Hayat yola çıkan herkesi varması gereken yere götürür.
Her birimiz var olan her duyguyu hissedip var olan her deneyimi anlayıncaya kadar buradayız.
Ya Bir olup BİZ olacağız ya da zıtlıkların algısında, yargılamanın tuzaklarında yok olacağız.
Acı bilginin bedene inmesidir.
Bilgiyi bedene indirmeli olman gereken şeye dönüşmelisin.
Ve hayat şükürler olsun ki hepimizden daha akıllıdır.
Setin içinde yer alan kitaplar: Fİ, Çİ, Pİ
NOT DEFTERİ
- Pratik Bilgiler
- Gerekli Bilgiler
Her birimiz var olan her duyguyu hissedip var olan her deneyimi anlayıncaya kadar buradayız.
Ya Bir olup BİZ olacağız ya da zıtlıkların algısında, yargılamanın tuzaklarında yok olacağız.
Acı bilginin bedene inmesidir.
Bilgiyi bedene indirmeli olman gereken şeye dönüşmelisin.
Ve hayat şükürler olsun ki hepimizden daha akıllıdır.
Setin içinde yer alan kitaplar: Fİ, Çİ, Pİ
NOT DEFTERİ
- Pratik Bilgiler
- Gerekli Bilgiler
Vergilerle yapıldığı halde hala geçmek için para ödenen köprülerin, yolların ülkesiydi burası. Vergilerin toplandığı devlet bankasının, başbakanın dostlarına holdingler kurmaları için halkın parasını faizsiz olarak hediye ettiği hakların ülkesiydi burası. Tapularının bir gecede vakıflara hediye edildiği devlet arazilerinin ülkesiydi burası. Halkın sahip olduğu, atalarının kanıyla koruduğu değerlerin talan edildiği dünyada eşi benzeri görülmemiş bir yağmanın ülkesiydi burası.
İnsan nasıl özgür olabilirdi, insanlık köleyken?
Uygarlıklar, en yukarıdaki en aşağıdakini unuttuğunda çöküyor.
Muhalifi olmayan bir otorite yoldan çıkar, görevini unutur.
Her anını çocuklarına adayan anneler belki de ilgileriyle zehirliyorlardı çocuklarını, aynı hiçbir anını çocuklarına adamayan annelerin ilgisizlikleriyle zehirlemesi gibi...Hayata denge lazımdı.
1943 yılında insan motivasyonu teorisi diye bir teori geliştirdi Abraham Maslow. Geliştirdiği teoriyi bir üçgenle şekillendirdi ve bu üçgene İhtiyaçlar Piramidi adını verdi. 5 basamaktan oluşan piramit daha sonraları 8'e kadar çıktı ama biz beşi anlasak yeter. Bilge ilk basamağın üstüne birincil ihtiyaçlar yazarken konuştu.
"İnsan, insan olabilmek için nefes almalı, doymalı ve uyumalı, yani hayatta kalabilmeli önce.
Sonra ikinci basamak geliyor, insanın kendini güvende hissetmesi gerekiyor. İlk basamakta, karnını doyuran, yaşayabilen insan sığınabileceği bir yer arıyor, ancak yaşam güvenli bir yuva bulduğu zaman sürdürülebilir yani devam eder hale geliyor.
Üçüncü basamaktaysa sevgi arayışı başlıyor. Hayatta kalabilen, yaşamını sürdürebilen insan artık sevilmek, ait hissetmek, kabul görmek istiyor. Dünya insanının en çok takıldığı yer işte burası: üçüncü basamak.
Dördüncü basamakta başardığını herkese göstermek isteyecekler. Statü sahibi olmak, kendine güvenerek kendini ifade etmek dördüncü basamağın konusudur. Ama bu basamak birinci basamak gibi hayat memat meselesi olmasa da potansiyel için en tuzaklı yerdir burası.
Onca varlıklarına, servetlerine, huzurlarına rağmen diğerleriyle yarışırcasına şekle yapışmamayı başaranlar nihayet beşinci basamağa, kendini gerçekleştirmeye varırlar. Kendini gerçekleştirmek... Peki bu ne demek ? Ben niye buradayım demek. Özümde neyim demek. Beni diğerlerinden ayıran en temel şey ne demek.(...) Böylece kendi ilkelliğinden arınmış hakiki insan doğar. Hakiki insan burada belki daha bebektir ama en azından kendini bilir. "Transcendence" diyorlar buna. Ruhun tekamülü, evrim.
Akılla, mantıkla desteklenmeyen her inanç, ne kadar köklü ve samimi olursa olsun, biata dönüşürdü.
Bir kadın ancak ne zaman gitmesi gerektiğini bilince kendini koruyabilirdi.
