Dünyanın önde gelen sopranolarından Leyla Gencer İstanbul'da doğdu. İstanbul Belediye Konservatuarı'nda başladığı şan eğitimine İtalyan soprano Giannina Arangi-Lombardi ve Apollo Granforte ile devam etti. 1950 yılında Ankara Devlet Operası sahnesinde Mascagni'nin Cavalleria Rusticana eserinde Santuzza rolünü yorumlayana dek Ankara Devlet Opera ve Balesi Korosu'nda görev aldı. Birkaç yıl içerisinde tanınan bir opera sanatçısı olan Gencer, birçok önemli devlet etkinliğine soprano olarak davet edildi.
Gencer'in İtalya sahnelerine adım
atması Napoli'deki San Carlo Tiyatrosu'nda yine Santuzza rolüyle oldu.
Bir yıl sonra Madame Butterfly ve Yevgeni Onegin operalarını
seslendirmek için tekrar Napoli'ye döndü. 26 Ocak 1957'de La Scala
Tiyatrosu'nda ilk kez sahneye çıkarak Poulenc'in Les Dialogues des
Carmelites operasının dünya prömiyerinde Lidoine rolünü yorumladı.
Şubat 1957'de, Milano'daki Duomo
Katedrali'nde düzenlenen Toscanini'yi anma törenlerinde, şef Victor De
Sebata yönetimindeki La Scala Tiyatrosu Koro ve Orkestrası eşliğinde,
Verdi'nin Requiem'inin final bölümünü yorumlayan Gencer, yine 1957
Temmuz'unda, La Scala Tiyatrosu'nun Köln turnesinde La Forza Del Destino
operasında başrolü seslendirdi.
Ünlü
soprano 1957 ile 1980 seneleri arasında La Scala Tiyatrosu'nda,
Verdi'nin Don Carlos, La Forza Del Destino, Aida, Macbeth, Simon
Boccanegra, I Vespri Siciliani; Bellini'nin Norma; Donizetti'nin Poliuto
ve Lucrezia Borgia; Mozart'ın Idomeneo; Monteverdi'nin L'Incoronazione
di Poppea; Gluck'un Alceste; Çaykovski'nin Maça Kızı; Britten'in Albert
Herring ve Pizzetti'nin L'Assassinio nella Cattedrale eserinin 1958 yılı
dünya prömiyeri de dahil olmak üzere birçok başrol yorumladı.
Kariyerinin başlangıcından kısa bir
süre sonra uluslararası bir üne kavuşan Gencer, Vittorio Gui, Tulio
Serafin, Gianandrea Gavazzeni ve Riccardo Muti gibi büyük İtalyan
şeflerle çalıştı. Donizetti'nin unutulmuş operalarını başarılı bir
şekilde yorumlayarak "Donizetti Rönesansı"nın gelişmesine büyük katkıda
bulundu.
Leyla Gencer'in geniş repertuarı,
Monteverdi, Gluck ve Mozart'ın eserlerinden neo-klasik döneme;
Cherubini, Spontini, Mayr ve romantik dönemden Puccini, Prokofyev,
Britten, Poulenc, Menotti ve Rocca gibi sanatçıların eserlerine; lirik
sopranodan dramatik koloratüre uzanan bir yelpazede 72 rolü kapsar.
Paris'te La Scala sanatçılarından
Nikita Magaloff ile beraber yorumladığı Chopin'in lirik besteleri, La
Scala sahnesindeki Liszt-Bartók yorumu ve 1982'deki Venedik
Karnavalı'nda La Fenice Tiyatrosu'nda seslendirdiği ve Türkleri konu
alan operalardan alınan bölümlerden oluşan konser programı, sanatçının
araştırmacı ve titiz tavrını yansıtır.
1985 yılında Venedik'teki La Fenice
Tiyatrosu'nda Francesco Gnecco'nun La Prova di un'Opera Seria adlı
yapıtıyla opera sahnelerine veda eden Leyla Gencer, 1992 yılına dek
konser ve resitallerine devam etti.
1982'den itibaren, seminer ve yorum
kurslarıyla kendini genç opera sanatçılarına adayan Gencer, 1983-88
yılları arasında As.Li.Co. di Milano'nun sanat yönetmenliğini üstlendi,
1997-98 yılları arasında ise şef Riccardo Muti tarafından La Scala
Korosu'nun genç sanatçılar okulunda yöneticiliğe atandı. Vefatına kadar
La Scala Tiyatrosu'nda opera sanatçıları için kurulan akademinin sanat
yönetmenliğini üstlenen Gencer, aynı zamanda İstanbul Kültür Sanat
Vakfı'nın Mütevelliler Kurulu Başkanı olarak görev yapıyor ve opera
yorumu üzerine dersler vermeye devam ediyordu.
Opera dünyasında bulunduğu yeri,
yalnızca repertuarının çeşitliliğiyle değil, canlandırdığı karakterlere
kattığı dramatik nüanslarla da sağlamlaştıran Gencer, araştırmacı
kişiliği ve iyi bir eğitimci olmanın verdiği sorumlulukla romantik
dönemin unutulmuş birçok eserini günışığına çıkartmıştır. Maria Callas,
Renata Tebaldi, Montserrat Caballé, Joan Sutherland, Beverly Sills gibi
efsane isimlerle aynı dönemde Avrupa sahnelerini fetheden soprano,
klasik müziğin mabedi sayılan La Scala'da 25 yıl boyunca primadonna
olarak söyledi. 2008 yılında aramızdan ayrılan Leyla Gencer'in
olağanüstü kariyeri için Opera dergisi eleştirmeni Michel Parouty'nin
"O, çağımızın son divası, kusursuzluğun bir simgesiydi." sözleri
kesinlikle abartılı olmayacaktır...