İki şey var ki, ruhumu hep yeni, hep artan bir hayranlık ve müthiş
bir saygıyla dolduruyor: Üzerimdeki yıldızlı gökyüzü ve içimdeki ahlak
yasası... Saf Aklın Eleştirisi (1781)
Aydınlanma,
insanın kendi suçu ile düşmüş olduğu bir ergin olmama durumundan
kurtulmasıdır. Bu ergin olmayış durumu ise, insanın kendi aklını bir
başkasının kılavuzluğuna başvurmaksızın kullanamayışıdır. İşte bu ergin
olmayışa insan kendi suçu ile düşmüştür; bunun nedenini de aklın
kendisinde değil, fakat aklını başkasının kılavuzluğu ve yardımı
olmaksızın kullanmak kararlılığını ve yürekliliğini gösteremeyen insanda
aramalıdır. Sapere Aude! [Bilmeye Cüret Et! e.n.] "Aklını kendin
kullanmak cesaretini göster!" sözü şimdi Aydınlanmanın parolası
olmaktadır.
Dogmalar ve kurallar, insanın doğal
yetilerinin akla uygun kullanılışının ya da daha doğru bir deyişle
kötüye kullanılmasının bu mekanik araçları, erginleşme ve olgunlaşma
için sürekli bir ayakbağı olurlar.
Hayır,
aydınlanmış bir çağda değil, fakat aydınlanmaya giden bir dönemde,'bir
aydınlanma döneminde yaşıyoruz...Aydınlanma Nedir? (1784)
Genel bir yasa olmasını isteyebileceğin bir maksim'e (kişisel ilkeye) göre davran.
Bütün dünya için güven içinde bir yasa olabilecek bir hareket ilkesine
göre davran...Ahlâk Metafiziğinin Temellendirilmesi (1785)
İyilik bir görevdir.
Beden bir tapınaktır.
Mutluluk mantıksal bir ideal değil bir imgelemdir.