Bella, odasında yatağına uzanmış ders çalışıyordu. Orhan Veli,
kapıdan uzun uzun genç kızı seyrettikten sonra salonun köşesindeki
küçük masaya oturur ve cebinden çıkardığı kâğıda bir şeyler karalayıp
yeniden odaya yönelir. Kâğıdı Bella’ya uzatır ve “Bu şiiri sana yazdım” der.
Uzanıp yatıvermiş, sere serpe;
Entarisi sıyrılmış, hafiften;
Kolunu kaldırmış, koltuğu görünüyor;
Bir eliyle de göğsünü tutmuş.
İçinde kötülüğü yok, biliyorum;
Yok, benim de yok ama…
Olmaz ki!
Böyle de yatılmaz ki!
Bu olay 1946 yılında, Ankara’da, Sabahattin Eyüboğlu’nun evinde geçmiştir.
Bella Ezkenazi, 1940’lı yıllarda Milli Eğitim Eski Bakanı Hasan Âli
Yücel tarafından başlatılan dünya klasiklerinin Türkçeye çevrilmesi
projesinde görev alan çevirmen ve gazeteci Erol Güney’in baldızı. Orhan
Veli ile Erol Güney’in tanışıklığı üniversite yıllarında başlar.
Arkadaşlıkları Tercüme Bürosu’nda birlikte çalışırken sıkı bir dostluğa
dönüşür. Bella da o yıllarda sık sık Ankara’ya, eniştesinin yanına
gelir. Orhan Veli ile Bella’nın arkadaşlıkları da bu yıllarda gelişir.
Orhan Veli’nin hiçbir zaman açılamadığı ama birçok şiirine özne olan
Bella, o yıllarda İstanbul Kız Lisesi’ne gitmektedir. Yine Ankara’ya
gittiği bir gün Sabahattin Eyüboğlu kardeşi Mualla Eyüboğlu’ndan,
Bella’yı Hasanoğlan Köy Enstitüsü’ne götürmesini ister. Hasanoğlan’nın
ortamına ve eğitimine hayran kalan Bella dönüşte Sabahattin Eyüboğlu’na;
“Sabahattin Bey beni oraya hoca yapar mısınız, para da istemem. Üç dili de öğreteceğim” der.
Bunun üzerine Sabahattin Eyüboğlu, Bella’yı İsmail Hakkı Tonguç’la
görüştürür. Bella’nın Yahudi kökenli olması nedeniyle sorumluluk alma
konusunda ikileme düşen Tonguç, durumu İsmet Paşa’ya ileteceğini kabul
ederse eğitmenliğe başlayabileceğini söyler. İsmet Paşa’nın“olur”
yanıtıyla Bella, liseyi bitiremediği için eğitmen kadrosu ile değil de
kütüphaneci olarak Hasanoğlan’da göreve başlar. İngilizce, Almanca ve
Fransızca dil eğitmenliğinin yanında jimnastik derslerine de girer.
Orhan Veli’nin düşesi Bella, yaklaşık üç yıl çalışır Hasanoğlan’da.
Yeni müdürün gelmesiyle birlikte Yahudi kökenli olması sorun olur ve
meclis gündemine kadar taşınır. 1948’de Bella Eskenazi’nin eğitmenliği
son bulur.
Bella, Beşiktaş Belediyesi’nin B+ dergisine verdiği bir röportajında Orhan Veli için şunları söyler: “Ben
Orhan’ı çok severdim. Çok takdir ederdim. Hayran olunacak çok tarafı
vardı. Mesela çok güzel Fransızca biliyordu. Orhan’ın Fransızca
konuştuğunu kimse duymamıştır. Bayılırdı insanların kendine hayran
olmasına. Güzel de resim yapardı.”
Şimdilerde İstanbul Bebek’te yaşamını sürdüren Bella, 90 yaşında ve
görme zorluğu çektiği halde hiçbir diziyi kaçırmadığını, arada kitap
okuduğunu da belirtiyor röportajında. Melih Cevdet Anday, Oktay Rıfat,
Sabahattin Ali, Necati Cumalı, Sabahattin-Bedri Rahmi Eyüboğlu kardeşler
gibi dönemin entelektüel çevresiyle olan sıkı dostluklarını anlatıyor.
Sabahattin Eyüboğlu’nun Ankara’daki evinde arkadaşlarıyla oynadığı
briçten, Sabahattin Ali’nin kaçıp kaçmamaktaki kararsızlığını onunla
paylaşmasına, Melih Cevdet’le Daphne du Maurier’in bir filmine birlikte
gittikleri ve sonrasında bir yerde kahve içtiklerine kadar birçok anı ve
belge sunuyor Bella.
“Bu mektubun bütün cümleleri tesadüfen, B ile başladı. Belki de Bella B ile başladığı için” diyor
Orhan Veli; Bella’ya yazdığı tarihsiz bir mektubunda. Mektup, Orhan
Veli’nin yaşamında nelerin önemli olduğunun da bir özetidir aslında…
Bella,
Bir gazeteci evinde mürekkep bulunamadı. Bu yüzden mektubumu
kurşun kalemle yazmak zorunda kaldım, özür dilerim. Benim hakkımda
İstanbul gazetesinde çıkan yazıdan dolayı yazdıklarınıza teşekkür
ederim. Bununla beraber beni daha evvel yazılmış yazılardan daha iyi
tanımak mümkündü. Burada, Seza geldiğinden beri, çok güzel vakit
geçiriyoruz. Birkaç defa, Ralfi’ye, Lüküs Hayat operetinden parçalar
söyledim. Bugün de o parçaları tekrar ettim. Benden, bilhassa bu noktayı
yazmamı isteyen Seza’dır. Bu hafta Ankara’da at yarışları başlıyor.
Belki de kazanırız. Benimle ortaksınız. Bir vurgun vurursak haber
veririm.
Orhan Veli
Ömer Turan – edebiyathaber.net