02 Aralık 2012

Mine Söğüt - Kırmızı Zaman

Mine Söğüt’ün ikinci romanı Kırmızı Zaman, 1900’lerin başlarından 2002 yılına uzanan bir hikâyeyi anlatıyor. Başlıca kahramanları olan ve birbirini tanımayan Zaman Dayı’nın, Halat Niyazi’nin, Botan’ın ve küçük Hüsran’ın hikâyeleri birbirine karışıp sonunda kimsesizler mezarlığında birleşiyor. Ölüm, kayboluş, arayış, tanrı ve sır ve baba kavramları ağırlıkla işlenmiş ve romanın dokusuna sinmiş. Hüsran dışında bütün kahramanların hayatlarında önemli ve açığa çıkmayan sırlar var.
 
 
 Zaman: Olayların birbirini izlediği sonsuz bir ortam olarak düşünülen soyut, temel kavram. Şimdinin geçmiş olmasını sağlayan ve çoğunlukla dünyayı, varlıkları etkileyen bir güç olarak düşünülen kesintisiz hareket. Ölçülebilir bir nicelik olarak düşünülen süre. Bu sürenin belli bir olayın, bir eylemin gerçekleştiği sınırlı bölümü. Önceden saptanmış ya da uygun olan an. İçinde yaşanılan dönem. Dünyada yayımlanan saat işaretlerini düzenleyen kabul edilmiş uluslararası kurallara göre saat işaretleriyle yayınlanan zaman ölçeğine eşgüdümlü evrensel zaman denir. Gökmekaniğiyle, özellikle de ayın hareketlerinin incelenmesiyle elde edilen sonuçlardan çıkarılan zaman ölçeği gökgünlüğü zamanıdır. Hileyle satılan maldan zarar gören müşterinin zararını satıcının karşılayacağına kefil olmasına zaman-ı gurur denir. Sahibinin izni olmadan kullanılan malın kullanma bedelinin ödenmesi ise zaman-ı menfaattir. Bir makine üzerinde bir parçayı işlerken aynı parçayı ya da bir başka parçayı bir başka işleme hazırlama zamanına gizli zaman denir. Bir kumanda zincirinin ya da bir ayarlama döngüsünün bir öğesi için, bir giriş işaretinin uygulanmasıyla buna denk düşen çıkış işaretinin başlangıcı arasında geçen zamana ölü zaman denir. Ölü zamanlar döngülü sistemlerin kararsızlık nedenlerinden birini oluşturur. Kant’ta zaman bütün sezgiler için temel işlevi gören zorunlu bir tasarımdır. Hegel’de zaman fiilen var olan kavramın kendisidir. Bu bakımdan zaman her türlü hakikatin evetlenme yeridir. Zaman belki de tanrının ta kendisidir.
 
 - - - - - -
 
 
 Küçükken anneannem bana, sonsuz zaman algısından bahseden bir masal anlatmıştı: Çocuklar zamanı algılayamadıkları yaşlarda, tüm evrene hakim olan o tanrısal sonsuzluğu hissedebilirlermiş. Bu onları huzurlu ve korkusuz yaparmış. Zamanı algılayamadıkları için zamanın geçişini de fark etmez ve kendilerini ölümsüz bilirlermiş. "Sen," demişti, "şimdi o sınırsız zaman algısının büyüsündesin; zamanın geçip gittiğini fark ettiğin an büyüyeceksin... " Anneannemin bana korkunç bir masal anlattığını çok sonra fark ettim. Bana korkunç bir ölüm masalı anlattığını... bir gün zamanı algılamak ölümü de algılamak olacaktı. Doğduğumuz andan itibaren yarıştığımız, savaştığımız ve sonunda mutlaka yenildiğimiz zaman! Bizden önce de, bizden sonra da var olan, biz varken varlığıyla bizi kavuran, içinde şuursuzca can çekiştiğimiz kadim kavram... Anneannemin anlattığı masalda zamanı algılamanın en belirgin işareti onun hızla geçtiğini hissetmekti. Zamanın hızla geçtiğini hissettiğim günlerde, içinde zaman, masal ve ölüm olan bir roman yazdım. Öncesi ve sonrası olmayan hayatların, ancak bir çocuğun sonsuz zaman algısı içinde yaşanabilecek bir hızla yaşandığı ve kahramanlarının sadece ve sadece ölmem ek için aradığını bulamadığı, bir yere varamadığı bir hikaye... Kahramanları huzurlu ve korkusuz bir masal...