-Daha mutlu olmasını istediğimiz bir geçmişi yadsıyarak onu yeni karşılaştığımız insanlar için değiştirebileceğimizi ummamız bu insanların çekiciliğinden ileri gelir.
-Doğrusunu isterseniz, gerçekten aşık bir kadının kişiliği yoktur hiçbir zaman; bir kişiliği olduğunu söyler, kendini buna inandırmaya çalışır, ama doğru değildir. Hayır, sevdiği adamın kendisini de bulmak istediği kadını anlamaya, o kadın olmaya çalışır.
-Aşk mı?” diyordum. “Neymiş bu aşk dedikleri? Bilmiyor musunuz ne olduğunu? Öğrenirsiniz…siz de bir gün düşersiniz ağına.
-Bir yıldan beri, anladığım çok önemli bir şey var, o da şu: İnsan gerçekten seviyorsa, sevdiği varlıkların yaptıklarına fazla önem vermemeli. Onlara gereksinimimiz vardır; yalnız onlar bizi vazgeçemeyeceğimiz bir ‘havada’ yaşatabilirler. (dostunuz Helene ‘bir iklim’ der, çok doğrudur)
-Tüm
beylik duyguların gerçek olduğu, ana babaların çocuklarını, çocukların
ana babalarını, kocaların karılarını sevdikleri kabul edilmişti bizde.
Marcenat’lar dünyayı yakışıksız kaçan hiçbir yanı bulunmayan bir yeryüzü
cenneti gibi görmek isterlerdi. Bu da, öyle sanıyorum ki, iki
yüzlülükten çok, temiz yüreklilik belirtisiydi.
-Yaşam hepimize aşkta alçakgönüllülüğün kolay olduğunu öğretir. Bazı bazı en nasipsizler beğenilir; en çekiciler başarısızlığa uğrar.
-Bilinmedik bir öz, kendimizi durmuş oturmuş bir kimyasal bileşime dönüştürmemiz için oluşumumuzda eksik olan bir öz çıkarırlar da ondan severiz insanları.
-Belki de insanları en çok
bölen şey, kimilerinin her şeyden önce geçmişte, kimilerinin de yalnız
içinde bulundukları dakikada yaşamalarıdır.
-Beni mutsuz gördü mü, iyileştirmek için her şeye hazır olduğunu sanırdı, ama gururuyla zayıflığı iyiliğinden daha güçlüydü, yaşayışı değişmezdi.
-Tutkun adam sevdiği kadının duyguları karşısında aşırı ölçüde duyarlıdır; tepkisini de hemen gösterir.
-Hemen her zaman kendi mutsuzluğumuzu kendi elimizle hazırlarız.
-Şimdiki
zamanda yaşamak gerek. Önemli olan her andan bu anın içinde
bulunabilecek gücü çıkarmak. Buna da üç yoldan ulaşılabilir. Güçle,
tehlikeyle ya da istekle. Yok olmuş bir arzunun düşünü sadakatle
sürdürmeye çalışmak neden? Gerçek güç ancak sürekli olanda, zor
olandadır da ondan.
-İkili
yalnızlık, bıkkınlığa, can sıkıntısına kadar varmayınca, duyguların ve
güvenin ağır ağır yükselmesini sağlar, bu da bu yalnızlığı paylaşanları
çok yaklaştırır.
-Hiçbir şey paylaşılmayan bir büyük aşk kadar alay konusu olmaz, ama hiçbir şeyde bu denli alçak gönüllülük vermez insana; sevildiğimi sezince şaşırıp kalıyordum. Gerçek şu ki, bir erkeği zorlu pençesine almış bir tutku, hiç arzulamadığı bir zamanda kadınları kendine çeker. Bir başkasının saplantısı içindedir, doğuştan yumuşak ve duygulu bile olsa, ilgisiz ve nerdeyse kaba bir insan oluverir. Mutsuz olduğu için, sunulan bir sevginin çekimine kapılır bazı bazı. Bunu tadar tatmaz bıkar, bıktığını da belli eder. İstemeden, bilmeden, en korkunç oyunu oynar. Tehlikeli olur, yenilmiş olduğu için fetheder. Beğenilmekte yeteneksiz olduğuma hiçbir zaman böylesine inanmamıştım, beğenilmeyi böylesine az arzuladığım olmamıştı, ama bağlılığın ve aşkın böylesine açık kanıtlarıyla da karşılaşmamıştım hiç.
-Aşkın gözünün kör olduğunu söyleyenler yanılıyor, ne var ki, aşk bir insanda kendisi için her şeyden önemli olan o çoğu zaman tanımlanması olanaksız şeyi bulduğunu sanıyorsa, çok iyi gördüğü kusurlara, zayıflıklara ilgisiz kalır.
-İnsan mutlu ise ne diye sıyrılsın?”
Mutluluk hiçbir zaman kımıltısız değildir “mutluluk kaygı içinde bir duraklamadır.”
-Çok güzel anlar hüzünlüdür her zaman. Geçici olduklarını duyar insan, durdurmak ister, bir şey gelmez elinden.
Sahaflarda buldum bu romanın eski bir baskısını.
Varlık Yayınları'ndan çıkmıştı. 1967 yılında, Tahsin Yücel çevirisiyle.
Sayfalarını
karıştırırken bir ithafla karşılaştım, şöyle diyordu: "Sevgilim, bu
kitabı ilk defa on beş, bilemedin on altı yaşımda okudum. O kadar
bayıldım ki, bir süre Odile oldum... Sonra kitap bir biçimde yok oldu.
Unutmuştum. Geçen gün sahafta görünce bir heyecan, bir heyecan...
Değişmemiş... Bence hâlâ en güzel aşk hikâyelerinden biri... Sana
aldım".
Okuduğumda, ithafı yazana hak verdim. Hakikaten okuduğum en
güzel aşk hikâyelerinden biriydi. "Her an yeni bir hayat serilir
önümüze", "birdenbire gidişim sizi şaşırtmış olmalı" diyor ve
"kaderlerimizle arzularımız hemen hiç bir zaman bağdaşmıyordu" diye
bitiyordu kitap.
Helikopter'in ilk kitabı bu: Aşka âşık olanlar için tekrar yayınlıyoruz bu dünya güzeli kitabı, unutulmasın diye.
Levent Yılmaz
Yayın Yönetmeni