir şapka giyip elinde duman tüten bir keseyle ortalıkta dolaşan papayla yüzünü beyaza boyayıp bir kayaya dua eden bir Afrikalı arasında bir fark olduğunu sanmıyorum." Howard Stern

"Din adamları ne yapar? Ortalıktaki beyinsizleri hayali bir cehennemden kurtarabileceğine inandırarak hayatını kazanır. Bu romatizma için yılan-yağı satan bir satıcının yaptığı işten neredeyse farksız bir iş." Henry Mencken

"Din o kadar absürd ki embesilliğe yakın." Henry Mencken

"Din kemoterapi gibidir, bir sorunu çözebilir, ama arkasından bir milyon tane daha yaratabilir." John Bledsoe

"Evrenin sırlarının kabul edilebilir bir açıklamasının olmaması, bir tane yaratmamızı gerektirmez." J. Benbasset

“Bir ateistin tanrının olmadığına ilişkin bir kanıt aramasına gerek yoktur. Yalnızca tanrının olup olmadığı sorusunun kurtadamın olup olmadığı sorusu ile hemen hemen aynı seviyede olduğuna inanmaktır.” John Mc Carthy

"Ahlak, size ne söylenirse söylensin doğru olanı; din, doğru ne olursa olsun, size söyleneni yapmaktır. İnsanın laneti, ve neredeyse yaşadığı tüm trajedilerin sebebi, onun muazzam, inanılmaza inanabilme kapasitesidir."John Stuart Mill

"Bana öyle görünüyor ki herkesin bilinen tüm dinlerden ayrılma görevlerini yerine getirmenin zamanı geldi."John Stuart Mill

"Eğer dünya en parlak dahilerinin, bunlar içinde halkın bilgelik ve erdemlik kanısında bile en seçkin olanların din konusunda tamamen şüpheci olduğunu bilseydi şaşkınlıktan dona kalırdı." John Stuart Mill

"İyi sıfatını, yarattıklarına uyguladığım zaman benim aradığım niteliklere sahip olmayan hiçbir varlığa "iyi" demem. Ve eğer böyle bir varlık ona bunu demediğim için beni cehenneme yollayacaksa; giderim." John Stuart Mill

"İnsanın laneti, ve neredeyse yaşadığı tüm trajedilerin sebebi, onun muazzam, inanılmaza inanabilme kapasitesidir." John Stuart Mill

"Dünyanın evrenin merkezi ve hareketsiz olmadığı ama günlük olarak döndüğü düşüncesi saçma ve hem felsefi hem teolojik olarak yanlış ve en azından bir inanç hatası."
Katolik Kilisesinin Galileo Galilei'e karşı verdiği karar

"Dünyanın güneş etrafında döndüğünü söylemek İsa'nın bakireden doğmadığını iddia etmek kadar yanlıştır." Kardinal Bellermine, 1615, Galileo'nun yargılanması sırasında

"Bazı insanlar vardır, eğer bir şeyi zaten bilmiyorlarsa, onlara anlatamazsınız."Louis Armstrong

"Ateizmin bir dulun gözyaşlarını durdurduğunu hiç görmedim. Ateizmin yalnız bir anneyi rahatlattığını hiç görmedim. Ateizmin üzgün bir babanın ruhunu rahatlattığını asla görmedim. Ve ateizmin asla umutsuza umut, günahkara af, ve isteyenlere merhamet ve güzellik verdiğini asla görmedim. Ateizm şüphesiz ruhumuzun özlemle istediği bir şeyi inkar ediyor! Bir cevabı." Logan Mc Adams

