İnsanların az bir kısmı mutlu, bir o kadarı ise mutsuzdur. Geri kalanların tümü; mutlu gibi görünen mutsuzlardır...
Başkalarının düşüncelerine göre hareket edeceksek kendi düşüncelerimizin ne anlamı kalır.
Az Samimiyet Tehlikeli, Çok Samimiyet de, Çok Tehlikelidir.
Dünyanın en güçlü en dayanıklı kişisi de olsan, Sevdiğine her zaman yenik düşersin.
Erkekle kadın asla birlikte huzura kavuşamazlar.Ya birbirlerini yiyip bitirirler ya da daha kötüsü sıkıntıdan bunaltırlar.
Düşmanlarınızı her zaman bağışlayın.Hiçbir şey onların bu kadar çok canını yakmaz.
Bazı kişiler nereye giderlerse etraflarına mutluluk verirler. Bazı kişilerse ne zaman giderlerse.
Ne kadar çok kişi benimle aynı fikirde olursa,bir o kadar yanılmaktan korkarım.
Bir kadının yeniden evlenmesi, onun ilk kocasından nefret ettiğini gösterir. Bir adamın yeniden evlenmesi, onun ilk karısını çok sevdiğini gösterir.
Hiç düş kırıklığına uğramayanlar hiç umut beslememiş olanlardır.
Ruh yaşlı doğar fakat gençleşir; hayatın komedisi bu. Vücut da genç doğar gitgide yaşlanır. Bu da hayatın trajedisi..
Yaşamak yürek ister; belki de bu yüzden dünyaya gelenlerin çok azı yaşar. Çoğunluğu yalnızca yaşadığı günü kurtarır, var olmakla yetinir ve kendi varlığı altında ezildikçe ezilir.
Kötü işler, üstlerini bütün dünya örtse, yine kendilerini belli ederler.
Bizi kıskananların sayısı, becerilerimizi doğrular.
Tecrübe, yaptığımız hataların bileşkesidir.
Birçok şeyler vardır ki başkalarının kapmasından korkmasak fırlatır atarız.
Mutluluk güzel görünmemizi sağlar, ancak güzellik her zaman mutluluk getirmez.
Dünyayı, akıllılar yaşasın diye budalalar kurmuştur.
Bir çağı harekete geçirenler kişilerdir,kurallar değil.
Başarının ve paranın zamanı gençliktir.
Varolan her kusursuz şeyin ardında acılar gizliydi.En sıradan çiçeğin açması için dünyanın çile çekmesi gerekiyordu sanki.
Hayat o kadar lanet bir şey ki; Herkesin yanlış yaptığını doğru yaparsan, Yanlış yapmış sayılıyorsun!
Kitap yazarından çok şey götürdüğünden dünyaya çıkmaya isteksizdir.
Sadece aptalların ciddiye alındığı bir dünyada yaşıyoruz. O halde beni anlamıyorlar diye üzülmek niye?
Kitle halindeki insanlık, önyargılara boğulmuş, erdem diye adlandırdığı şey tarafından kemirilmiş, püriten, poz yapan bir canavardır. oysa hayatın sanatı, meydan okuma sanatıdır. Meydan okumak - kabullenerek yaşamaktan vazgeçip, bunun için yaşamalıyız.
Sözleri tutmanın en iyi yolu, hiç söz vermemektir.
Davranışlar kelimelerden daha fazla konuşur,daha çok şey ifade eder.
Düş gücü bulunmayanların son sığınağıdır,tutarlılık.
Her terkediş bir vazgeçiştir.
Hiçbir şey yapılmaya değmez,dünyanın yapılamaz dediklerinden başka.
Güzel bedenler için zevk, güzel ruhlar için de ıstırap gerektir.
Kişinin en korktuğu şey eninde sonunda başına gelirmiş.
Çağı etkileyen ilkeler değil, kişilerdir.
Yaşlılarlar herşeye inanırlar.. Orta yaşlılar herşeyden kuşkulanırlar...Gençler de herşeyi bilirler.
Doğal olmak da yapmacıklıktan başka bir şey değildir,hem de yapmacıklıkların en sinir bozucusu.
Duyguların avantajı şudur ki bizi yolumuzdan saptırırlar; bilimin avantajıysa duygusal olmamasıdır.
Eserlerimde hep düş gücünün hayatı yenmesini sağlamaya çalıştım.
Gerçek dost kişinin başarılarını paylaşabilendir. Rafine kişilik gerektirir.
Geri kalmış demokrasiler için.. Herkes fikrini söyler, kararı ben veririm. Burada demokrasi var.
Gençlik, sahip olunmaya değer tek şeydir.
Gençlik, sahip olunmaya değer tek şeydir.
Eğer bir insan bir kitabı okuduktan sonra, onu tekrar okumaktan zevk almıyorsa, o kitabı okumuş olmasının bile hiçbir değeri yoktur.
Koşullar hayatın bize indirdiği kırbaç darbeleridir. Bazılarımız bu darbeleri fildişi beyazlığında ki çıplak omuzlarında hissetmek zorunda kalırken, diğerlerine paltolarını giyme izni veriliyor, işte tek fark bu.
Ne var ki müzik sözle konuşmaz.İçimizde yarattığı şey de yeni bir kaostur.Sözcükler ! Basit, sıradan sözcükler ! Nasıl da korkunçturlar ! Nasıl duru, canlı ve acımasız ! İnsan onlardan kaçamıyordu.Gene de nasıl elle tutulmaz bir büyüleri vardı !Maddesiz şeylere esnek bir form verme yeteneğine sahiptirler sanki, sanki kendilerine özgü bir müzikleri vardı, viyola gibi, flüt gibi tatlı.Gündelik sözler ha ! Sözden daha gerçek bir şey var mıydı.