Biliyorum, yalnız değilim. Çok sayıda genç, yaşlı, okumuş, okumamış insan böyle düşünüyor. Gerçekleri çarpıtmaksızın.cesaretle ve apaçık görüyor, kaygı duyuyor.
para hırsı, ûn ve iktidar hırsının gözleri bürüdüğü, ortaçağ karanlığının her gûn biraz daha koyulaştığı, köylerin, kasabaların, kentlerin, etnik boğuşmalarla kan gölüne döndürüldüğü. gerçeğin mafya liderlerinden sorulduğu. hapishanelerde yazarların bilim adamlarının çûrûtûldüğü, devletin ve halkın iliklerine kadar soyulduğu, soygunun soyana kâr kaldığı, eğitimin ve ögretimin şeriatçılara teslim edildiği, politikacıların çoğunun iktidar labirentlerinde kaybolduğu ya da çıkar peşine düştüğü, erdemin, dûrüstlüğûn, onurun unutulduğu, kültûrûn kültürfizikle kanştırıldığı bu şiddet, soygun ve ikiyüzlülûk toplumunda birçok kişi, tıpkı benim gibi, herkesin "şıkıdım şıkıdım" oynamadığının farkında. Ama acaba reklam rekabeti, ün ve çıkar hırsıyla gözleri kararmış olanlar yeterince farkında mı? Böyle bir toplumda 'kültür'ün yeri ne?
Soru bu!
Bir zamanlar diyordu ki Kierkegaard,
"Batan bir devir, en az farkında olduğu şey yüzünden batar. Çünkü onun farkında olsaydı batmazdı_"Sevgili dostlar.. umutsuzluk benim işim değil. Ama galiba biraz geç kaldık.
(23 Ekim 1994, Ase'nin ölümü)
TAMAMI
cumhuriyetarsivi.com