Yalnızlık dünyayı doldurmuş. Sevmek, bir insanı sevmekle başlar her şey. Burada her şey bir insanı sevmekle bitiyor...Alemdağ'da Var Bir Yılan
Günlerden
pazartesi. Yine vapurun alt kamarasındayım. Yine hava karlı. Yine
İstanbul çirkin. İstanbul mu? İstanbul çirkin şehir. Pis şehir. Hele
yağmurlu günlerde. Başka günler güzel mi, değil; güzel değil. Başka
günler de köprüsü balgamlıdır. Yan sokakları çamurludur, molozludur.
Geceleri kusmukludur. Evler güneşe sırtını çevirmiştir. Sokaklar dardır.
Esnafı gaddardır. Zengini lakayttır. İnsanlar her yerde böyle. Yaldızlı
karyolalarda çift yatanlar bile tek. Yalnızlık dünyayı doldurmuş.
Sevmek, bir insanı sevmekle başlar her şey. Burda her şey bir insanı
sevmekle bitiyor...Alemdağ'da Var Bir Yılan
O
sinema da yerinde yok.O sinema aynalar içinde idi.Yağmurlu havalarda
kumaş kumaş,insan insan kokardı.Birinci mevkiin çocuklarının arasına
karıştığımız zaman içim sevda ile dolardı.Her yüz güzeldi.Her çocuk
babacandı.Her el nasırlı,küçük,kirli ve sıcaktı...Alemdağ'da Var Bir Yılan
Bu yürek, bizim yüreğimiz, bir tahtası eksiklerin yüreğidir, dedi...Alemdağ'da Var Bir Yılan
İkimiz
de fazla konuşmayı sevmiyenlerdeniz.O bu kadar konuştuğumuza bile
pişman gibiydi.Balıkçı dediğin kendi kendisiyle konuşan
adamdır,diyeceğim ama,yanlış olur.Doğrusu balıkçı kısmının geveze
olmayışıdır.Balıkçının gevezesine hiç rastlemadım.Sonunda şöyle bir
neticeye vardım:İnsan balıkçı ise geveze değildir.Geveze ise balıkçı
değildir.Ama lüzumu olunca da konuşmalı...Alemdağ'da Var Bir Yılan
Yine
İstanbul çirkin. İstanbul mu? İstanbul çirkin şehir. Pis şehir. Hele
yağmurlu günlerinde. Başka günler güzel mi, değil; güzel değil. Başka
günlerde Köprüsü balgamlıdır. Yan sokakları çamurludur, molozludur.
Geceleri kusmukludur. Evler güneşe sırtını çevirmiştir. Sokaklar dardır.
Esnafı gaddardır. Zengini lakayttır. İnsanlar her yerde böyle. Yaldızlı
karyolada çift yatanlar bile tek...Alemdağ'da Var Bir Yılan
Küçük şeyleri unutamayanlar, en geri hatıraları da unutamayanlardır. Hafızalarının bu bahtsız kuvveti karşısında hiçbir memleket, hiçbir vatan tutamadan her yeri, her şeyi severek öleceklerdir...Semaver
Dünya değişiyor dostlarım. Günün birinde gökyüzünde, güz mevsiminde artık esmer lekeler göremeyeceksiniz. Günün birinde yol kenarlarında, toprak anamızın koyu yeşil saçlarını da göremeyeceksiniz. Bizim için değil ama, çocuklar, sizin için kötü olacak. Biz kuşları ve yeşillikleri çok gördük. Sizin için kötü olacak. Benden hikâyesi...Son Kuşlar
Sonbahar kocayemişleri, beyaz esmer bulutları yakmayan güneşi, durgun
maviliği, bol yeşili ile kuşlarla beraber olunca insana
sulh, şiir, şair, edebiyat, resim, musiki, mesut insanlarla dolu
anlaşmış, sevişmiş, açsız, hırssız bir dünya düşündürüyor...Son Kuşlar
Tabiat, bir Van Gogh dehasıyla önümüze çizilivermişti...Son Kuşlar
İnsansız
hiçbir şeyin güzelliği yok. Her şey onun sayesinde, onunla güzel. Bu
dakikada, bugünün güzelliği, gökte ay, uzakta güneşin bir billur bahçe
gibi pırıltısı; hiçbir şey değil... Bütün bunlar kötü resimler gibi...Hayır,
sevgilimden bahsetmiyorum. Onunla beraber, burası Allah'ın
yaratmayacağı bir cennettir. Ama onsuz da, başka insanlarla da burası
yine güzeldir...Son Kuşlar
Tabiat çoğunca dosttur. Düşman gibi gözüktüğü
zaman bile insanoğluna kudretini ve kuvvetini tecrübe imkanları veren,
yüz vermez bir babadır;fırtınasında kayığını batırdığı zaman yüzmesini,
rüzgarında kulübenin damını uçurduğu zaman daha sağlamı, daha hünerliyi
bulmayı öğretiyor canavarıyla karşı karşıya bıraktığı zaman adale kuvvetini sınıyordur...Son Kuşlar
Düşünmeye başlayalı beri bir gün sarhoş olmadan gülmedik ki...Son Kuşlar
O üzüntü birdenbire gelir. Hava yağmurludur. Bir sonu gelmeyecek başlangıç. Böyle sürüp gidecek gibidir her şey. Öyle ki, çocuklar bile çirkindir...Havuz Başı
Sevişemeyecek olduktan sonra neden insanlar böyle birbiri içine giren şehirler yapmışlar?
