İşte Lucy’nin Hikayesi
Australopithecus Afarensis’ten Beyaz Perdeye, Bir Luc Besson Eseri
O teknolojinin anahtarı… Yıl 1974 Paleontologlar Etyopya’da kazı yapıyorlar. Birden hiç ummadıkları muhteşem bir güzellikte bir kadın onları selamlıyor. Fonda Beatles’ın “Lucy In The Sky With Diamonds” şarkısı çalıyor. Dört milyon yıl yaşındaki Lucy, geceye ve tüm insanlık evrim sürecine damgasını vuruyor. İşte gerçekle kurgunun birbirine karıştığı bir an daha başlıyor.
Lucy, 1974 yılında bir paleontolog ekibinin Doğu Afrika’da Etyopya’nın Hadar bölgesinde bulunan yaklaşık dört milyon yıl yaşındaki 105 cm. boyundaki Australopithecus afarensis fosilidir. Ekip Amerikalı ve Fransız paleontologlardan oluşur. Ne tesadüf ki yıl 2014 ve Fransız Yönetmen Luc Besson, Amerikan Fransız yapımı Lucy filmini vizyona koyar. Aradan geçen 40 yıl pek birşey değiştirmemiş gibidir.
Kazı ekibinin, tüm insalık evrim sürecini değiştirecek olan bu genç kadınla ilgili kutlama yemeğinde, Beatles’ın “Lucy In The Sky With Diamonds” parçası çalar. İşte kahramanımızın ismi de o yemekte konur. LUCY
Müzik, antropoloji ve insan olmanın gizemi ile dolu bir gece...Tüm bu romantizme rağmen Lucy’nin hikayesi pek de keyifli değildir.
Lucy, yetişkin yaşta ölmüş bir dişinin hemen hemen eksiksiz iskelet kemiklerinin fosilidir. Havayla teması aniden kesildiği için kusursuz olarak korunmuştur. Tıpkı elmasın içine saklanmış bilgiler gibi, önümüzde durmaktadır. Havayla temasının aniden kesilmesi trajik bir hikayedir. Bununla birlikte o trajedi olmasaydı, bugün ellerin beyin gelişimine etkisine ilişkin bilgimiz eksik kalacaktı. O nedenle teşekkürler Lucy
Düşünüyorum da ben Lucy olsaydım ne hissederdim? Tüm insanlık sürecine ait bilgileri değiştirmek için ölmek kutsal bir görev olsa gerek. Peki, bu anlamda Lucy’i bu kadar önemli yapan neydi? Australopithekler en mükemmel örneği Lucy’dir, dik durmaya başlamış ve iki ayak üzerinde yürümeyi başarmışlardır. Durduk yere niye göğe doğru ellerini uzatır ki insan? Lucy, Tanrı ve Musa’nın birbirine uzanan işaret parmağı gibi, göğe uzanır. Belki de parmaklarını yani ellerini fark ettiği en özel an budur. Acaba Lucy’de pek çok mit ve inanışta özel olan işaret parmağını mı uzatmıştı göğe? Lucy ile konuşmak isterdim. Elleri ile birşeyler üretebildiğinde ilk ne yapmıştı? Ya da ne yapmak istemişti? İnsan sayılmaya başlayan tür iki ayakları üzerinde duran ve ellerini kullanmaya başlayan türdür. Yani ne zaman ki dünyanın toprağından, gözyüzünün mavisine başımızı uzattık, işte o zaman insan olmaya başladık.
İnsanın ayağa kalkması aslında antropolojide tanımlandığı şekilde ön ayaklarının yani ellerinin boşa çıkmasıdır. Boşa çıkan eller, üretim ve yaratım ile evrimsel sıçramayı sağlar. Çünkü insan, artık teknoloji üretir. Bu teknolojinin ilk eserleri, görece ilkel çanak, çömlek, balta...olsalar da, insanlık tarihi artık ellerin ve beynin egemen olduğu bu yeni baskın türle hızla teknoloji üretir ve dünyayı değiştirecek potansiyelinin farkına varır. İnsan beyin ve elden ibaretttir. Düşündüklerimiz üretime, ürettiklerimiz düşüncelere dönüştükçe, sonsuz potansiyele açılan kapıdır. Lucy atamız olarak genlerimizde. Biz ne için göğe başımızı kaldırıyorsak Lucy de onun için ellerini göğe uzatmıştır belki.
