08 Ocak 2013

Jiddu Krishnamurti - Farkındalığın Işığı

  
"Farkındalığın ışığında acılar, incinme duyguları, nefret vb. duygular yanar gider." "Gerçeğin yolu yoktur ve Gerçeğe bir yol, bu dünyada bir tarikat vasıtasıyla varılamaz. Gerçek sınırsız ve koşulsuz olduğu için organize edilemez. Tüm kurumlar insanları gitmek ve kendi yollarına çekmek içindir. Birinin peşinden gitmeye başladığım an, gerçeğe ulaşman sona erer." Krishnamurti, bu kitabında an’ı tüm farkındalığımızla yaşadığımız sürece belleğin kayıt yapmayacağını söylüyor. İnsan duygusal belleğinde kayda geçmiş "anı"ları tekrar tekrar hatırlayarak acı çeker. Bu yüzden de geçmişte yaşar. Geçmiş ya da gelecekte yaşayan kişi de an’a tüm dikkatini veremez. An’ın kendisi "Şirmdi ve burada" yaşayamaz. Farkındalık ışığını an’a yöneltmeyen kişi, bir an sonra geçmiş olacak anların karanlığında kalmaya kendisini mahkum eder. İşte bu karanlık, cehaleti, benciliği, bağımlılığı doğurur. An’da tüm farkındalığımızla dolu dolu yaşadığımızda hiçbir eksiklik kalmayacağı için, bir an sonra "geçiş" olacak olan bu an, eksikliği tamamlamak için bizi kendisine doğru (geçmişe doğru) çekmez. Ve biz yeni bir anı deneyimlemek üzere tümüyle özgür oluruz.
 
 
-Bir öğretmen öğrencileriyle her sabah iyilik, güzellik ve sevginin doğası üzerine konuşuyordu. Bir sabah, tam konuşmasına başlarken, pencere pervazına bir kuş kondu. Bir süre şakıdı ve uçtu. Öğretmen öğrencilerine şöyle dedi: "Bu sabahki konuşma sona erdi." 
 
-Çoğumuz ikinci el insanlar haline geldik. Okuyoruz, üniversiteye gidiyoruz, büyük oranda bilgi biriktiriyoruz. Bu bilgiler başka insanların düşündüklerinden ve söylediklerinden oluşuyor. Topladığımız bilgileri başkalarının söyledikleriyle kıyaslıyoruz. Orijinal hiçbir şey yok. Yalnızca tekrar ediyoruz, tekrar ediyoruz, tekrar ediyoruz. Ve biri bize, "düşünce nedir, düşünmek nedir?" diye sorduğunda yanıt veremiyoruz.
 
-Yasaların önünde eşit olduğu varsayılıyor. Ama iyi avukat tutabilecek olanlar "daha eşit."
 
-Adalet bütün olmak, entegre olmak, parçalanmamış olmak, onurlu olmak anlamına gelir. Bu da ancak kıyaslamanın olmadığı yerde mümkündür. Ama daima kıyaslıyoruz. Ölçümün olduğu yerde adalet olmaz. Taklidin, biçimciliğin olduğu yerde, çoğunluğun doğru düşündüğü varsayılan yerde adalet olmaz.adaletin tohumu anlayışımızın derinliğinde yani içimizdedir.
 
-Kendinizle, kendi sorunlarınızla, kendi bulanık düşüncelerinizle meşgul olduğunuz sürece, sonucun ne olacağına baştan karar verdiğiniz sürece, geçmişteki deneyimlerinize takılıp kaldığınız sürece gözlemlemeniz imkansızdır.
 
-Eğer kendinizin farkındaysanız yalnızlığın ne olduğunu bilebilirsiniz: Tümüyle kendini yalıtılmış hissetme! Eşiniz, çocuklarınız, birçok arkadaşınız olabilir ama öyle bir an gelir ki kendinizi tümüyle yalnız ve yalıtılmış hissedersiniz; bu büyük bir acıdır.