İnsan kitleleri arasındaki ayrılığı ortadan kaldıracak, sınıfları yok edecek, parçalanmış halkı bir millet halinde biraraya getirecek olan gücü övmüş, ve sahne, topluluğu, tertemiz bir insanlık üzerine oturtur, demiştir: "Sonunda ne zaferdir bu senin için ey tabiat! -Sık sık çiynenen ve sık sık gene kalkınan tabiat! Eğer insanlar, her türlü çevrelerden, bölgelerden ve sınıflardan, yapma bağlarını, modalarını üzerlerinden atarsa; kendilerini, alınyazılarının her türlü baskısından kurtarıp, her yerde, cana yakınlılıkla dokunan bir dokuda kardeş olurlarsa, bir kuşakta kaynaşarak kendilerini ve dünyayı unuturlar, göğümsel köklerine yaklaşırlarsa, o zaman her insanın tek başına gücü artar ve güzellenerek yüzlerce gözleri kendine çeker, hepsinin hayranlığını kazanır, içinbe de yalnız dir duyguya yer verir, du ba: insan olmaktır." Bu sözlerle, o çağ için yepyeni olan bu düşünce, bir insan topluluğunun ortasına, bir heykel gibi, bütün canlılığiyle dikilmiş oldu. Kurucusu, sahneye bu şekilde seslendi.
Ama sahne için eser olmadıkça bütün bu sözler neye yarar? Bu yolda dramatik eserler gerek; ve işte Schiller'in ilk eserleri o çağ için yeni bir dünyaya pencere açan eserler oldu: Bunların başında da 'Die Râuber = Haydutlar' gelmektedir.
Schiller, 'Haydutlar'ında, her şeyden önce 'insan'ı ele almıştır; hem de bütün iç hayatiyle canlı bir varlık olan insanı göstermek istemiştir. Dramatik davranışın başlangıcını da o, burada görmüştür. Konu olarak bu eser, iki ayrı yaradılışta, biribirini çekemiyen, biribirine düşman olan iki kardeş motifini işler.
dergiler.ankara.edu.tr