"Din zehirdir." Mao Zedong

"Yaratılışçılık yanlıştır. Tümüyle, açıkça ve kesinlikle yanlıştır. Daha da gidebilirim. Yanlışlığın dereceleri vardır. Yaratılışçılar ölçeğin en dibindedir. Kendi pozisyonlarının doğruluğunu iddia edebilmek için, bilinen tüm entrikaları kullanırlar. Hatta pek çok kez, açıkça, dürüstlükten uzaklaşırlar. Bilimsel yaratılışçılık sadece yanlış değildir, aptalca bir şekilde imkansızdır. İnsan düşüncesinin grotesk bir parodisi ve insan zekasının açık bir yanlış kullanımıdır. Kısacası, inançlı biri için, yaratılışçılık teorisi Tanrı'ya hakarettir."
Michael Ruse

 "Afganistan'ı yönetenler Usama Bin Laden'i korurken, Italya, biz Batılı günahkarları aynı şekilde kınayan ve yıkıcı demeçleriyle şiddeti provake eden bir başka çok güçlü dinci fanatiği koruyor. Evet, tam burada, Avrupa'nın ortasında! İşte Papa 2. John Paul, sıradışı kökten dinci bir Hristiyan ve dünya genelindeki gangsterleri eşcinsellere karşı nefret cinayeti işlemeye teşvik eden adam!" Michelangelo Signorile

"Hiç bir zaman gerçek bir Tanrı'dan nefret etmedim, ama Tanrı'nın insanlarından nefret ettim." Marilyn Manson

"İnanıyorum ki dünya eşcinsellere karşı yapılan bu cadı avını bir gün yargılayacak. Sözde ahlaklı insanlar tarafından masum gruplara karşı yapılan inanılmaz bir adaletsizlik olarak İspanyol Enginizisyonunu ve Nazi toplama kamplarını yargıladığı şiddetle yargılayacak. Hem Kilise, hem de Naziler iyi bir iş yaptıklarına inanıyorlardı." N. Mc Lean

"Eğer Tanrı konuştuysa, niye herkes ikna olmadı?" Percy Bysshe Shelley

 "Tarih, tek gerçek ahlaki değerleri bulduğuna kendisini ikna eden ve ona katılmayanları yok etmeye veya değiştirmeye kalkışan kararlı insanların yarattığı sefaletle dolu." Peter Lloyd

"Zayıf zihinleri köleleştiren aşağılık önyargıların yol açtığı bütün korkuları üzerinden at. Mantığı bulunduğu yuvasına sıkıca oturtarak düzelt ve her olay ve düşünce için onun mahkemesine başvur. Tanrının varlığını bile cesurca sorgula; çünkü eğer bir tanrı varsa, akla saygıyı gözü kapalı korkudan daha çoktakdir edecektir." Peter Carr

"Tanrı dünyamızdan kötülükleri ya atmak istiyor da atamıyor, ya atabilir ama atmak istemiyor, ya ne atabiliyor ve atmak istiyor." Papaz Lactantius

"İsa'nın masalları bizim için çok karlı oldu."Papa 5. Leo

“Din alışkanlığı düşünmekten kaçmanın kolay yoludur.” Peter Ustinov

“Böyle bir tanrı varken, şeytana ne gerek var?” Robert M. Price

"Şüphe ve belirsizlik içinde, bilgiden yoksun olarak yaşayabilirim. Bence bu şekilde yaşamak, yanlış olabilecek cevaplarla yaşamaktan daha ilginçtir." Richard Feynman

"Günah sadece diğer insanların canını gereksiz yere yakmakta yatar. Diğer bütün günahlar uydurulmuş saçmalıklardır." Robert A. Heinlein

"Aşırı şüphe, aşırı kolay inanmadan daha iyidir. "Robert G. Ingersoll

"Bana öyle geliyor ki, uçan daire gözlemlerinin, dünyasal zekanın irrasyonel karakteristiklerinden kaynaklanıyor olması, dünya dışı zekanın rasyonel karakterlerinden kaynaklanıyor olmasından çok daha olasıdır." Richard Feynman

