Bilgeliğin ve insan düşüncesinin ön planda tutulmasıyla birçok olgu değişmiş ve gelişmiştir. Matbaanın yayılması ile birlikte ülkedeki okur, yazar sayısı artmış ve birçok yabancı eserlerden yapılan çevirilerle halkın okuması desteklenmiştir. Bu dönemin başlamasına neden olan en büyük avantajlardan birisi de, Avrupa’nın sosyal ve ekonomik açıdan bir anda büyümeye başlamasıdır. Avrupa’nın cehalet ve gericiliğinin son bulduğu dönem olmuştur. Peki, İtalya’da başlayan bu dönem nasıl oldu da diğer Avrupa ülkelerine kısa sürede yayıldı diye soracaksınızdır. Bu dönemde tüccarlar zekalarını kullanarak birçok ülkeyi araştırmış ve hangi ülkenin neyi çok sevdiğini, hangi milletin en çok nelere ihtiyacı olduğunu tespit ederek daha sonrasında bu ülkelere gidip ticaret yapmışlardır. Ülkelerle yapılan bu ticaret sonrası ekonomik hayatın düzene girmesiyle Edebiyat ve Bilim dahil birçok alanda gelişme sağlamıştır. Rönesans başlangıç olarak Floransa, Venedik’de başlamış sonra İngiltere, Portekiz, Hollanda gibi büyük ülkelere yayılmıştır.
Avrupa devletleri tarafından Müslümanlardan kurtulmak için yapılan Haçlı Seferleri sırasında, yani 11. yüzyılda yapılan askeri seferlerde Avrupa, Doğu medeniyetini ilk defa tanımış ve birçok şey öğrenmiştir. Endülüs Emeviler’i döneminde medeniyet Avrupa’ya geçmiştir. Bu dönemde İslami alimlerinin, bilim alanındaki birçok eseri çevrilmiş ve Avrupa’da bilimsel ve sosyal alanda köklü bir gelişim sağlanmıştır. Rönesans’ın ilk defa İtalya’da başlamasında Osmanlı padişahı Fatih Sultan Mehmet’in büyük bir payı vardır. Şöyle ki İstanbul’u fetheden Fatih Sultan Mehmet, isteyen Bizans bilim adamlarının Avrupa’nın herhangi bir ülkesine gitmelerine izin verilmiştir. Bunun üzerine İtalya’ya giden birçok bilim adamı, Antik Yunan ve Helenistik Çağa ait birçok eseri tercüme etmiş ve böylece aydınlanma başlamıştır. Doğu ülkeleriyle çok sık ticaret yapan İtalyan gemiciler, bu ülkelerdeki zenginlik, refah, adalet ve nizam unsurlarını öğrenerek bu kavramaları ülkelerine kazandırmaları Rönesans Dönemi’nin başlamasına katkıda bulunmuştur. Pusulanın keşfi ile Coğrafi Keşifler için en önemli adımlar atılmıştır. Antik mısırın muhteşem tarih ve bilim eserleri Arapça’dan başka dillere tercüme edilmiştir. Tarihe baktığımız zaman İtalya ekonomik yönden zengin bir ülke olarak karşımıza çıkmaktadır. Bunun sebepleri arasında Haçlı ordularının Cenova, Venedik, Piza, Floransa gibi yerlerde konaklaması ve baharat ihtiyacının çoğunluğunun bu yerlerden karşılanması da etkili olmuştur. Bu şehirlerdeki prens ve zengin kesimler sanatı önemsemiş ve insanları sanata yönlendirmiştir. Rönesans ile birlikte eski düşünceler değişmiş ve değersiz bir varlık olarak görülen insan bir anda değer kazanmış ve düşünceleri önemsenmiştir. Rönesans’tan önceki dönem, dinin insanlar üzerindeki etkisi çok büyüktü, öyle ki kilisenin büyücülükle veya dinsizlikle suçladığı herhangi bir insan kasaba meydanında yakılırdı. Böylesine karanlık bir dönemde Papalar insanlara, para karşılığında cennette yer satıyor ve onları kilisenin himayesine alarak dinsel iktidarlarını daha da güçlendiriyorlardı. Kilise tarafından kurulan Engizisyon mahkemelerinde, parası haksız yere alınan insanlar ve suçsuz yere mahkum edilerek öldürülen insanlar bulunuyor ve bu durum insanların kiliseye olan inançlarının yitirmelerine neden olmuştur. Galileo, Dünya’nın döndüğünü iddia etmiş ve bu yüzden kilise tarafından yapılan mahkemeden sonra suçlu bulunarak aforoz edilerek, işkencelerle hayatını kaybetmiştir. Özetlemek gerekirse Rönesans; düşünsel, sosyal, ekonomik ve kısacası hayatın her alanına getirdiği yenilikler ve adalet anlayışıyla kısa sürede benimsenmiş ve bu karanlık dönemin kurtarıcısı olmuştur. Rönesans’ın Avrupa ülkelerine yayıldıktan sonra getirdiği yeniliklere kısaca değinelim:
Eğitim olağanüstü bir derecede önemsenmeye ve ilerlemeye başlamıştır. Bilim, sanat, edebiyat, tarih ve daha birçok alanda hızlı ve olumlu değişimler yaşanmıştır. Ekonomi canlanmış ve yeni kazançlar elde edilmiştir. Skolastik (kilisenin dar görüşü) önemini yitirmeye başlayıp yerini Pozitif (bilimsel) düşüncelere bırakmıştır. Reformu ve gelişimini hızlandırmıştır. Avrupa’da Mesen (aydın) sınıfı ile halk arasından birçok kişi, sanata değer veren sınıflar oluşturmuşlardır. Din adamları eski güçleri yitirmeye başlamıştır.