Luc Besson, filminde değişim sürecini Lucy’nin vücuduna yerleştirilen sentetik uyuşturucunun aktive olması ile betimler ve ilk belirtisi de gözlerde ortaya çıkar. Kaleydoskop Gözlü Kızın yani Lucy’nin gözleri bir anda renkten renge biçimden biçime geçerek, kaleydoskop etkisi gösterir. Tıpkı Beatles’ın yıllar önce şarkısında söylediği gibi “Biri seni arıyor, usulca cevap veriyorsun, Kaleydoskop gözlü bir kız, Lucy gökyüzünde elmaslarla beraber…”
Gözlerin, kaleydoskop gibi ışığa baktığında sonsuz şekiller, renkler ve formlar yaratabiliyorsa, sen de bu evrim zincirinde üstlerde bir yerlerdesin. Lucy elmasların içinde bir kaleydoskopla seni, beni, hepimizi izliyor.
Luc Besson, izleyicinin her bilinç seviyesine göre anlayıp yorumlayabileceği bir eseri ortaya koyuyor. İster iyi bir aksiyon filmi gibi izleyin, isterseniz aydınlanma yolculuğunda bir rehber.
Fiziksel evrimin ruhsal tekamül ile desteklendiği, çağımıza dair bir film, Lucy.
Beynimizin % kaçını kullandığımız ya da kullanabileceğimiz konusundaki görüşler tartışmalı olsa da, kalp ile beslenen ve emri sevgiden alan tüm düşünceler dünyaya hükmedecek güçtedir ve o günler yakındır.
Lucy şimdi elmasların dünyasından bizi izliyor. Sizde hayata yeniden bakmak için elinize bir kaleydoskop alın, ne dersiniz? Belki Lucy size gülümser.
Australopithecus Afarensis’ten Beyaz Perdeye, Bir Luc Besson Eseri
O teknolojinin anahtarı… Yıl 1974 Paleontologlar Etyopya’da kazı yapıyorlar. Birden hiç ummadıkları muhteşem bir güzellikte bir kadın onları selamlıyor. Fonda Beatles’ın “Lucy In The Sky With Diamonds” şarkısı çalıyor. Dört milyon yıl yaşındaki Lucy, geceye ve tüm insanlık evrim sürecine damgasını vuruyor. İşte gerçekle kurgunun birbirine karıştığı bir an daha başlıyor.
Lucy, 1974 yılında bir paleontolog ekibinin Doğu Afrika’da Etyopya’nın Hadar bölgesinde bulunan yaklaşık dört milyon yıl yaşındaki 105 cm. boyundaki Australopithecus afarensis fosilidir. Ekip Amerikalı ve Fransız paleontologlardan oluşur. Ne tesadüf ki yıl 2014 ve Fransız Yönetmen Luc Besson, Amerikan Fransız yapımı Lucy filmini vizyona koyar. Aradan geçen 40 yıl pek birşey değiştirmemiş gibidir.
Kazı ekibinin, tüm insalık evrim sürecini değiştirecek olan bu genç kadınla ilgili kutlama yemeğinde, Beatles’ın “Lucy In The Sky With Diamonds” parçası çalar. İşte kahramanımızın ismi de o yemekte konur. LUCY
Müzik, antropoloji ve insan olmanın gizemi ile dolu bir gece...Tüm bu romantizme rağmen Lucy’nin hikayesi pek de keyifli değildir.
