05 Ocak 2015

Paulo Coelho - Işığın Savaşçısının Elkitabı

 
Işığın savaşçısının ne yapacağı önceden belli olmaz.
İşe giderken yolda dans edebilir, hiç tanımadığı birinin gözlerine bakıp ilk
görüşte aşktan söz edebilir ya da saçma sapan bir düşünceyi savunabilir. Işığın
savaşçılarının böyle davrandığı günler olabilir.
Eskiden tattığı kederleri için üzülmekten ya da yeni keşfettiği bir şeye
sevinmekten çekinmez. Sırasının geldiğini hissederse elindeki her şeyi bir yana
bırakıp uzun zamandır hayalini kurduğu bir serüvene atılabilir. Artık devam
edemeyeceğini anlarsa dövüşmekten vazgeçer ama beklenmedik budalalıklar
yaptım diye kendini asla suçlamaz.
Bir savaşçı, başkalarının kendisine biçtiği rolü oynamaya çalışarak zaman
yitirmez.

Işığın savaşçılarının gözlerinde hep belli bir ışıltı bulunur.
Bu dünyaya aittirler, başkalarının hayatlarının bir parçasıdırlar, yolculuklarına
çıkarken sırtlarında heybeleri, ayaklarında sandaletleri yoktur. Çoğu kez
cesaretsizdirler. Her zaman doğru kararı almazlar.
En önemsiz şeyler için üzülürler, düşünceleri sıradandır, bazen de
büyüyemeyeceklerine inanırlar. Çoğu kez, lütuf görmeyi ya da mucizeyi hak
etmediklerini düşünürler.
Bu dünyada ne yaptıklarına her zaman emin olamazlar. Hayatlarının anlamsız
olduğuna inanarak uykusuz geceler geçirirler.
İşte bu yüzden ışığın savaşçısıdırlar. Hata yaptıkları için. Kendilerine soru
sordukları için. Bir neden aradıkları için - ve onu kesinlikle bulacakları için.

Işığın savaşçısı, davranışlarının başkalarına çılgınca gelebileceğine hiç aldırmaz.
Tek basınayken yüksek sesle kendi kendine konuşur. Biri ona bunun meleklerle
konuşmanın en iyi yolu olduğunu söylemiştir, bu yüzden o da şansını deneyip
onlarla bağlantı kurmaya çalışır.
İlk başta, bu ona çok güç gelir. Söyleyecek bir şeyi olmadığını düşünür,
anlamsızca gevezelik edip duracağım sanır. Böyle bile olsa savaşçı pes etmez.
Sabahtan akşama kadar yüreğiyle konuşur. Aklına yatmayan şeyler söyler,
saçma sapan konuşur.
Günün birinde, sesinde bir değişiklik fark eder. İlahi bir güce sözcülük ettiğini
anlar.
Savaşçı, deliye benzeyebilir, ancak bu hali yalnızca bir kılık değiştirmedir.

Işığın savaşçısı, ele geçirmeyi kafasına koyduğu yeri dikkatle inceler.
Hedef ne kadar zorlu olursa olsun, engelleri aşmanın bir yolu hep bulunur.
Savaşçı alternatif yollar arar, kılıcını biler, karşı koyabilmek için yüreğini gerekli
azimle doldurmaya çalışır.
Ama ilerlerken, hiç hesapta olmayan güçlükler çıktığını fark eder.
En uygun ânı beklerse asla yola çıkamayacaktır; bir sonraki adımı atabilmek için
gözünü karartması gerekecektir.
Savaşçı, gözünü karartır. Çünkü- hem aşkta hem savaşta- her şeyi önceden
görebilmek olanaksızdır.

Işığın savaşçısının savaşa girmekten korktuğu olmuştur.
Işığın savaşçısının, herhangi bir zaman, yalan söylediği ya da birisine ihanet
ettiği olmuştur.
Işığın savaşçısının kendisine ait olmayan topraklara girdiği olmuştur.
Işığın savaşçısının, çok önemsiz nedenler yüzünden acı çektiği olmuştur.
Işığın savaşçısının, hiç değilse bir kez, ışığın savaşçısı olmadığım sandığı
olmuştur.
Işığın savaşçısının manevi görevlerinde kusur işlediği olmuştur.
Işığın savaşçısının 'hayır' demek isterken 'evet' dediği olmuştur.
Işığın savaşçısının sevdiği birini kırdığı olmuştur.
İşte bu yüzden ışığın savaşçısıdır o, bütün bunları yaşadığı ama yine de daha iyi
biri olacağına ilişkin umudunu yitirmediği için.