Ebedi gecesinde bu dönüşsüz seferin
Hep başka sahillere doğru sürüklenen biz
Zaman adlı denizde bir gün, bir lahza için
Demirleyemez miyiz?
Ey göl, henüz aradan bir sene geçti ancak,
Seyrine doymadığı o canım su yanında
Bir gün onu üstünde gördüğüm şu taşa, bak
Oturdum tek başıma!
Altında bu kayanın yine böyle inlerdin;
Gene böyle çarpardı dalgaların bu yara,
Ve böyle serpilirdi rüzgarla köpüklerin
O güzel ayaklara.
Ey göl, hatırında mı? bir gece sükut derin,
Çıt yoktu su üstünde, gök altında uzakta,
Suları usul usul yaran kürekçilerin
Gürültüsünden başka.
Birden şu yeryüzünün bilmediği bir nefes
Büyülenmiş sahilin yankısıile inledi.
Sular kulak kesildi, o hayran olduğum ses
Şu sözleri söyledi:
“Zaman, dur artık geçme, bahtiyar saatler siz,
Akmaz olunuz artık!
En güzel günümüzün tadalım o süreksiz
Hazlarını azıcık!
“Ne kadar talihsizler size yalvarır her gün,
Hep onlar için akın;
Günleriile birlikte dertlerini götürün,
Mesutları bırakın.
“Nafile, isteyişim geçen saniyeleri;
Akıp gidiyor zaman;
Geceye: “daha yavaş” deyişim boş; tan yeri
Ağaracak birazdan.
Sevişmek! hep sevişmek! akıp giden saatin
Kadrini bilmeliyiz!
İnsan için liman yok; sahil yok zaman için,
O geçer, biz göçeriz!”
Kıskanç zaman, kabil mi sevginin kucak kucak
Bize zevki sunduğu sarhoş edici anlar,
Kabil mi uzaklara uçup gitsin çabucak
Matem günleri kadar?
Nasıl olur kalmasın bir iz avucumuzda?
Nasıl olur her şey büsbütün silinerek?
Demek vefasız zaman o demleri bir daha
Geri getirmeyecek?
Loş uçurumlar: mazi, boşluklar, sonrasızlık,
Acaba neylersiniz yuttuğunuz günleri?
Alıp götürdüğünüz derin hazları artık
Vermez misiniz geri?
Ey göl! dilsiz kayalar! mağralar! kuytu orman!
Siz ki zaman esirger, tazeler havasını,
Ne olur, ey tabiat, o günleri saklasan
Bari hatırasını!
Sakin demlerde olsun, deli rüzgarda olsun,
Güzel göl, etrafını süsleyen oyalarda,
O kapkara çamlarda, sularına upuzun
Dökülen kayalarda!
İster meltemlerinde, bir ürperişle esen,
Seslerde, ister uzak ister yakın olsun,
Yahut gümüş pullarla sular üstünde yüzen
Ay ışığında olsun!
Kuduran fırtınalar, sazlar bize dert yanan,
Meltemini dolduran kokular, hep beraber,
Ne varsa işitilen, görülen ve koklanan,
Desin ki: “Seviştiler!”