Kalbinin derinliklerine indiğini, o engin okyanusa ulaştığını mı sanıyorsun? Yoksa ulaştığını zannettiren beşer varlığının sana oynadığı bir oyun mu? İşte bu nokta insanoğlunun en dikkat etmesi gereken noktadır.
İnsanoğlu bilgi enerjisi ile karşılaşmaya başlayınca aslında özünde saklı olanı bulup onunla tekrar hemhal olmaya, kendinde oluşan değişiklikleri fark etmeye başlar. Gücünün farkına varmaya başlar. İşte tehlike buradadır. Eğer bu noktada ben duygusundan yani egosundan sıyrılabilirse özüyle buluşma yolunda en büyük sınavı verir. Yoksa kalbinin derinliklerinden sızan o parlak, sıcacık ışığın büyüsüne kapılıp aydınlandığını, özüyle bütünleştiğini sanır. Bu, aydınlanma yolundaki sınavlardan biridir oysa…
Hiçbir zaman oldum deme. Olduğunu zannettiğin zaman sınavı veremediğin zamandır. Sadece izle, sendeki değişimi izle…
Özünle buluştuğunu nasıl anlayacağını mı merak ediyorsun? O eşsiz buluşmada duygu yoktur. Beşer varlığınla hissettiğin, bildiğin duygular yoktur. Onun için oldum diyemezsin. Sen artık sen değilsindir, tek olmuşsundur. Artık damla değil okyanus olmuşsundur.
İste özünle bir olmayı, iste. Egon için değil, tek olmak için iste. Hiçbir istek karşılıksız kalmaz. Eğer istediğinde samimiysen özün duyar sesini, yardım gelir. Samimi değilsen, dünya hayatındaki gücü istiyorsan yine yardım gelir. Egonun sesini öyle yüksek duymaya başlarsın ki, o ses artık senin etrafında kalın duvarlar örmeye başlar. Başka hiçbir sesi duymak istemezsin. Kendi etrafında dönüp durursun…
Dua et. Ettiğin duada samimi ol!
Değişim
Canın mı yandı? Çok mu acıdı? Neden acıdığını düşündün mü? Yoksa suçlu mu aradın?
Karşımıza çıkan engellerdeki duruşumuz kalbimizin kapısını aralamaya başladığımızda değişiklik sergiler. Kapıyı çaldın, sonra açmaya başladın. Bunun bir bedeli var: “değişim”. Güzel bir bedel.
Kapıyı ne kadar aralarsan o kadar değişirsin. Aynı olaya, o kapı biraz daha aralandığında başka gözle bakarsın. Ta ki kapı ardına kadar açılıncaya dek. O zaman olayın madde aleminde senin üzerinde yarattığı tesir etkisini kaybeder; olayın arkasındaki manevi tesirle ilgilenirsin. Özünün sana iletmek istediği mesajı alır, tevekkül edersin.
Bağışlamak
Sevgi öyle güzel bir anahtardır ki, her kapıya uyar. Kim seni üzdüyse düşün, seni üzen kimlik asıl olan değil, gelip geçici duygular, hisler.
Olayların görünen yüzünden ziyade, arkasındaki gerçekliği gör. Bir de bakacaksın ki sensin o. O zaman anlarsın neden birbirinizden farkınız olmadığını. Sevin birbirinizi, eksikliklerinizle sevin. Yok birbirinizden farkınız. Özünüz aynı, ne bir eksik ne bir fazla. Görün artık bu gerçeği!
İnsanoğlu kendisine ne kadar kızabilir. Başkasının sana yaptığına o kadar kız. Onun için dua et, sevgi gönder. O zaman hem kendini, hem de onu bağışlarsın. Kızgınlığını büyütürsen, öyle büyük bir ateş topu olur ki, kalbin ne sevgi duyabilir, ne de sevgi alabilir. Olduğun yerde kalırsın. Öyle bir kısır döngünün içine girersin ki aynı olayın etrafında döner durursun. Olayın adı değişse de içeriği aynı…
Her zaman görüneni değil, arkasındaki güzelliği hisset. Bırak olaylar aksın, sen sadece sevgi ile bak.