Lucy, yetişkin yaşta ölmüş bir dişinin hemen hemen eksiksiz iskelet kemiklerinin fosilidir. Havayla teması aniden kesildiği için kusursuz olarak korunmuştur. Tıpkı elmasın içine saklanmış bilgiler gibi, önümüzde durmaktadır. Havayla temasının aniden kesilmesi trajik bir hikayedir. Bununla birlikte o trajedi olmasaydı, bugün ellerin beyin gelişimine etkisine ilişkin bilgimiz eksik kalacaktı. O nedenle teşekkürler Lucy
Düşünüyorum da ben Lucy olsaydım ne hissederdim? Tüm insanlık sürecine ait bilgileri değiştirmek için ölmek kutsal bir görev olsa gerek. Peki, bu anlamda Lucy’i bu kadar önemli yapan neydi? Australopithekler en mükemmel örneği Lucy’dir, dik durmaya başlamış ve iki ayak üzerinde yürümeyi başarmışlardır. Durduk yere niye göğe doğru ellerini uzatır ki insan? Lucy, Tanrı ve Musa’nın birbirine uzanan işaret parmağı gibi, göğe uzanır. Belki de parmaklarını yani ellerini fark ettiği en özel an budur. Acaba Lucy’de pek çok mit ve inanışta özel olan işaret parmağını mı uzatmıştı göğe? Lucy ile konuşmak isterdim. Elleri ile birşeyler üretebildiğinde ilk ne yapmıştı? Ya da ne yapmak istemişti? İnsan sayılmaya başlayan tür iki ayakları üzerinde duran ve ellerini kullanmaya başlayan türdür. Yani ne zaman ki dünyanın toprağından, gözyüzünün mavisine başımızı uzattık, işte o zaman insan olmaya başladık.
İnsanın ayağa kalkması aslında antropolojide tanımlandığı şekilde ön ayaklarının yani ellerinin boşa çıkmasıdır. Boşa çıkan eller, üretim ve yaratım ile evrimsel sıçramayı sağlar. Çünkü insan, artık teknoloji üretir. Bu teknolojinin ilk eserleri, görece ilkel çanak, çömlek, balta...olsalar da, insanlık tarihi artık ellerin ve beynin egemen olduğu bu yeni baskın türle hızla teknoloji üretir ve dünyayı değiştirecek potansiyelinin farkına varır. İnsan beyin ve elden ibaretttir. Düşündüklerimiz üretime, ürettiklerimiz düşüncelere dönüştükçe, sonsuz potansiyele açılan kapıdır. Lucy atamız olarak genlerimizde. Biz ne için göğe başımızı kaldırıyorsak Lucy de onun için ellerini göğe uzatmıştır belki.
Luc Besson, filminde değişim sürecini Lucy’nin vücuduna yerleştirilen sentetik uyuşturucunun aktive olması ile betimler ve ilk belirtisi de gözlerde ortaya çıkar. Kaleydoskop Gözlü Kızın yani Lucy’nin gözleri bir anda renkten renge biçimden biçime geçerek, kaleydoskop etkisi gösterir. Tıpkı Beatles’ın yıllar önce şarkısında söylediği gibi “Biri seni arıyor, usulca cevap veriyorsun, Kaleydoskop gözlü bir kız, Lucy gökyüzünde elmaslarla beraber…”
Gözlerin, kaleydoskop gibi ışığa baktığında sonsuz şekiller, renkler ve formlar yaratabiliyorsa, sen de bu evrim zincirinde üstlerde bir yerlerdesin. Lucy elmasların içinde bir kaleydoskopla seni, beni, hepimizi izliyor.
Luc Besson, izleyicinin her bilinç seviyesine göre anlayıp yorumlayabileceği bir eseri ortaya koyuyor. İster iyi bir aksiyon filmi gibi izleyin, isterseniz aydınlanma yolculuğunda bir rehber.
Fiziksel evrimin ruhsal tekamül ile desteklendiği, çağımıza dair bir film, Lucy.
Beynimizin % kaçını kullandığımız ya da kullanabileceğimiz konusundaki görüşler tartışmalı olsa da, kalp ile beslenen ve emri sevgiden alan tüm düşünceler dünyaya hükmedecek güçtedir ve o günler yakındır.
Lucy şimdi elmasların dünyasından bizi izliyor. Sizde hayata yeniden bakmak için elinize bir kaleydoskop alın, ne dersiniz? Belki Lucy size gülümser.