Yağmurun içindeki her
günkü dünya: “Hadi çabuk ol. Yeter artık. Gel buraya. Bizimle beraber
olman lazım. Böyle biteviye sütçü dükkânında kalıp, yeniden doğmuş
numarasıyla oturamazsın. Seni bekliyoruz. Alıp götüreceğiz. Her şey,
bütün insanlar seni bekliyor. Onların arasında oynadığın oyunu bitirmeye
mecbursun. Yeniden doğulmaz.
Doğsan bile n?’olacak? Seni iki senede, iki senede değil, iki günde aynı insan ederiz. Aynı kendini düşünen, aynı haris, aynı kıskanç, aynı kötü huylu, aynı sarhoş, aynı budala oluverirsin. Seni aynı hastalıkla yıkmak için elimizde her şey var. Hem canım sen nasıl bir dünya istiyorsun? Görülmemiş, işitilmemiş, tadılmamış, yazılmamış, yaşanmamış... Olur mu böyle şey? Hadi gel. Dön her günkü hayatına...Bir Sonbahar Akşamı
Doğsan bile n?’olacak? Seni iki senede, iki senede değil, iki günde aynı insan ederiz. Aynı kendini düşünen, aynı haris, aynı kıskanç, aynı kötü huylu, aynı sarhoş, aynı budala oluverirsin. Seni aynı hastalıkla yıkmak için elimizde her şey var. Hem canım sen nasıl bir dünya istiyorsun? Görülmemiş, işitilmemiş, tadılmamış, yazılmamış, yaşanmamış... Olur mu böyle şey? Hadi gel. Dön her günkü hayatına...Bir Sonbahar Akşamı
Mahalle Kahvesi...Mahalle çocuğu, Sait’in hikâyelerinde bir iki tane değildir; birçoktur.
Bunu, onun bu yaşa kadar değişmemiş mizacına veriyorum. Bence Sait Faik
ne genç hikâyecidir, ne ihtiyar. Bence o, kırkını aşmış bir mahalle
çocuğudur. Ama sakın bu hükmü onu kötülemek için söylenmiş bir söz
sanmayın. Çocuk deyişim ona gençlikten daha genç bir yaş biçişimden,
mahalle çocuğu deyişim de onu, ekseri mahalleden yetişenler gibi,
halktan bir insan, halka bağlı bir insan sayışımdan ileri geliyor...Orhan Veli Yaprak-, 1 Şubat 1950
İçki,
sevgili,ev, aile, arkadaş, eğlence, dünya işleri, bir aralık fikir
bile...Hepsi, hepsi zarına iğne batırılmış, cigara tutulmuş ırmızı,
yeşil, sarı, turuncu balonlara döndüğü günlerimiz olur. Her şey rengini,
uçarlığını, sevincini lahzada boşaltır. Öyle zamanlarımız olmamasına
imkan mı vardır? Balonlarına hiç iğne batırılmayan insanlar da yaşıyor.
Onları gün olur kıskanır, gün olur küçük görürüm... Mahalle Kahvesi
Balıkçının gevezesine hiç rastlamadım. İnsan geveze ise balıkçı değildir. Balıkçı ise geveze değildir...Mahalle Kahvesi
Şu uyku insanın sevgilisi gibi bir şey, gelmeyince sinirlendiriyor... Mahalle Kahvesi
Sevgilim! (…) Cıgara içmekten vazgeçilebilir mi? Hikâye yazmaktan da, körolası, vazgeçemiyoruz. İşte bir müddettir ben de, elimde cıgara, adam arıyor gibiyim. Ne kadar üstü başı düzgünler, suratı ciddiler, hali azametliler içinde kalmışım ki bir türlü hikâyeme yanaşamıyorum...Mahalle Kahvesi
Sana önce
Şiirlerin tadını
Aşkların tadını
Kitaplardan tattırmalıyım
Resimlerden duyurmalıyım, resimlerden...
