“'Siyasetle neden bu kadar ilgileniyorsun", diye soruyorsunuz. Size çok basit bir cevap verecek olsaydım, '"neden ilgilenmeyeyim ki?"
derdim. Yani, belki de hayatımızın en can alıcı konusuyla, içinde
yaşadığımız toplumla, onun içine işlediği ekonomik ilişkilerle ve
davranışlarımızın düzenli biçimlerini, tabi oldukları düzenli izin ve
yasakları tanımlayan iktidar sistemiyle ilgilenmemek için nasıl bir
körlük, nasıl bir sağırlık, ne kadar bir ideoloji çökmüş olmalı insanın
üzerine! Hayatımızın özü, kendimizi içinde bulduğumuz toplumun siyasi
işleyişinden ibarettir ne de olsa. Yani neden ilgilendiğim sorusuna
cevap veremiyorum, sadece neden ilgilenmiyeyim ki diye cevap verebiliyorum.
*
*
Yüzyılın iki büyük düşünürünün yıllar önce
yaptığı bu tartışma iki konu etrafında odaklanır: Bilimsel bilginin
gelişimi nasıl yorumlanmalıdır? Siyasal mücadelede adaletin, bir başka
deyişle etiğin yeri nedir?
Foucault’ya göre, tarihte bilgi üretimini farklı çerçeveler belirlediği için, her çağda farklı bilimsel söylem tipleriyle karşılaşırız. Chomsky ise kendi dilbilim kuramından hareket eder ve insanın doğarken beraberinde getirdiği bir yaratıcılık kapasitesi olduğunu savunur.
Siyasal mücadele, bir sınıfın tarihsel haklılığına dayandığı için mi, yoksa daha adil bir toplum hedefi güttüğü için mi meşruluk kazanır?
Görüşlerin en çok ayrıldığı konu bu olacaktır.
Foucault’ya göre, tarihte bilgi üretimini farklı çerçeveler belirlediği için, her çağda farklı bilimsel söylem tipleriyle karşılaşırız. Chomsky ise kendi dilbilim kuramından hareket eder ve insanın doğarken beraberinde getirdiği bir yaratıcılık kapasitesi olduğunu savunur.
Siyasal mücadele, bir sınıfın tarihsel haklılığına dayandığı için mi, yoksa daha adil bir toplum hedefi güttüğü için mi meşruluk kazanır?
Görüşlerin en çok ayrıldığı konu bu olacaktır.