20. 
yüzyılın önemli isimlerinden ünlü İngiliz filozof ve toplumsal 
eleştirmen Bertrand Russell‘ın 1959 yılında katıldığı Face-to-Face (Yüz 
Yüze) adlı bir BBC programında kapanış sorusu olarak kendisine şöyle bir
 soru yöneltiliyor: “Bundan 1000 yıl sonrasında yaşayan nesillere 
yaşadığınız hayat ve bundan çıkardığınız dersler hakkında ne 
söylerdiniz?” Aynı zamanda bir mantıkçı ve matematikçi de olan filozofun
 cevabı ise oldukça kısa ve öz:
“Biri entelektüel ve biri de ahlaki olmak üzere iki şey söylemek isterim:
Onlara
 söylemek istediğim entelektüel şey şu: Herhangi bir konu üzerinde 
çalıştığınızda ya da herhangi bir felsefeyi ele aldığınızda, kendinize 
yalnızca gerçeklerin/olguların (fact) ne olduğunu ve bu gerçeklerin 
doğrulandığı hakikatin ne olduğunu sorun. İnanmayı dilediğiniz şeyler 
tarafından ya da ona inanılmış olursa hayırlı toplumsal etkileri 
olacağını düşündüğünüz şeyler tarafından yönlendirilmiş olmaya asla izin
 vermeyin, yalnızca ve sadece gerçeklerin/olguların ne olduğuna bakın. 
Söylemeyi istediğim entelektüel şey budur.
Onlara
 söylemek istediğim ahlaki şey ise çok basit. Şunu söylemeliyim: Sevgi 
akıllıcadır/bilgeliktir, nefret aptalcadır. Giderek birbiriyle daha 
yakından bağlantılanan bu dünyada, birbirimizi hoşgörmeyi öğrenmek 
zorundayız. Bazı insanların bizim hoşumuza gitmeyen şeyler söylediği 
gerçeğine tahammül etmeyi öğrenmek zorundayız. Yalnızca bu şekilde 
birlikte yaşayabiliriz, ve birlikte ölmek yerine birlikte yaşayacaksak 
bir tür yardımlaşma ve bir tür hoşgörüyü öğrenmeliyiz, ki bu yardımlaşma
 ve hoşgörü bu gezegen üzerindeki insan yaşamının devamı için kesinlikle
 hayati bir önem taşıyor.”