Söylemeliyim,
Yok
Yok... meydanlarda bağırmalıyım.
Bu küçük
Güllerin buram buram tüttüğü
Anadolu şehri kahvesinde
Kiraz mevsiminin
Sevişme vakti olduğunu.... Şimdi Sevişme Vakti ve Diğer Şiirleri
Şiirlerin tadını
Aşkların tadını
Kitaplardan tattırmalıyım
Resimlerden duyurmalıyım, resimlerden...
Söylemeliyim,
Yok
Yok... meydanlarda bağırmalıyım.
Bu küçük
Güllerin buram buram tüttüğü
Anadolu şehri kahvesinde
Kiraz mevsiminin
Sevişme vakti olduğunu.... Şimdi Sevişme Vakti ve Diğer Şiirleri
Sana koşuyorum bir vapurun içinden
Ölmemek, delirmemek için...
Yaşamak; bütün âdetlerden uzak
Yaşamak...
Hayır değil, değil sıcak;
Dudaklarının hatırası;
Değil saçlarının kokusu
Hiçbiri değil.
Dünyada büyük fırtınanın koptuğu böyle
günlerde
Ben onsuz edemem.
Eli elimin içinde olmalı,
Gözlerine bakmalıyım,
Sesini işitmeliyim.
Beraber yemek yemeliyiz
Ara sıra gülmeliyiz.
Yapamam, onsuz edemem... Şimdi Sevişme Vakti ve Diğer Şiirleri
Ölmemek, delirmemek için...
Yaşamak; bütün âdetlerden uzak
Yaşamak...
Hayır değil, değil sıcak;
Dudaklarının hatırası;
Değil saçlarının kokusu
Hiçbiri değil.
Dünyada büyük fırtınanın koptuğu böyle
günlerde
Ben onsuz edemem.
Eli elimin içinde olmalı,
Gözlerine bakmalıyım,
Sesini işitmeliyim.
Beraber yemek yemeliyiz
Ara sıra gülmeliyiz.
Yapamam, onsuz edemem... Şimdi Sevişme Vakti ve Diğer Şiirleri
Severim toprağı. Bu sessiz, mütevazı, sakin, deli şeyi, dedi. Hayat
bundandır işte. Biz canlı mıyız bunun yanında. Onun için bundan yapıldık
derler... Karşılığı için hiçbir şey istemeden veriyor o. Cömerttir,
cömert. Sonra vakti gelince, bize yeter dereceye kadar bir bayram
gösterdikten sonra, yine alır kucağına çürütür, doğurur. Çürütür,
doğurur. Erkekler değil ama kadınlar muhakkak topraktan çıktı. Toprak
ana! Toprak ana. Her mahlukun dişisinde bir topraklık var. Biz erkek
kısmı güneşin, havanın, suyun çocuklarıyız belki, ama kadınlar muhakkak
topraktan...Lüzumsuz Adam
Ben
hikâyeciyim diye sizlerden ayrı şeyler düşünecek değilim. Sizin
düşündüklerinizden başka bir şey de düşünemem. O halde bu adamın
hikâyesi ne olabilir? Sakın benden büyük vakalar beklemeyin, n'olur....Lüzumsuz Adam
Sizi
bekliyorum. Sizi göreceğim; içimde bir şey koşacak. Siz görmeden
geçeceksiniz. Ben kederle sevinci duyup dalacağım istediğim aleme.
Dünyayı yeniden kederlerle kuracağım...Havuz Başı
Önümüzde
hayat... Her gün bir başka uykuya yatıp bir başka rüya göreceğiz.
Halbuki her zaman, ağır ağır bizimle beraber akan nehir, bir göle
varıyordu. Bu gölde artık biz akmıyor, dalgalanmıyorduk. Yahut bana öyle
geliyordu....Sarnıç
Riyakârlık
aşağılığın en son haddidir. Sahiden iyi insanlar, kötüler hakkında laf
söylemezlerdi. (...) Riyayı kaldırırsanız mesele yoktur, kötüler hemen
saflarına iyiyi alıverirler. Önemli olan kötülüğü iyilikle beraber
ortadan kaldırmaktır. O zaman insanlık denilen şey kafasını kaldırır:
'Durun bakalım', der, 'biz de varız...Kayıp Aranıyor
Şu
karşıki sandalı görüyor musun? Bakın sahile yaklaşıyor. Onu yürüten şey
nedir? Kürekleri değil mi? Ya şu uçan martılar! Kanatları yolunsa artık
uçabilir mi? Düşünce de böyledir. Dört duvar arasına kapatılmak
istenirse kanatsız kuş, küreksiz sandal oluverir ve bütün manasını
kaybeder...Birtakım İnsanlar
Yazmasaydım deli olacaktım.