28 Aralık 2021

Atatürk " İnsan İlişkileri ve İnsan Sevgisi, Evrensellik,"

İnsanları mutlu edeceğim diye onları birbirine boğazlatmak insani olmayan ve son derece üzücü olan bir sistemdir. 

İnsanları mutlu edecek tek vasıta, onları birbirlerine yaklaştırarak, onlara birbirlerini sevdirerek, karşılıklı maddi ve manevi ihtiyaçlarım karşılamaya yarayan hareket ve enerjidir. 

Dünya barışı içinde insanlığın gerçek mutluluğu, ancak bu yüksek ideal yolcularının çoğalması ve başarılı olmasıyla mümkün olacaktır.
1931

İnsanlar daima yüksek, asil ve kutsal hedeflere yürümelidirler. Bu hareket şeklidir ki, insan olanın vicdanını, beynini ve bütün insanlık anlayışını tatmin eder. Bu şekilde yürüyenler, ne kadar büyük fedakârlık yaparlarsa, o kadar yükselirler ve bu hareket şekli mutlaka açık olur.
1926

Bilerek veya bilmeyerek, isteyerek veya istemeyerek kendisine zarar verenlere karşı kırgınlığı derin olan milletimizin kendi uğrunda esaslı ve hayırlı hizmet verenlere karşı da sonsuz bir bağlılık ve kıymet bilirlik gösterdiği gerçektir. Bu büyük millet, arzu ve kabiliyetinin yönelmiş olduğu istikametleri görmeye çalışan ve görebilen evlâdını daima takdir etmiş ve korumuştur.
1926

Bir toplumda kıymet ve kuvvet, onu oluşturan kişilerin kendilerini bir kıymet ve kuvvet olarak kabul etmelerindendir. Ancak, bu gibi kişilerden meydana gelmiş sosyal toplumlar tam bir bütün olarak kıymet ve kudret görünümü arz edebilirler.
1937

Bence diktatör, diğerlerini iradesine boyun eğdirendir. Ben kalpleri kırarak değil, kalpleri kazanarak hükmetmek isterim.
1935

Yemin kutsal bir söz vermek demektir. Namus sahibi olan bir kimse verdiği sözden dönmez.
1919

Biz kimsenin düşmanı değiliz! Yalnız insanlığın düşmanı olanların düşmanıyız.
1936

Bütün insanlığın varlığını kendi şahıslarında gören adamlar mutsuzdurlar. Apaçıktır ki, o adamın insan olarak yok olacaktır. Herhangi bir şahsın, yaşadıkça memnun ve mutlu olması için lazım gelen şey, kendisi için değil kendisinden sonra gelecekler için çalışmaktır. Olumlu düşünen bir adam ancak bu şekilde hareket edebilir. Hayatta tam zevk ve mutluluk ancak gelecek nesillerin şerefi, varlığı, mutluluğu için çalışmakta bulunabilir. Bir insan böyle hareket ederken, "Benden sonra gelecekler acaba böyle bir ruhla çalıştığımı fark edecekler mi?" diye bile düşünmemelidir. Hatta en mutlu olanlar, hizmetlerinin bütün nesillerce bilinmemesini tercih edecek karakterde bulunanlardır...

Bir adam ki; memleketin ve milletin mutluluğunu düşünmekten çok kendini düşünür, o adamın değeri ikinci derecedir. Esas kıymeti kendine veren ve mensup olduğu millet ve memleketi ancak kendi kişiliği ile ayakta tuttuğunu zanneden adamlar, milletlerinin mutluluğuna hizmet etmiş sayılmazlar. Ancak kendilerinden sonrakileri düşünebilenler, milletlerini yaşamak ve ilerlemek imkânlarına kavuştururlar. Kendi gidince ilerleme ve hareket durur zannetmek bir gaflettir.
1937

En iyi kişi kendinden çok ait olduğu sosyal toplumu düşünen, onun varlığının ve mutluluğunun korunmasına kendini adayan insandır.

Hatırlarsınız, Türk köylüsünün Türk’ün efendisi olduğunu söylediğim zamanı. Ben o efendinin arzu ve iradesi altında senelerden beri çalışmış olan bir kişiyim. Şimdi beni çok heyecana getiren olay Türk köylüsüne naçizane (önemsiz) olsa da küçük bir vazife yapmış olduğumdur. Milletin yüksek temsilcileri bunu iyi görmüş ve kabul etmişler ise benim için ne unutulmaz bir mutluluk hatırasını bana vermişlerdir. Bundan dolayı çok büyük bir zevkle millet, memleket ve Cumhuriyet Hükümetine yapmaya mecbur olduğum vazifelerden en basiti karşısında gösterilmiş olan iyi dilekten, takdirden ne kadar duygulandığımı ifade edemiyorum. Söz konusu olan hediyenin yüksek Türk milletine benim asıl vermeyi düşündüğüm hediye karşısında hiçbir kıymeti yoktur. Ben gerektiği zaman en büyük hediyem olmak üzere Türk milletine canımı vereceğim.
1937

İnsanların saygı ve şerefinin, itaat ve uyumunun kendinden maddeten değil, manen yüksek olanlar için gösterilmesi insan ruhunun gereklerindendir.
1914

Büyüklük odur ki, hiç kimseye iltifat etmeyeceksin, hiç kimseyi aldatmayacaksın, memleket için gerçek ideal neyse onu görecek, o hedefe yürüyeceksin.
1908

Bugün bütün dünya milletleri aşağı yukarı akraba olmuşlardır ve olmakta meşguldürler. Bu itibarla İnsan mensup olduğu milletin varlığını ve mutluluğunu düşündüğü kadar, bütün dünya milletlerinin huzur ve refahını düşünmeli ve kendi milletinin mutluluğuna ne kadar kıymet veriyorsa bütün dünya milletlerinin mutluluğuna hizmet etmeye elinden geldiği kadar çalışmalıdır. Bütün akıllı adamlar takdir ederler ki, bu yolda çalışmakla hiçbir şey kaybedilmez. Çünkü dünya milletlerinin mutluluğuna çalışmak, diğer bir yoldan kendi huzur ve mutluluğunu temine çalışmak demektir. 