"Beni kontrol edecek olan o kimdir? Neden Ben sınırsız özgürlükle davranıp, konuşup, yazıp, düşünemiyorum? Evren için ben neyim, ya da, evren, o benim için ne? Yanlışın ve doğrunun, düşüncenin ve adetlerin zincirlerini kim yarattı? Ve ben onları taşımak zorunda mıyım ?" Robert D. Richardson

"Din hiçbir işe yaramaz; gece yarısı karanlık bir mahzende orada olmayan siyah kediyi aramaktır." Robert Heinlein

"Günah sadece başka insanlara gereksiz yere zarar vermektir. Diğer tüm günahlar icat edilmiş saçmalıklardır. Kendi kendine zarar vermekse günah değil, aptallıktır."Robert Heinlein

"Eğer kötülükler yok edilecekse, biz yok etmeliyiz. Eğer köleler serbest bırakılacaksa, bize serbest bırakmalıyız. Eğer yeni gerçekler keşfedilecekse, biz keşfetmeliyiz. Eğer elbisesizler giydirilecekse; açlar doyurulacaksa, adalet yerini bulacaksa; işçilik ödüllendirilecekse; batıl akıldan kovulacaksa; korunmasızlar korunacaksa ve sonunda doğruluk zafer kazanacaksa bunların hepsi insanların eseri olmalı. Geleceğin büyük zaferleri insanlık tarafından kazanılmalı ve sadece insanlık tarafından kazanılmalı." Robert Ingersoll

"Çağlar boyunca, güçlü zayıfı ezdi; kurnaz ve kalpsiz, aptal ve masum olanları tuzağa düşürdü ve köleleştirdi, ve insanlık tarihinde, hiçbir yerde, hiçbir Tanrı ezilenlerin yardımına koşmadı." Robert Ingersoll

"Din, insanın alt üst olmuş kendi hayal gücüyle yarattığı var olmayan yaratıkların korkusuyla, insanın yargılama yeteneğini yok ederek, bütün akli yeteneklerini kaybettirdi ve insanı en sefil, acınası köle haline getirdi." Robert Owen

"Tarihte hiçbir din, hiçbir dönemde rasyonel bir temele sahip olmadı. Din, yardım olmadan billinmeyenle başa çıkamayacak kadar zayıf insanların koltuk değneğidir."Robert Heinlein  

“Beni kontrol edecek olan o kimdir? Neden Ben sınırsız özgürlükle davranıp, konuşup, yazıp, düşünemiyorum? Evren için ben neyim, ya da, evren, o benim için ne? Yanlışın ve doğrunun, düşüncenin ve adetlerin zincirlerini kim yarattı? Ve ben onları taşımak zorunda mıyım ?” Robert D. Richardson

"Bir zamanlar dünyayı din yönetiyordu. Şimdi o zamanlara "Karanlık Çağlar" deniyor."
Ruth Hurmence Green

"Kötü bir argümanı cevaplamanın en iyi yolu, devam ettirmektir." Sydney Smith

"Bence temelde ikimiz de dinsiziz. Sadece ben, senden bir tane fazla dini daha reddediyorum. Sen diğer tüm olası dinleri neden reddettiğini anladığın zaman, benim de neden senin dinini reddettiğimi anlarsın." Stephen F. Roberts

"Kutsal fikri basitçe herhangi bir kültürdeki en muhafazakar fikirlerden biridir, çünkü diğer fikirleri, şüpheyi, ilerlemeyi, değişimi, suç haline getirir." Salman Rüşdü

"Din insanın ciddiyetine ve saygınlığına bir hakarettir. Onunla veya onsuz, iyi insanlar iyi işler, kötü insanlar kötü işler yapabilirler. Ama iyi insanlara kötü işler yaptırmak dinin işidir." Steven Weinberg

"Hristiyanlığın bütün anlatmak istediği, herkesin, Charles Manson'dan Teresa Anneye kadar, cehenneme gideceğidir." Sean Ningen

