1912 kışında ruhsal durumu endişe verici bir
hal alan Rilke, uzun bir psikanaliz sürecine girmeyi düşündüğü bir
dönemde, Prenses Maria von Thurn ve Taxis’in davetlisi olarak, Triest
Körfezi’nde, uçurumlar üzerine kurulmuş Duino Şatosu’na gider.
Adriyatik’in derin mavi sularına bakan bu şatonun eteklerinde, kayalar
üzerinde gezinirken, rüzgârın uğultuları arasında esrik bir ses işitir:
“Haykırsam, kim duyardı sesimi melekler katından?” Aynı günün gecesinde,
fırtınalı bir havada tavan arasındaki köhne bir odada ilk ağıdı yazıp
çıkarır. Ardından da Gebsattel’e bir mektup yazarak tedaviye gerek
kalmadığını bildirir.
Birinci Dünya Savaşı’nda ağır hasar gören şatonun anısına eserine sonradan Duino Ağıtları adını verecek olan Rilke, eserini 1912 kışı ile 1922 Şubatı arasında, on yıllık sancılı bir dönemde tamamlar. Bu ilginç süreç pek çok eleştirmen tarafından Rilke’nin kişisel olgunlaşma süreciyle paralel görülmüştür. Duino Ağıtları ile şair, dünya yazınının büyük ustaları arasındaki yerini almıştır. Belirgin bir teolojik ve ideolojik yapıdan uzak bir dille yazılan ağıtlar, insanın varoluşsal kaygılarını ele alır.
Birinci Dünya Savaşı’nda ağır hasar gören şatonun anısına eserine sonradan Duino Ağıtları adını verecek olan Rilke, eserini 1912 kışı ile 1922 Şubatı arasında, on yıllık sancılı bir dönemde tamamlar. Bu ilginç süreç pek çok eleştirmen tarafından Rilke’nin kişisel olgunlaşma süreciyle paralel görülmüştür. Duino Ağıtları ile şair, dünya yazınının büyük ustaları arasındaki yerini almıştır. Belirgin bir teolojik ve ideolojik yapıdan uzak bir dille yazılan ağıtlar, insanın varoluşsal kaygılarını ele alır.
*
"Kalbinde çözülmeden kalan her şey için sabırlı ol. Cevapları şimdi arama. Şu anda cevaplar sana verilmez, çünkü sen henüz onlarla yaşayamazsın. Bu, her şeyi o an yaşama meselesidir. Şu anda soruyu yaşaman gerekiyor. Belki daha ileride, farkına bile varmadan, günün birinde kendini cevabı yaşarken bulacaksın."