14 Ekim 2021

Fakir Baykurt Seçme şiirler

 

Koca köye pes dedirdim;
Buzağılar bile benden korkardı
Bir sevdiğim kız vardı
Öldü gitti
Bir uçak geçer
İnip duruverecek sanırız
“Kaçar kile buğdayınız var?” diye
Soruverecek sanırız

Benim gök bir keçim var Akçaköy’de
Bilmiyorsunuz beni çok sever
Özledim al horozumu
Akçaköy’ümü çok özledim
Gönen’de Akçaköy’ümü çok özledim
Yoksul anam
Ağlama…

Başına geçer yazamam
Adı batası şiiri
Baykurt yazamaz ağlarsın
Ağlar da yüreğin dağlarsın
Fesleğen kokulum seni düşümde:
Bizim mahalleden geçer görürüm
Bahçemizden derip kaçar görürüm

Adı üstünde
Tadı üstünde
Köy Enstitüsü
Burda kazma kürek sesi, çekiç sesi
örs sesi
Daha yaşamın nesi varsa hepsi
Sis Dağı’nın başına yağan yağmur kar olsun
Türkiye’nin köylerine
Enstitüler yâr olsun

Mustafa Ağabey
Kardeşler anadan geldiği gibi
Yaşamdan, kitaplardan da gelir
Sen de benim kardeşimsin
İbrahim Kozak
Beş yıl okuduk aynı sınıfta
O benden çalışkan fizikte
Ben ondan acarım şiirde
Acı haberini Kavacık’ta aldım
Sağ yanım yıkıldı sol yanım çöktü

İnsanın kendi suçu sanırdım yoksulluğu
Bilemezdim zorbalık düzenlerini
“Kağnı” ile “Ses”i okudum ayıldım
Kavacık öğretmenlik yaptığım köy
Toprağı taşlık, unu erken biter
Bir tepesi var dünya görünür
Köy öğretmenisin üç beş kitapla
O kadarcığına düşman karakol
Neler çekiyoruz biz öğretmenler
Yola gitmeye kaldığı yerden
İstek uyandırır insanda
Tonguç Baba

Arpamızı buğdayımızı
Almayacaklar
Elimizden
Oyumuzu alacaklar
Bizim köyden Koca Osman’ın oğlu
Uzun boylu Hasan Kaya
Kore’ye asker seçildi

Fidel’in güzel adasında dostlar
Yıkıldı haramiler saltanatı
Gayrik yeter onlar ağa biz ırgat
Yeter bu aşağılık saltanat
Çenesinde az bir sakal Ho Chi Minh’in
Yaralanmış kayalıklarda kartallar gibi
İçerdeyim Kızılcahamam cezaevinde
Kestiler ellerini Viktor Jara’nın Şili’de

“Otuz altı yaşında genç ölü ben
Türkiye’nin yetim çocuğu İlhan Erdost
Süleyman Ege Ankara’da kapı kapı
Süleyman Ege Ankara’da ak saçlı
Kapı kapı adalet arıyor

Ren boyunda emek şehri Duisburg’ta
İlk dersime başlarken okşadım karatahtayı
Açık denizlerde ıssız adalarda değil
Milyonluk şehirlerde Avrupa’da
Binlerce Robenson hızlı hızlı yürüyor
Ne ay görünür ne yıldızlar
Ne Marks ne Engels
Kapatmış işçilerin gözlerini
Sarı sendikalar

Torunum tuttu sakalımdan
-Dede, gene gidiyorsun, çağrı aldın uzaklardan

Kırk yıl sürdü dulluğu anamın
Yatar şimdi toprağın altında
Sağlığındaki gibi üşür ayacıkları

Grevdesiniz Netaş işçileri
Çatal yürekli kardeşlerim
Gönüllerdesiniz
Niçin sorgulara çekiyorsun bizi harıl harıl
Ne çıkarın var senin savaştan
Barış değil mi her işin başı
O yoksa ne var başka?

Şiirin hası sevgilim
Çelik iradesi halkların

Yediğim ekmekten korkuyorum çok severdim
Gece gündüz soluduğum havadan korkuyorum
Esen yeller ne getirecek bilmiyorum
Yoruldum, çok yoruldum
Biraz değil çok yoruldum Duisburg’ta

Teşekkürler az gelir sana dedim
Çok acılar çektin, yoruldun yüreğim
Düşündüm daha sana neler diyeyim