 "Zamanın akışı içinde insanlık, bilimin ellerinden gelen darbelerle iki kez, naif özsevgisinin incinmesinin acısını yaşamak zorunda kalmıştır: Birincisi, dünyanın merkezi olmadığını, akıl almaz büyüklükte bir dünyalar sistemi içinde sadece bir nokta olduğunu anladığında... İkincisi, biyolojik araştırmalar özel yaratılmışlık ayrıcalığını elinden alıp soykütüğünü hayvanlar alemine düşürdüğünde... Tahmin etmek zor değil, insanlığı zaaflarından faydalanarak aldatan, sanal gerçekleriyle pohpohlatan olguyu..." Sigmund Freud

"Komşumun, 20 tanrı var demesi veya hiç tanrı yok demesi bana hiçbir zarar vermez. Ne cebimden para çalar, ne de bacağımı kırar." Thomas Jefferson

"İncil denilen kitaba gelince, ona Tanrının sözü demek, tanrıya küfür etmek. Yalanların, çelişkilerin kitabı; kötü zamanların ve kötü insanların hikayesi. Bütün kitapta sadece birkaç tane iyi karakter var." Thomas Paine

"Din bir saçmalık." Thomas Edison

"Tedavi edilemez derecede dindar, birçok insanın ruhi durumu." Thomas Edison

"Hristiyanlık, insana doğan en saptırılmış sistemdir." Thomas Jefferson

"Dünyada bilinen tüm tanrısal inançları inceledim ve hepsi masallara ve mitolojilere dayanıyor."Thomas Jefferson

"Puritanlar ayı dövüşlerinden nefret ediyordu. Ayıya acı çektirdiği için değil, ama izleyenlere zevk verdiği için." Thomas Babington Macaulay

"Töre, dahilerin başbelası, aptalların idolüdür." Thomas Fuller

 "Burada tanrı filan göremiyorum."
Yuri Gagarin (Uzaya ilk çıkan insan; yörüngedeyken üsse söylemişti)

"Kuzey İrlandalılara ateist olduğum söylendiği zaman dinleyicilerden yaşlı bir kadın ayağa kalkıp sordu: "Tamam, ama inanmadığınız Katoliklerin Tanrısı mı yoksa Protestanların Tanrısı mı?" Quentin Crisp

“Pek çok kişi, kafalarındaki önyargıları başka bir şekilde düzenlerken düşündüklerini zannetmektedir.”William James

House MD dizisi karakteri Dr House
Dini inaçları yüzünden organ nakline izin vermeyen bir aileye karşı
Dr House: "Din bir insanı daha öldürdürdü."
 

agnostik.net

22 Haziran 2024

Narcissos sendromu

 Narcissus (mythology) - Wikipedia 

Dreamer, "Senin en sarsılmaz inancın, en zararlı inanışın, kendin dışında bir dünyanın varlığına, bağımlı olduğun bir şeye veya birisine, sana bir şeyler veren veya senden alan, seni seçen veya suçlayan bir şeye veya birisine inanmalıdır," dedi. 

  "Bir savaşçı, bir anlığına bile olsa kendisine dışarıdan gelecek bir yardıma inanacak olsa, o anda kendine olan yıkılmaz inancını yitiriverir," diye devam etti. 

Ardından sustu ve gözlerini kapadı. Bu arada ben O'nun son söylediklerini defterime yazdım. Suskunluk uzadı. Kendimi anideri değersiz, ortada kalmış gibi hissettim ve yaşadığım utancı, bazı notlarımı aklımdan yeni baştan tekrarlayarak yenmeye çalıştım. Sonunda Dreamer sessizliği bozdu ve gözleri kapalı şekilde, benim notlarımdan bir bölümü okudu:  

There is nothing out there...  

There is no help coming from anywhere at all...  

Dışarıda hiçbir şey yok... 

