13 Temmuz 2022

Dostluk

 

Dost ve dostluk dediğimiz, çokluk ruhlarımızın beraber olmasını sağlayan bir rastlantı ya da zorunlulukla edindiğimiz ilintiler, yakınlıklardır. Benim anlattığım dostlukta ruh­lar o kadar derinden uyuşmuş, karışmış, kaynaşmıştır ki on­ları birleştiren dikişi silip süpürmüş ve artık bulamaz olmuşlardır. Onu niçin sevdiğimi bana söyletmek isterlerse bunu ancak şöyle anlatabilirim sanıyorum: Çünkü o, o idi; ben de bendim. 

Ruhlarımız o kadar sıkı bir beraberlikle yürüdü, birbiri­ni o kadar coşkun bir sevgiyle seyretti ve en mahrem taraf­larına kadar birbirine öyle açıldılar ki ben onun ruhunu be­nimki kadar tanımakla kalmıyor, kendimden çok ona güve­necek hale geliyordum. 

Öteki alelade dostlukları buna benzetmeye kalkışmayın: Onları, hem de en iyilerini ben de herkes kadar bilirim. O dostluklarda insanın, eli dizginde, yürümesi gerekir: Aradaki bağ, güvensizliğe hiç yer vermeyecek kadar düğümlenmiş değildir. Chilon”’ dermiş ki: “Onu (dostunuzu), bir gün ken­disinden nefret edecekmiş gibi sevin; ondan, bir gün kendisi­ni sevecekmiş gibi nefret edin. ” Benim anlattığım yüksek ve yalın dostluk için hiç yerinde olmayan bu davranış, öteki dostluklara uyabilir. Bunlar için, Aristoteles’in sık sık tekrar­ ladığı şu sözü de kullanabiliriz: “Ey dostlarım, dünyada dost yoktur...”

 Onsuz yorgun ve bezgin sürüklenip gidiyorum: Tattığım zevkler bile, beni avutacak yerde ölümünün acısını daha faz­la artırıyor. Biz her şeyde birbirimizin yarısı idik: Şimdi ben onun payını çalar gibi oluyorum: 

Nec faz esse ulla me voluptate hic frui Decrevi, tantisper dum ille abest meus particeps Onunla her şeyi paylaşmak zevkinden yoksun kalınca, Hiçbir zevki tatmamaya karar verdim. Terentius  

Her işte onun yarısı, ikinci yarısı olmaya o kadar alışmış­tım ki şimdi artık yarım bir varlık gibiyim. İllam meae si partem animae tulit Maturior vis, quid moror altera, Nec charus aeque, nec superstes Integer? ille dies utramque Duxit ruinam Madem ki vakitsiz bir ölüm seni, ruhumun yarısı olan seni alıp götürdü, yeryüzünde varlığımın yarısından, en aziz parçasından yoksun yaşamakta ne anlam var? O gün ikimiz birden öldük. Horatius

 Ne yapsam, ne düşünsem onun eksikliğini duyuyorum. O da benim için elbette aynı şeyi duyardı. Çünkü o, diğer bütün değerlerinde olduğu gibi dostluk duygusunda da ben­den kat kat üstündü.

Dostluk Bağları 

Karı koca arasındaki sevginin, arada bir ayrılmakla gev­şeyeceğini sanırlar. Bence hiç de gevşemez. Tersine, fazla sü­rekli bir beraberlik bu sevgiyi soğutur, bozar. Uzaktan her kadın insana hoş gelir. Herkes kendi hayatından bilir ki, her gün birbirini görmenin tadı başka, ayrılıp kavuşmanın tadı başkadır. Ayrılıklar benim yakınlarıma sevgimi tazeler, ev hayatımın tadını arttırır. Değişiklik, arzularımı bir o yana bir bu yana sürtüp kızıştırır. Dostluğun kolları birbirimizi dünyanın bir ucundan bir ucuna kucaklayabilecek kadar uzundur. Hele karı koca dostluğunda, uzun bir iş ortaklığı dolayısıyla bizi birbirimize çekecek, hatırlatacak nice bağlar vardır. 

Gerçek dostluğun ne olduğunu bilirim; bildiğim için de dostumu kendime çekmekten çok, kendimi ona veririm. Ona iyilik etmeyi onun bana iyilik etmesinden daha çok is­temekle kalmam; kendine her edeceği iyiliğin bana da iyilik olmasını isterim. Bana en büyük iyiliği kendine iyilik ettiği zaman etmiş olur. Bir yere gitmek ona hoş geliyor, yahut bir işine yarıyorsa, uzakta olması bana yanımda olmasından da­ ha tatlı gelir. Kaldı ki haberleşmek mümkün oldukça insan ayrı düşmüş de sayılmaz. Ben vaktiyle dostumdan ayrılma­ da fayda bile buldum. Birbirimizden uzaklaşmakla hayatımızı daha fazla doldurmuş, imkânlarımızı genişletmiş olu­yorduk. Başka başka yerlerde, o benim için yaşıyor, keyfediyordu, ben de onun için. Hayatın tadını bir aradaymışız gi­bi çıkarıyorduk. Hatta bir aradayken birimizden biri işsiz kalıyordu. O kadar kaynaşmıştık ki ayrı ayrı yerlerde ol­makla aramızdaki gönül birliği bir kat daha zenginleşiyordu. 

Denemeler