Bitkilerin enerjilerini güneşten almaları gibi insan da doğayı taklit ederek güneşin muazzam enerjisiyle evini ısıtsa, yine aynı enerjiyle havayı zerre kadar kirletmeyen arabalar kullansa, güneşin az bulunduğu yerlerde yetmezse rüzgarı da katsa, temiz enerjiyle çalışan dev fabrikalarda ne istiyorsa üretse, her yıl binlerce işçiye mezar olan madenlere gerek kalmasa, petrolle işimiz bittiğinde petrol için yapılan savaşlarda çocuklar ölmese, Ortadoğu artık rahat bir nefes alsa, enerji üretmek için kurulan zehirli nükleer santraller kapansa, tüm teknoloji temiz enerjiye dönüşse ve kimse kanser olmasa, insanlar elektrik, doğalgaz faturalarından sonsuza kadar kurtulsa...
Muhalefet bir ülke için, bedenin bağışıklık sistemi gibidir. İktidarın fark etmediklerini ona fark ettirmek, iktidarın etrafını saran yalakalara hayır diyebilmesini kolaylaştırmak için önemli bir merkezdir. İyi bir yönetim için iyi bir muhalefet şarttır! Hataların hasıraltı edilmemesi için varlığı önemlidir çünkü hasıraltı edilip biriken hatalardır iktidarın sonunu getirip hükümetleri diktatörlüğe zorlayan.
Sen ne işe yaramak istiyorsan o işe yaramak için yaratıldın, ancak ne istediğini düşünürsen, anlarsan olman gereken şeye dönüşeceksin. Kendine, düşünce engelleri koymak yerine en iyi yaptığın şey için emek ver. İşe yarayacak olan sadece yaptıkların değil, sensin! Verdiğin o emekle birlikte işe yarayacaksın. Verilen hiçbir emek asla boşa çıkmaz. Sen çabaya geç, emek ver, evren de sana cevap verir.
İnsanlık tarihindeki en büyük savaşlar din yağmacıları tarafından çıkarılmıştır.Dini yağmalamak o kadar tekrarlanmış bir davranıştır ki adeta bir insan hastalığı olmuştur.İnanca yapılan bu saldırı toplumlara musallat olan bir düşünce paraziti gibidir.Hayatın kutsallığı için gerekli olan inancın,yaşamı lanetleyen bir duyguya dönüştürülmesi engellenmelidir.
Gücünü kaybetmek üzere olan biri için kimin kim olduğu belli değildi, çünkü mıknatıs gibiydi güç, sizde olduğu sürece etrafınızda ne kadar ruhu satılmış varsa çekerdiniz ve güç gittiğinde ise, sizi satmak için yarışırdı etrafınızdakiler.
Zaten böylesine büyük paraları haraç gibi halktan toplayıp aralarında paylaştıkları için kurabildiler bu sistemi.
Dünyanın en karlı şirketi Vatikan’dı bir zamanlar, şimdiyse devletler oldu ve tüm devletlerin sahipleri bu üç beş aile. Petrolün sahipleri devletlerin de sahipleri. Başbakanlar, cumhurbaşkanları halka değil, o ailelere çalışıyor, halkları o aileler için çalıştırıyorlar!
Aşkı merkeze koymuş, aracı amaç haline getirmiş herkes gibi mutsuzdular. Tamamlanmak istiyorlardı, eksiklerini başka birinin şahitliğiyle, sevgisiyle tamamlayabileceklerini sanarak sürekli aranıyorlardı, Bulduklarını sandıkları şeye yapışıp hayattan bekledikleri her şeyi bir kişiye yükleyip birbirlerini sömürüyorlardı.
Sevgiyle edilmiş bir motivasyondan daha kuvvetli hiç bi şey olamaz, özellikle de sevginin yokluğunu çeken biri için.
Kafatasının içinde hemen hemen her şeyin bir sağı ve solu var, ama beyninin tam ortasında küçücük bir parça var, hormonların üretildiği, aldığın kararların hammaddelerinin kimyasal olarak oluşturulduğu merkez burası, EPİFİZ BEZİ. Aynı bir göz gibi dizayn edilmiş, retinası sayesinde ışığı algılayan bir yapısı var. Çam kozalağına benzeyen küçücük bir organ. Rene DESCARTES' ın ruhun koltuğu adını verdiği bu organ bizim üçüncü gözümüz...
Gözünü kapattığında düşündüğün şeyi görselleştirmeni, aklınla görmeni sağlayan şey, bu parçanın göze benzeyen yapısıdır. Hayal kurmanı sağlar...
Bu gün İsviçre’ yi incelersen şunları fark edersin:
Bir, ne yaparsan yap İsviçre vatandaşı değilsen vatandaşlık alamazsınız. Evlilik yoluyla bile çok zordur.
İki: İsviçre bankacılık sisteminin merkezidir. Ünlü Rothschild ailesinin memleketidir.
Üç: bugün çaldığın bir para varsa en iyi saklayacağın yerdir. Hiçbir ülkenin yasal olarak kabul edemeyeceği her türlü parayı alır ve o ünlü bankalarında güzelce korurlar. İstersen koca bir ülkeyi dolandır, halkın tüm parasını çal ve hepsini İsviçre’de ki bir bankaya koy. Halk parasını geri istese bile adaleti değil, hırsızı korurlar.
Dört: dünyada gerçek demokrasinin uygulandığı tek ülkedir.