Hiçbir yerden gelecek bir yardım yok. Sert bir sesle, "İnsanın en kötü hastalığı bağımlılıktır," dedi. birdenbire dikkat kesildim. Yanılgıya imkân vermeyen bu ifadenin önemini ve bunu yerleştirmem gereken yeni inanç sistemimin merkezini bedenimde hissettim. "Başkalarına ve başkalarının mevcudiyetine ve yargılarına bağımlı olmaktan daha kötüsü yoktur. Tüm bunlardan kendini kurtarabilmek uzun bir hazırlık gerektirir...."  

Hemen sonra, bu ve buna benzer diğer durumlardaki tutumlarımı gözlediğimde, farkına varacağım üzere, Dreamer doğrudan beni ele aldığında veya benden kişisel olarak bahsederken bende ayaklanan çok çetin bir dirençle karşılaşıyordu; oysa genel olarak tüm insanlardan bahsederken, ben kolayca kabul ediyor ve hatta hemen ikna oluyordum.  

Dreamer sözcüklerin üstüne bastırarak, "Senin gibiler, yaşadıklarını yalnızca başkalarının arasındayken hissederler; sizler kalabalık yerleri tercih edersiniz, devlette veya büyük şirketlerde; yani kalabalığın güven veren varlığım nerede hissederseniz. Orada bulursunuz. Başkalarının arasında olmak, kendinizden ve yalnızlığın dayanılmaz yükündefl kaçmak şartıyla, bağımlı olmanın bütün törenlerini yerine getirirsiniz ve sinemalar, tiyatrolar, hastaneler, stadyumlar, mahkeme salonları, kiliseler Şİbi onun tapınaklarında toplanırsınız," dedi.  

Kendimi savunurcasına insana yakışmayacak bir harekette bulundum. Sanki bu sözleri can alıcı bir şeyi tehdit etmiş veya düzenlenmesi uzun zaman almış bir planı bozmuş gibi, boğazımı sıkan bir öfke Oluş'umu kararttı. Ona söylemek istediğim öfke dolu itirazlarımı, savrulmayı bekleyen havan mermileri gibi zihnimde sıraya dizmiştim. Bu rezil yığınağı Kaldırmak üzere zihinsel bakışımı içime çevirdim, ama sessiz saldırı sadece öfkeye dair acı dolu bir ifadenin çizgileri olarak yüzüme yerleşti. Dreamer direnç duvarlarımın gücünü sınıyordu. Onlarda nasıl bir gedik açacağını çok iyi biliyordu. 

Gülümsemesinde, sanki bana vuruverecekmiş gibi zalimce bir hava vardı. Alçak sesle, "Senin gibi biri, hastalandığında, dikkatleri üstüne çekmek ve dünyaya sımsıkı tutunmak için, cerrahlar, yani hâlâ ilkellikten çıkamamış bilimin şamalıları tarafından parçalara ayrılmaya hemen hazırdır," dedi. Mideme ani bir yumruk yemiş gibi sersemlemiştim. Dreamer aynı ringde hem rakibim hem de bir hakem edasıyla geri sayar gibi, birkaç saniye geçmesini bekledi.

Tavrını ve ses tonunu beklemediğim bir anda bütünüyle değiştirerek, "Tabloyu anımsıyor musun?" diye sordu. Ağzından çıkan her sözü beni şaşkına çevirmeye yetiyordu. Şimdiye dek hiç kimsede görmediğim, birdenbire ve ustalıkla yapılan böylesine ani değişimlere asla alışamayacaktım. Yepyeni bir kişiliğe bürünmesi ve bir saniye sonrasına bir saniye öncekinin tek bir atomunu bile taşımadan geçebilme yeteneği beni hayrete düşülüyordu. Birden, sözünü ettiğinin, şu an içinde bulunduğumuz camdan bahçeye girmeden önce hayranlıkla seyrettiğim tablo olduğunu anladım. Boğulmadan hemen önce, sudaki yansımasına hayranlıkla bakan Narcissos'un görüntüsü zihnimde yeniden canlandı.

