Bundan birkaç yıl önce yazmaya karar vermiştim bu öyküyü.
Güzel
ve uzun bir öykü olsun istemiştim. Her zamanki gibi onca iş, onca uğraş
girdi araya; gündeliğin hayhuyunda başka öyküler, başka öykücükler;
yalnızca yazılan, yazılmayı bekleyenler değil, yaşananlar da geçit
vermedi... Sonunda, "Bir gün yazarım, nasıl olsa bir gün yazarım," diye
beklettiklerimden biri olup çıktı bu da... Kimi zaman, yazdığımda, kim
bilir nasıl müthiş bir kitap olacağını düşleyip, heyecanlandıklarımdan
biri olarak geliyordu aklıma; kimi zaman da yazamadıklarımın yüreğimi
daraltan ağır çeki taşlarından biri olarak... Bu tür "muhasebeler"
içinde bulunduğum ruh haline göre değişiyordu; belki yazacağı onca şeyi
üst üste yığıp yıllar boyu onlarla birlikte gezen bütün yazarlarda böyle
oluyordur. Artık onları bilemem. Ama her zaman söylerim, yazıp da,
düşlediklerinizin ne kadarını yazabildiğinizi görmektense, "bir gün
yazdığımda nasıl müthiş bir şey olacak kim bilir!" diyerek kendinizi
geleceğe ertelemeniz daha heyecan vericidir.
Bilirsiniz, insanları heyecanları yaşatır.
Buraya kadar söylediklerimden benim bir yazar olduğumu düşünmüş olmalısınız; hayır, değilim, ama öyle zannedilmek hoşuma gidiyor. Aslında yazıya gönül vermiş olduğumu, boş zamanlarımda, nasıl derler, "kendi çapımda" öyküler, öykücükler, çeşitli denemeler yazdığımı, ne yazık ki, ancak birkaç yakınım biliyor. Onların da pek ciddiye aldığını sanmıyorum. Başarılı bir grafikerim, işime çok asılmamakla birlikte fena para kazanmıyorum; bunların bana yettiğini düşünüyor olmalılar. Yazdıklarımdan, yazmaya çalıştıklarımdan kimselere pek söz etmem; hem kendimi sahiden bir yazar olarak görmeyişimden kaynaklanıyor bu -insan kendini bir yazar gibi hissetmezse, başkaları için nasıl ikna edici olabilir?-; hem de heyecanlarıma kapılıp birkaç kez anlatacak gibi olduğumda, karşılaştığım genel bir kayıtsızlık, umursamaz tavırlar ya da anlattıklarımın başkaları tarafından inançsız gözlerle dinlenmesi, beni bu konuda iyice ürkek yaptı. Ben de bu arzumu kendime saklamaya karar verdim. Eğer günün birinde iyi bir kitap yazabilirsem, hepsinden öcümü almış olacağım.
Bilirsiniz, insanları heyecanları yaşatır.
Buraya kadar söylediklerimden benim bir yazar olduğumu düşünmüş olmalısınız; hayır, değilim, ama öyle zannedilmek hoşuma gidiyor. Aslında yazıya gönül vermiş olduğumu, boş zamanlarımda, nasıl derler, "kendi çapımda" öyküler, öykücükler, çeşitli denemeler yazdığımı, ne yazık ki, ancak birkaç yakınım biliyor. Onların da pek ciddiye aldığını sanmıyorum. Başarılı bir grafikerim, işime çok asılmamakla birlikte fena para kazanmıyorum; bunların bana yettiğini düşünüyor olmalılar. Yazdıklarımdan, yazmaya çalıştıklarımdan kimselere pek söz etmem; hem kendimi sahiden bir yazar olarak görmeyişimden kaynaklanıyor bu -insan kendini bir yazar gibi hissetmezse, başkaları için nasıl ikna edici olabilir?-; hem de heyecanlarıma kapılıp birkaç kez anlatacak gibi olduğumda, karşılaştığım genel bir kayıtsızlık, umursamaz tavırlar ya da anlattıklarımın başkaları tarafından inançsız gözlerle dinlenmesi, beni bu konuda iyice ürkek yaptı. Ben de bu arzumu kendime saklamaya karar verdim. Eğer günün birinde iyi bir kitap yazabilirsem, hepsinden öcümü almış olacağım.