Rönesans dönemindeki değerli eserleri ve çeşitli alanlarda oluşan ilerlemeler. Rönesans döneminin yazar, düşünür, mimar ve birçok güzel sanatlar alanında, günümüzde dahi olarak bilinen ve bazı sanat eserlerinin halen bile sırrını koruduğu sanatçılar yetişmiştir. Bu dönemde dünyanın en iyi sanat görüşlerine ve tekniklerine sahip olan kişilerin tarih sahnesine çıktığı dönemdir. Mimaride Gotik tarzın terk edilip Barok ve Rokoko üslubuna geçilmesiyle estetik ve yaratıcı yapılar görülmeye başlanmıştır. Bu dönemin eserlerinin genel özelliği Mimarisinin sadeliği ve doğallığı yansıtmasıdır. Rönesans ruhunu yaşayan sanatçılar ülkeler bazında çeşitli dallarda Dünya Kültür Mirasına katkıda bulunmuşlardır. Bu ülkelerden Fransa sanat, Almanya dini tablo ve resimler, İngiltere edebiyat, İspanya resim alanında çok değerli eserler kazandırmışlardır. Günümüzde dünyada evrensel olarak değerli sayılan birçok eser bu dönemde ortaya konulmuş, bu eserler mükemmel perspektif ve sanatsal teknik ile etkileri yüzyıllar boyunca sürecek şaheserlerdir. Eski Yunan ve Roma düşünür ve sanatçılarından; Virgil, Domestan, Platon, Çiçero, Sophokles, Tacitus’un eserleri tanıtılmış ve yayılmıştır. İtalyan yazar ve düşünürlere baktığımızda; Machiavelli, Tasso, Rafael, Ronsard, Leonardo da Vinci, Mikelanjelo, Monteigne, Aristo, Jean Bullant, Pierre Locot, Rabelais gibi isimler bulunmaktadır. Almanya daha çok insan düşünce ve insan sevgisi (hümanizm) üzerine çalışmıştır. Sanatçıları; Erasmus, Röklen, Luther, Elbrecht Dürer. Tiyatro alanında ise, William Shakespeare, Cervantes, Velasguez, Rembrandt, Kopernik gibi sanatçılar ve daha birçoğu bulunmaktadır.
Gördüğünüz gibi Rönesans Avrupa’yı tamamıyla değiştirmiş ve
gelişmiştir. Peki, bu yeniliğin yani Rönesans’ın oluşumdaki temel
düşünceler neydi? İşte Rönesans’ın oluşumuna etki eden düşünceler; insan
güçlü bir varlıktır ve başarabilir. Gerçek güzeldir. Bu anlayışlara
bağlı olarak da yaşadığımız dünya o kadar ilgi çekici bir yerdir ki,
'Başka dünyaları düşünmenin hiçbir anlamı yoktur' anlayışı hakimdir. Yer
yüzü çok güzel ve ilgi çekici olup araştırılmaya değerdir. Hümanizm
yani insan sevgisi daha ön plandadır. İnsan düşünen bir varlık olarak
şartlarını ve çağını ileriye taşımak zorundadır. Bunun için bilimsel
yöntemlerin, evrenin bilinmeyen sırlarının ve çağının en büyük korkusu
olan başarısızlığın üstüne giderek yeni rotalar çizmek
mecburiyetindedir. İnsan bir varlık olarak nasıl ki Mısır
Medeniyetinde mumyalamayı, Anadolu da Medeniyet kurmayı ve okyanus
ötesine uzanarak yeni kıtalar keşfetmeyi başarabiliyorsa günümüzde uzay
teknolojisi ve bilimsel terminolojideki ilerleyiş ve başarıları asla
tesadüf değildir. Çağın bir parçası olmak isteyen bilim adamları
tarihten ders almak zorundadırlar, tarih hiç kuşkusuz tekerrürden
ibarettir. Bilim adamlarının buluşları açıklandığında hiç kuşkusuz Nikola Tesla’dan bir dokunuş veya gözlerini kapattıklarında hayal dünyalarında patlayan o şimşeklerin izlerini taşımalıdır.