Dreamer, "Bu. kendi görüntüsüne kapılıp kalmış insanın simgesel bir öyküsüdür," derken, O'nun ani konu ve tutum değişimine hâlâ uyarlamayı başaramadığım yüz kaslarımın olağanüstü çabası karşısında çok eğlendiğini saklamaya gerek bile duymamıştı. "Narcissos'un masalı, dünyanın bir kurbanı olan insan metaforudur." Ardından konuşmasını sürdürerek, genel inanışın aksine, bana Narcissos'un kendisine değil, onun salt bir yansıma olduğunu fark etmediği sudaki görüntüye âşık olduğunu açıkladı. Kendisi dışında bir varlık gördüğüne inanarak ona sevdalandı ve suya düşüp acıklı bir şekilde öldü.

Dreamer sözlerini,  

"Once you realize that the world is the projection of yourself, you are free of it.  

Dünyanın kendi yansıman olduğunun farkına vardığında, ondan özgür olursun," diye kesin bir yargıyla tamamladı.  

Çok şaşırmıştım. Uygarlığın en önemli efsanelerinden birinin binlerce yıldır yanlış anlaşılması nasıl mümkün olabilirdi? Böylesine basit bir açıklama nasıl gözden kaçırılabilirdi?  

Dreamer'ın yanında, Sokrates'la son bulan bu devler çağının ve teselli mahiyetindeki felsefenin insana rahatlama sunan bulunuşunun sesini duydum.

Bu bilginin yankıları bizlere ulaşmak için zaman okyanusunu aşıp gelmesine rağmen, bizler insanın gerçek durumunu ortaya koyan ezeli masallarını yanlış anlamayı sürdürüyorduk. Efsanesi aslında, dünyanın sıradan vizyonuna sahip olmanın aptallığına ve tehlikelerine karşı bir çığlık olmasına rağmen, biz Narcissos'u ısrarla kendini beğenmişliğin temel bir örneği olarak kabul ediyoruz. Dreamer'ın birçok kez bana anlatmaya çalıştığı şey şimdi aklıma çok daha derinlemesine giriyordu. Narcissos'un öyküsü, altüst etme okulunun bir bildirişiydi; tıpkı Aziz Pietro'nun çarmıha gerilişini ve Aziz Paolo'nun düşmesini tablolarını yapması için Caravaggio'ya ilham veren bildiri gibi.

"Kendimizin dışındaki bir şeye âşık olup kendi varlığımıza olan inancı unutmak, bağımlı olan bir dünyanın karmaşası içinde kendimizi yitirmek, kişisel gerçekliğimizin tek yaratıcısının kendimiz olduğunu unutmak demektir." 

Sözlerini vurgularcasma, "Bizim dışımızda başka bir dünya yoktur, her karşılaştığımız, her gördüğümüz ve her dokunduğumuz şey aslında sadece bizi yansıtmaktadır. İnsanın yaş ant ısındaki diğer kişiler, olaylar ve durumlar, onun koşullarını açığa çıkarır." dedi. 

Dünyayı suçlamak; ondan yakınmak, kendini haklı göstermek ve saklanmak, düşmüş bir insanlığın göstergeleridir; 'gerçek' bir iradenin yokluğu, bağımlı olmanın kesin belirtileridir. 

Beni hazırlıksız yakalayarak, "Narcissos da Adem gibi elmayı yedi!" dedi. Önce dört bin yıllık yaratılış öyküsüne yanaşıp, hemen ardından ani bir sıçrayışla klasik Yunan döneminin en eski efsanelerinden birine atlayarak, uzak dünyalar arasındaki zaman ve mekân uçurumlarını böyle tek bir adımla geçtiğinde, beni.n O'na ayak uydurmam güçleşiyordu. 

  "O da, Adem gibi, bir dış dünyanın var olduğuna inanmıştı." 

 Kültürel açıdan çok farklı olmalarına rağmen, her iki gelenekte de mesaj aynıydı: bir dış dünyaya inanmak demek, onun kurbanı olmak ve onun tarafından yutulmak anlamına geliyordu. 

