08 Kasım 2015

Walter Benjamin - Son Bakışta Aşk


 Büyük insanı, bitmiş eserlerden çok, çalışmalarının ömürleri boyunca izini taşıyan fragmanlar belirler. Çünkü ancak daha zayıf, daha dağınık olan kimse bir şeyi bitirmekten kıyas kabul etmez bir sevinç duyar, hayat kendisine yeniden bağışlanmışçasına. Dahiye her çeşit kesinti, ister kaderin ağır darbeleri, ister masum bir uyku, atölyesinin durmak bilmeyen çalışması içinde kendiliğinden gelir. Ve bu atölyenin koruyucu sınırlarını çizer fragmanında. Deha çalışkanlıktır.

Edebiyatta yüzyıllardır az sayıdaki yazarın karşısında binlerce okurun bulunması gibi bir durum söz konusuydu. Fakat geçen yüzyılın sonunda bu durumda bir değişiklik meydana geldi. Okurların önüne durmadan yeni siyasal, dinsel, bilimsel, mesleki ve yerel organlar süren basının alanının gittikçe genişlemesine paralel olarak, bu okurların gün geçtikçe daha fazlası - önceleri, sıradan örneklerle - yazarlığa soyundular. Sonra günlük basında, okurlara dönük olarak 'editöre mektuplar' köşeleri açılmaya başlandı. Bugün dahi, iyi maaş alan herhangi bir Avrupalının kendi yazdıklarını ya da kendi çalışması üstüne yorumları, eleştirileri, belge niteliğindeki raporları ya da bu tür herhangi bir metni ilke olarak bir yerde yayınlatma fırsatı bulamayacağı pek akla getirilemez. Dolayısıyla, yazar ile okur arasındaki ayrım asıl niteliğini kaybetmek üzeredir diyebiliriz. Buradaki farklılık basitçe işlevsel bir niteliğe bürünmüştür ve durumdan duruma göre değişiklik gösterebilir. Okur dilediği anda bir yazara dönüşmeye hazırdır. Bir uzman olarak, çok küçük bir saygıyla ödüllendirileceğini bilse bile, bu aşırı biçimde özelleştirilmiş çalışma sürecinde ister istemez ya da istekli biçimde yer almalıydı. Böylelikle, okur yazarlığa erişmiş oluyordu.

 * * *

“Büyük şehir insanını büyüleyen aşktır,” diyecektir Benjamin, “ama ilk bakışta değil, son bakışta aşk.” Nurdan Gürbilek