İnsanoğlu bilgi enerjisi ile karşılaşmaya başlayınca aslında özünde saklı olanı bulup onunla tekrar hemhal olmaya, kendinde oluşan değişiklikleri fark etmeye başlar. Gücünün farkına varmaya başlar. İşte tehlike buradadır. Eğer bu noktada ben duygusundan yani egosundan sıyrılabilirse özüyle buluşma yolunda en büyük sınavı verir. Yoksa kalbinin derinliklerinden sızan o parlak, sıcacık ışığın büyüsüne kapılıp aydınlandığını, özüyle bütünleştiğini sanır. Bu, aydınlanma yolundaki sınavlardan biridir oysa…
Hiçbir zaman oldum deme. Olduğunu zannettiğin zaman sınavı veremediğin zamandır. Sadece izle, sendeki değişimi izle…
Özünle buluştuğunu nasıl anlayacağını mı merak ediyorsun? O eşsiz buluşmada duygu yoktur. Beşer varlığınla hissettiğin, bildiğin duygular yoktur. Onun için oldum diyemezsin. Sen artık sen değilsindir, tek olmuşsundur. Artık damla değil okyanus olmuşsundur.
İste özünle bir olmayı, iste. Egon için değil, tek olmak için iste. Hiçbir istek karşılıksız kalmaz. Eğer istediğinde samimiysen özün duyar sesini, yardım gelir. Samimi değilsen, dünya hayatındaki gücü istiyorsan yine yardım gelir. Egonun sesini öyle yüksek duymaya başlarsın ki, o ses artık senin etrafında kalın duvarlar örmeye başlar. Başka hiçbir sesi duymak istemezsin. Kendi etrafında dönüp durursun…
Dua et. Ettiğin duada samimi ol!
Değişim
Canın mı yandı? Çok mu acıdı? Neden acıdığını düşündün mü? Yoksa suçlu mu aradın?
Karşımıza çıkan engellerdeki duruşumuz kalbimizin kapısını aralamaya başladığımızda değişiklik sergiler. Kapıyı çaldın, sonra açmaya başladın. Bunun bir bedeli var: “değişim”. Güzel bir bedel.
Kapıyı ne kadar aralarsan o kadar değişirsin. Aynı olaya, o kapı biraz daha aralandığında başka gözle bakarsın. Ta ki kapı ardına kadar açılıncaya dek. O zaman olayın madde aleminde senin üzerinde yarattığı tesir etkisini kaybeder; olayın arkasındaki manevi tesirle ilgilenirsin. Özünün sana iletmek istediği mesajı alır, tevekkül edersin.
Bağışlamak
Sevgi öyle güzel bir anahtardır ki, her kapıya uyar. Kim seni üzdüyse düşün, seni üzen kimlik asıl olan değil, gelip geçici duygular, hisler.
Olayların görünen yüzünden ziyade, arkasındaki gerçekliği gör. Bir de bakacaksın ki sensin o. O zaman anlarsın neden birbirinizden farkınız olmadığını. Sevin birbirinizi, eksikliklerinizle sevin. Yok birbirinizden farkınız. Özünüz aynı, ne bir eksik ne bir fazla. Görün artık bu gerçeği!
İnsanoğlu kendisine ne kadar kızabilir. Başkasının sana yaptığına o kadar kız. Onun için dua et, sevgi gönder. O zaman hem kendini, hem de onu bağışlarsın. Kızgınlığını büyütürsen, öyle büyük bir ateş topu olur ki, kalbin ne sevgi duyabilir, ne de sevgi alabilir. Olduğun yerde kalırsın. Öyle bir kısır döngünün içine girersin ki aynı olayın etrafında döner durursun. Olayın adı değişse de içeriği aynı…
Her zaman görüneni değil, arkasındaki güzelliği hisset. Bırak olaylar aksın, sen sadece sevgi ile bak.