 Dreamer, "Dünyayı her an sen yaratıyorsun!" diye sözlerini sürdürdü. "Narcissos 'un kendi yansımasını gördüğü su birikintisi dış dünyadır. Onun gerçek olduğuna inanmak, onu ne pahasına olursa olsun benimsemek, kişinin kendi gölgesine bağımlı olması anlamına gelir. Böylece kendi ellerinle yarattığın şey seni nefessiz bıraktığı sürece, sen yaratanken yaratılan, düşleyenken düşlenen ve efendiyken köle haline geleceksin."

Dreamer'ın, bu efsaneleri keşfetmemi sağladığı mesajlarını, hem kutsal kitabın çağlar öncesinden gelen öykülerinde, hem de Frankenstein, Alice Harikalar Diyarında, Blade Runner gibi yeni öykülerde bulunduğunu anımsadım. 

 "Adem ve Havva 'nın cennetten kovulması her anda olur. Dünyevi yaşam bizi ele geçirdiğinde, biz de onu yaratanın biz olduğumuzu unuttuğumuz her anda, sürekli cennetten kovuluyoruz. Yaratılan ancak bu aşamada karşı saldırıya geçer ve isyan eder. Bu ilk günahtır, sebeple sonucun yer değiştirdiği, bağışlanmaz ölümcül günah. 

İnsan bütün ve gerçek bir varlıktır... bu, onun kendisine egemen olduğundandır; olayların görünür dinamizmi ve konumların çeşitliliği yerine, insan dünyanın kendisinin aynası olduğunu bilir. 

İster iyi, ister kötü olsun, güzel veya çirkin, doğru veya yanlış, kişinin karşılaştıklarının hiçbiri, gerçeklik değil, kendi yansımasıdır."  Dreamer bunları söylediğinde, ses tonundan buluşmamızın sonuna geldiğimizi anlamıştım. Benden ayrılmak üzereydi.  

"Herkes kendinde neyi ekerse daima ve yalnızca onu biçer. Tohum da, harman da sensin. İşte bu nedenle tarihteki bütün devrimler hep başarısızlığa uğramıştır. Onlar dünyayı dıştan değiştirmeye kalkıştılar, su birikintisindeki görüntünün gerçek olduğunu sandılar."

Do not rely anymore on the world for help. Go beyond it! Only those who have gone beyond the world can improve the world. 

Bundan böyle yardım almak için dünyaya bel bağlama. Sen onun ötesine geç! Dünyayı geliştirenler, ancak dünyanın ötesine geçenlerdir.

Sözlerinin burasında bir süre durakladı. Sonra bana bir kez daha, "Ötesine geç!" diye buyurdu ve yine sessizliğe büründü. Aşmak için dünyanın ötesine geç! Bunun anlamı ne olabilirdi acaba?  

"İnsan yüzyıllardır, kendi yansıttığı filmdeki görüntüleri değiştirebileceğine inanarak ekranı tırnaklarıyla kazıdı. " 

  Sayısız insan neslinin tarihin yönünü neden değiştiremediğinin yanıtı bana bir gümüş tepside sunulmuştu. Acı bir alay içeren bu bakış açısı, işkencelerin, kavgaların ve kahramanlıkların sonsuz öyküsünü tek bir yargıyla özetliyordu: devasa, yararsız bir saçmalık.

Hiç beklemediğim bir nezaketle bana,  

"Sen, bu delilikten vazgeç! Savaşları, devrimleri, ekonomik, politik ve sosy'al reformları unut. Her olanın ardındaki gerçek nedenle ilgilen. Düşlenenle değil, içindeki düşleyenle ilgilen. En büyük devrim, tüm girişimlerin en büyüğü, hatta tek ve en anlamlı olanı, kendini değiştirmektir," dedi.

Tanrılar Okulu   -  Stefaııo E. D'Anna