24 Mayıs 2013

Zahir - Paulo Coelho


Gözden kaybolmuştu ama ancak şimdi anlıyordum ki Zahir, bir nesneyi takıntı haline getirmiş bir adamdan çok daha öte bir şeydi, Borges’in öyküsünde bahsettiği Kurtuba camiinin bin sütunundan sadece biriydi, ya da iki senedir korkunç biçimde tecrübe ettiğim üzere, Orta Asya’da bir kadındı. Nesilden nesle aktarılmış her şeye yönelik bir takıntıydı Zahir, hiçbir soruyu cevapsız bırakmıyor, bütün boşluğu dolduruyor, her şeyin değiştiği gerçeğini hesaba katmamıza asla izin vermiyordu.

Savaş muhabiri karısı bir gün ansızın kayıplara karışan ünlü bir yazar… Paris gecelerinde gizli buluşmalar… Şamanlar ve berduşlar… Yoksulluklarına rağmen hayatı dolu dolu yaşayanlar… Yazgılarının peşinden koşanlar… Yüreğini pusula ederek yollara düşen bir âşık…

Paulo Coelho’nun en samimi romanlarından Zahir, Santiago Yolu’nda filizlenip Paris sokaklarından geçerek Orta Asya’nın bozkırlarına uzanan büyüleyici bir aşk hikâyesi.

Aşk vahşi bir güçtür. Zapt etmeye çalışırsak bizi mahveder. Hapsetmeye çalışırsak bizi köle eder. Anlamaya çalışırsak bizi şaşkına çevirir.

* * *

  "Seni kendimden bile daha çok seviyorum." Eğer bunu söyleyebilirsem kendimle barış içinde yaşamayı sürdürebilirim, çünkü bu aşk beni rehin aldı.

Ünlü, başarılı, zengin bir yazarın savaş muhabirliği yapan karısı Esther bir gün ansızın ortadan kaybolur. Esther kaçırılmış mıdır, öldürülmüş müdür, yoksa kocasını mı terk etmiştir? Çok sevdiği karısını bulmak için yanıp tutuşan yazar, Esther'in en son birlikte görüldüğü Kazak genci Mikhail'le birlikte Fransa'dan İspanya'ya, Hırvatistan'dan Orta Asya steplerine uzanan bir yolculukta bulur kendini. Bu büyülü yolculuk giderek bir "iç yolculuğa" dönüşecek, yazar yazgının gücü ve aşkın doğasını yeniden keşfedecek, yaşamına yeni değerler biçecektir... Günümüzün en çok okunan yazarlarından Paulo Coelho, daha önce yayınladığımız Simyacı, On Bir Dakika, Veronika Ölmek İstiyor gibi romanlarından sonra Zâhir'de de, okurlarını bir ruh yolculuğuna çıkarıyor. Zâhir'i okuduğunuzda, kendinizi daha derinden tanıyacaksınız.

 
Güneşin, denizlerin, rüzgarların enerjisinden yararlanabiliriz.Ancak, insanoğlunun sevginin enerjisinden yararlanmayı öğrendiği gün, ateşin keşfedildiği gün kadar önemli olacak...Zâhir
 
Biz bir isyanın içinde doğduk. Tüm hevesimizi onun içine boşaltıyoruz, yaşamlarımızı ve gençliğimizi riske atıyoruz ve birden korku duyuyoruz; ilk anda duyduğumuz keyif, yerini yorgunluk, monotonluk, kendi yeteneklerimizden kuşkulanmak gibi baş etmemiz gereken gerçek zorluklara bırakıyor: Bazı arkadaşlarımızın çoktan vazgeçtiğini fark ediyoruz.

Bazı şeylerin gitmesini izin vermek işte bu nedenle çok önemlidir. Onları serbest bırakmak. Gevşek olanı kesmek. İnsanların hiç kimsenin işaretli kağıtlarla oynamadığını anlaması gerekiyor; bazen kazanırız ve bazen de kaybederiz. Hiçbir şeyi geri almayı bekleme, yaptıkların için takdir edilmeyi bekleme, ne kadar zeki olduğunun keşfedilmesini bekleme ya da aşkının anlaşılmasını. Daireyi tamamla. Gururlu, yetersiz ya da kibirli olduğun için değil, sadece artık onun senin yaşamında yeri olmadığı için. Kapıyı kapat, plağı değiştir, evi temizle, tozdan kurtul. Geçmişte olduğun kişi olmayı bırak ve şu anda kimsen o ol.