Dünyada ve dünya milletleri arasında huzur, anlaşma ve iyi geçim olmazsa, bir millet kendi kendisi için ne yaparsa yapsın huzurdan yoksundur. Onun için ben sevdiklerime şunu tavsiye ederim: Milletleri yönetenler doğal olarak öncelikle kendi milletinin varlığı ve mutluluğunun gerçekleştiricisi olmak isterler. Fakat aynı zamanda bütün milletler için aynı şeyi istemek lâzımdır. 

Bütün dünya olayları bize bunu açıktan açığa ispat eder. En uzakta zannettiğimiz bir olayın bize bir gün etki etmeyeceğini bilemeyiz. Bunun için insanlığın hepsini bir vücut ve bir milleti bunun bir organı saymak gerekir. Bir vücudun parmağının ucundaki acıdan diğer bütün organlar etkilenir. 

"Dünyanın filan yerinde bir rahatsızlık varsa bana ne?" dememeliyiz. Böyle bir rahatsızlık varsa tıpkı kendi aramızda olmuş gibi onunla ilgilenmeliyiz. Olay ne kadar uzak olursa olsun bu esastan şaşmamak lazımdır. İşte bu düşünüş, 

İnsanları milletleri ve hükümetleri bencillikten kurtarır, Bencillik kişisel olsun, milli olsun daima kötü olarak kabul edilmelidir. O halde konuştuklarımızdan şu neticeyi çıkaracağım: Doğal olarak kendimiz için lazım olan bütün şeyleri düşüneceğiz ve gerekeni yapacağız. Fakat bundan sonra bütün dünya ile ilgileneceğiz.
1937

Milletler yerleştikleri arazinin gerçek sahibi olmakla beraber, insanlığın vekilleri olarak da o arazide bulunurlar. O arazinin servet kaynaklarından hem kendileri faydalanırlar ve hem de bütün insanlığı faydalandırmakla yükümlüdürler. Bu kurala göre bunu yapamayan milletlerin yaşama hakkına ve bağımsızlığa layık olmamaları gerekir.
1920

Bağımsızlık ve hürriyetlerin her ne bahasına ve her ne karşılığında olursa olsun, bozulmasına ve bir kayda bağlanmasına asla göz yummamak; bağımsızlık ve hürriyetlerini tam anlamı ile güven içinde bulundurmak; ve bunun için gerekirse, son kişisinin son damla kanını akıtarak, insanlık tarihini şanlı bir örnek ile süslemek. İşte, bağımsızlık ve hürriyetin hakiki esasını, tam manasını, yüksek kıymetini vicdanında hissetmiş milletler için esas ve en önemli prensip... Ancak bu prensip uğrunda her türlü fedakârlığı, her an yapmaya hazır ve güçlü olan milletler devamlı olarak insanlığın hürmet ve saygısına layık bir toplum olarak düşünülebilirler.
1928

Bir millet varlığını ve bağımsızlığını sağlamak için yapılması düşünülebilecek teşebbüsleri ve fedakârlığı yaptıktan sonra başardı olur. Ya başarılı olamazsa demek, o milletin ölmüş olduğuna hükmetmek demektir. Bundan dolayı millet hayatta oldukça ve fedakârca teşebbüslerine devam ettikçe başarısızlık söz konusu olamaz.
  1927

Bayrak, bir milletin bağımsızlık simgesidir. Düşmanın da olsa saygı göstermek lâzımdır.

Bağımsızlığı için ölümü göze alan millet, insanlık onur ve şerefinin gereği olan bütün fedakârlığı yapmakla teselli bulur ve doğal olarak kölelik zincirini kendi eliyle boynuna geçiren tembel, kendine saygısı olmayan bir millete göre de dost ve düşman gözünde yeri farklı olur.
1927

Gerek askeri birlikler ve gerekse milli kuvvetler tarafından esir edilen düşman askerlerinin hayatlarının korunmasına olağanüstü özen gösterilmesi istenir. Milletimizin fertlerine en ağır saldırılarda bulunan katiller bile esir edildiği zaman öç alma duygusuna kapılmayarak hayatlarının korunmasını nasıl olursa olsun sağlamalarını bütün amirlerden diler esirlerin hastalık sebebiyle olsun elimizde ölmeleri, dini ve milli ahlakımıza uygun düşmedikten başka vatani çıkarlarımızı da gerçek biçimde yaralar.
1920

Bu memleketin toprakları üstünde kanlarını döken kahramanlar! Burada bir dost vatanın toprağındasınız. Huzur ve sessizlik içinde uyuyunuz. Sizler Mehmetçiklerle yan yana, koyun koyunasınız. Uzak diyarlardan evlatlarını harbe gönderen analar! Gözyaşlarınızı dindiriniz. Evlatlarınız, bizim bağrımızdadır. Huzur içindedirler ve huzur içinde rahat rahat uyuyacaklardır. Onlar, bu toprakta canlarını verdikten sonra artık bizim evlatlarımız olmuşlardır. 

Neşeli olmayan insanlardan iki türlü şüphe edilir; ya hastadır, veyahut o insanın başkalarına bildirmek istemediği bir kuruntusu, bir derdi vardır.