05 Aralık 2013

Edip Cansever - Flaş

Hava poyrazladı yağmur yağacak
 Yanıp yanıp sönüyor ışıklandırılmış gözlerin
 Yukarda
 Küle gömülmüş bir elma gibi gökyüzü
 Patladı patlayacak
 Olanca hışmıyla kentin.
 Sensin
 Akıyor ön dişlerin beyaz beyaz yanıma
 Her şey rengine göre kanar bilirsin
 Tırnakların pembeye boyanmış bir koy gibi
 Pespembe kanar
 Ve herbir renkte kanayan gözlerin
 Çınlatır Eluard’ın mısralarını orada
“İçinde uçtuğum gözlerin
 Yolların gidişine
 Dünyanın dışında bir anlam verdi.”
Demek oluyor ki bu dünyada olmak öyle derin
 Öylesine anlamlı ki insan
 Bizse bu anlamın işçilerinden ikisi
 Yağmur yağacak.
 Yarı karanlık odamız, üstelik soğuk
 Isıtıcı bir soğuk bu, değişik
 Sensin, bir yüzümde geziniyor şimdi yüzün
 Bir elimizdeki kitaplarda
Şiirler okuyoruz bugün
 Limanlık bir deniz gibi kıpırtısız önümüzdeki taş masa
 Uykuya yatmış gibi bütün balıklar
 Gemileri kaptansız tayfasız
 Gidip gidip geliyor kimi zaman da
 Anayurduna dağlara
Şiirler okuyoruz bugün.
 Yaşlandık da ondan mı
Susarak katlanıyoruz her mutsuzluğa
 Saatlendiriyoruz günü
 Bölüyoruz dakikalara
 Bir hiç oluncaya kadar bölüyoruz onu.
 Bölüyoruz yani bütün mutsuzluklara
 Bir yaprak saniyesi geçiyor usul usul
 Penceremizden
 Mavi mavi hatmiler parlıyor dışarıda
 Dışarıda küçük bahçemizde
 Ayak izleri gibi gökyüzünün
 Hatmiler
 Bırakıyoruz bu sessiz uyuma kendimizi
 Derken bir mavi damar, bir dudak büküş
 İyi anlaşılamayan bir ses sokaktaki
 Çırpına çırpına yükselen duman
 Bir tutam saçın öne düşüşü
 Sanki bir sardunya bir yaz boyu ne kadarcık uzarsa
 Kaça alınırsa bir tükenmez kalem
 Doluyor içimize öyle
 Hayatın birdenbire anlaşılması gibi bir duygu gürültüsü
 Yağmur yağacak.
 Yaşını çoktan aştım Orhan Veli’nin
 Ölümle duruyorsa eğer yaşlanmak
 Onun bir sonbahar yağmuruna gömülü ölüsü
 Yağdı yağacak
“Ölünce kirlerimizden temizlenir
 Ölünce biz de iyi adam oluruz...”
Sade ve ince
 Dünyaya uzun parmaklarıyla dokundu dokunacak.
 Yorulduğun zaman söyle
 Susalım, hiç konuşmayalım istersen
 Sussak da, hiç konuşmasak da, sözlerin senin
 Açık denizler gibidir zaten elimde
 Her zaman ama her zaman bir kıyıyı sezdiren
 Hatırlıyorum da kelimelerini bir bir:
Şairlerin flaşları kalpleridir
 Dışarıya da parlamalı biraz
 Kaldı ki ben içimde gezinmekten yoruldum
 Sensin, iyi anlarsın beni
 Gözlerine başka türlü bakıyorum
 Ben bütün gözlere başka türlü bakıyorum şimdi
 Nemli bir tülbent olup buğulanıyor
 Ve yaslı ve mahzun
 Ve devrilmiş bir boya kabı gibi de yoğun
 Memleketimin gözleri
 Yağmur yağacak.
 Öyle bir yağmur ki bu, bilirsin
 Dam saçak demeyecek, yağacak
 Yağacak bir hışım gibi canevine kentin
 Kalplerimiz küle gömülmüş elmalar gibi
 Patladı patlayacak
 Alacak sonunda kendi rengini.