"Farkındalığın ışığında acılar, incinme duyguları, nefret vb. duygular
yanar gider." "Gerçeğin yolu yoktur ve Gerçeğe bir yol, bu dünyada bir
tarikat vasıtasıyla varılamaz. Gerçek sınırsız ve koşulsuz olduğu için
organize edilemez. Tüm kurumlar insanları gitmek ve kendi yollarına
çekmek içindir. Birinin peşinden gitmeye başladığım an, gerçeğe ulaşman
sona erer." Krishnamurti, bu kitabında an’ı tüm farkındalığımızla
yaşadığımız sürece belleğin kayıt yapmayacağını söylüyor. İnsan duygusal
belleğinde kayda geçmiş "anı"ları tekrar tekrar hatırlayarak acı çeker.
Bu yüzden de geçmişte yaşar. Geçmiş ya da gelecekte yaşayan kişi de
an’a tüm dikkatini veremez. An’ın kendisi "Şirmdi ve burada" yaşayamaz.
Farkındalık ışığını an’a yöneltmeyen kişi, bir an sonra geçmiş olacak
anların karanlığında kalmaya kendisini mahkum eder. İşte bu karanlık,
cehaleti, benciliği, bağımlılığı doğurur. An’da tüm farkındalığımızla
dolu dolu yaşadığımızda hiçbir eksiklik kalmayacağı için, bir an sonra
"geçiş" olacak olan bu an, eksikliği tamamlamak için bizi kendisine
doğru (geçmişe doğru) çekmez. Ve biz yeni bir anı deneyimlemek üzere
tümüyle özgür oluruz.
-Bir öğretmen öğrencileriyle her sabah iyilik, güzellik ve sevginin
doğası üzerine konuşuyordu. Bir sabah, tam konuşmasına başlarken,
pencere pervazına bir kuş kondu. Bir süre şakıdı ve uçtu. Öğretmen
öğrencilerine şöyle dedi: "Bu sabahki konuşma sona erdi."
-Çoğumuz ikinci el insanlar haline geldik. Okuyoruz, üniversiteye
gidiyoruz, büyük oranda bilgi biriktiriyoruz. Bu bilgiler başka
insanların düşündüklerinden ve söylediklerinden oluşuyor. Topladığımız
bilgileri başkalarının söyledikleriyle kıyaslıyoruz. Orijinal hiçbir şey
yok. Yalnızca tekrar ediyoruz, tekrar ediyoruz, tekrar ediyoruz. Ve
biri bize, "düşünce nedir, düşünmek nedir?" diye sorduğunda yanıt
veremiyoruz.
-Yasaların önünde eşit olduğu varsayılıyor. Ama iyi avukat tutabilecek olanlar "daha eşit."
-Adalet bütün olmak, entegre olmak, parçalanmamış olmak, onurlu olmak
anlamına gelir. Bu da ancak kıyaslamanın olmadığı yerde mümkündür. Ama
daima kıyaslıyoruz. Ölçümün olduğu yerde adalet olmaz. Taklidin,
biçimciliğin olduğu yerde, çoğunluğun doğru düşündüğü varsayılan yerde
adalet olmaz.adaletin tohumu anlayışımızın derinliğinde yani
içimizdedir.
-Kendinizle, kendi sorunlarınızla, kendi bulanık düşüncelerinizle meşgul
olduğunuz sürece, sonucun ne olacağına baştan karar verdiğiniz sürece,
geçmişteki deneyimlerinize takılıp kaldığınız sürece gözlemlemeniz
imkansızdır.
-Eğer kendinizin farkındaysanız yalnızlığın ne olduğunu bilebilirsiniz:
Tümüyle kendini yalıtılmış hissetme! Eşiniz, çocuklarınız, birçok
arkadaşınız olabilir ama öyle bir an gelir ki kendinizi tümüyle yalnız
ve yalıtılmış hissedersiniz; bu büyük bir acıdır.