Mevlana bazı şiirlerinde savaşın, kavganın, hastalıkların olmadığı, ırmaklardan sütlerin aktığı, mutluluk şarabı içenlerin huzurlu bir yaşam sürdükleri bazı ülke tasvirlerine yer verir. Denizler Üstünde adlı şiirinde anlattığı hayali ülke Koç burcunda, ihtiyarlığın olmadığı, eğlenceye ve rahatlığa doymuş insanların olduğu huzurlu bir yerdir. Mevsim bahardır, süt ırmakları, bal nehirleri vardır. Bu ülkede hastalık, kaygı, kasvet, beylik, ağalık yoktur. Kavgalar, husumetler, davalar, düşmanlıklar son bulmuştur.
Pek acayip bir şey bu:
Güz mevsiminde olduğumuz halde
Birden bire güneş koç burcuna girdi baktım.
Baktım birdenbire ilkbahar oldu.
Birdenbire kaynadı kanım.
Nerdeyse hani
bulanıp kanıma
bir deve gibi köpürecek,
bir deve gibi oynamaya başlayacağım.
Bir uzaklaşıp bir yaklaşması kan dalgalarının.
Kendinden geçmiş insanla dolu bir ova.
Ölümsüz, gözle görülmez bir içki âlemi.
Baktım birdenbire canlandı ölü.
İhtiyarlar baktım genç oluverdi.
Baktım bakırlar kesildi som altın
Daha iyisi geldi yerine,
daha güzeli geldi baktım,
şehrimizden ayrılanın.
İçki, eğlence, tad sarmış şehrimizi.
Elinde bir kadeh var her sarhoşun.
Kimi doymuş, rahat, kendinde.
İçkiye doğru koşmakta kimi.
Gürül gürül süt ırmağı bir yanda,
bir yanda gürül gürül bal nehri.
Pek acayip bir şey bu:
Bir şehirde padişah bir tane olurdu,
gökyüzünde ay bir tane.
Bu şehir padişahlarla dolu,
gökyüzü aylarla, zuhallerle.
Sen haydi koş var git hekimlere,
orda işiniz yok de sizin.
Orda ne dermansızlık, ne dert var, de.
Orda ne gam, ne kasavet var, de.
Orda ne kadı, ne vali.
Ne bey, ne beyin vergicisi.
Davalar, düşmanlıklar, kavgalar zaten
denizlerin üzerinde hiç bir zaman yürüyemedi.