"Sahip olduğunuz koşulları değiştirmek için, önce farklı düşünmeye başlayın."Norman Vincent Peale
Bir insanın yaşamına yön veren en önemli etmen, zihninin şekillendirdiği düşünceleridir. Çocukluğumuzdan itibaren oluşturduğumuz düşünce kalıpları, yaşamımızın niteliğini belirlemektedir. Zihnimizde üretilen düşünceler, yaşam sürecinde, bizi mutlu edebildiği gibi son derece mutsuz da edebilir. Yani hayata nasıl bakıyorsak, hayatta bize öyle bakacaktır.
Bir insanın hayatında düşünmediği hiçbir şey gerçekleşemez. Düşünmeden hiçbir şeyi yapamayız ve hayatımıza sokamayız. Örneğin boş bir kağıda hiçbir şey düşünmeden bir şeyler karalamaya çalışın. Başaramazsınız. Çizdiğiniz her çizgi düşüncenizin sonucu oluşmuştur. Eliniz zihninizde üretilen düşüncelere göre hareket eder. Küçük yaşlarımızdan itibaren çevremizden bize yansıyan çok sayıda olumsuz düşünce ile kodlanıyoruz. Örneğin sen yapamazsın, sen beceremezsin, çirkinsin, çok uzunsun, çok kısasın, çok hareketlisin, babam kalp hastalığından öldü, beni de aynı akıbet bekliyor gibi düşünceler zaman içinde bilincimizde veya bilinçaltında tepkilere neden olmaktadır. Bazen bunları, eğer vücudumuz güçlü ise, zarar görmeden atlatırız. Çoğu zamanda bizi hastalığa kadar götüren düşünce kaosu içinde yaşarız.
İnsan, olumsuz duygu ve düşünceler olmadan da yaşamını sürdürebilir. Yaşama dair sorunlarımızın olması bizim olumsuz, saldırgan ve kötü olmamızın koşulu olamaz. Hiç birimizin yaşamak için endişeye, korkuya, öfkeye ihtiyacı yoktur. Yaşam içinde önce aile, daha sonra, eğitmenler ve toplum bu tür düşüncelerin insanda oluşmasına sebep olmaktadır. Örneğin; okumazsan adam olamazsın, yemeğini yemezsen annen seni sevmeyecek, ders çalışmazsan babana söylerim ...gibi.
Sözcükler de, tıpkı düşünceler gibi enerjiye sahiptir. Sözcükler ifade edilen düşüncelerdir ve niyetimizin mesajını taşırlar. Onlar kendilerine uygun enerjileri çağırırlar. Eğer sürekli olarak çevremize kilo vermek için ne kadar uğraşıp didindiğimizi söylüyorsak, daha fazla didinme yaratmayı sürdürürüz. Eğer insanlara devamlı korkularımızdan, endişelerimizden bahsedersek, yaşantımıza devamlı korkacağımız ve endişeleneceğimiz olayları çekmeye devam ederiz. Zararsız olduğunu zannettiğimiz bir gevezelik bile enerji yayar. Hiçbir düşünce boş değildir! Enerji düşünceyi izler, neyi yansıtırsak onu çekeriz. Kısacası düşüncelerimizi sözcüklerle ifade ettiğimizde, onların enerjileri Evren'e yayılıp bize düşünce ve sözle sunduğumuz şeyleri misliyle geri getirirler. Ne düşüneceğimizi seçebildiğimiz gibi, sözcüklerimizi de bilinçli olarak seçme gücüne sahibiz.
Vermek istediğimiz mesaj iyi niyetle de olsa olumsuz cümleler ile yanlış enerjiler oluşturulmaktadır. Toplumumuzda sık söylenen "erkekler ağlamaz", "kızlar ağaçlara tırmanmaz", "birisi sana vurursa sen de ona vur", "kazasız belasız git", "çok gülersen çok ağlarsın" veya "yabancılara güvenilmez", "geceleri yalnız başına sokağa çıkılmaz", "insanlar seni aldatır", "parayla saadet olmaz" gibi örneklerini çoğaltacağımız düşünce kalıplarıyla oluşan mesajlar birçok inanç kalıbını oluşturur.
İşte hepimizin çok iyi bildiği olumsuz düşünce ve duygulardan birkaç örnek : "Endişe, yargılamak, kıyaslamak, kıskançlık, sevgisizlik, kendi değerini bilmemek, inat, şüphe, nefret, hırs ve rekabet, bağımlılık, sabırsızlık, korku uyandıran düşünceler; hastalık, yalnız kalma, dışlanma, aldatılma, kaybetme, başaramama, anlaşılamama, eleştirilme."
Düşünceler bilincimizin denetimi altında olduğuna göre, istediğimiz düşünceyi bilinçli olarak seçebilir ve düşüncelerimizi kontrol edebiliriz. O zaman neden kızgınlık, öfke, korku, endişe, hırs. gibi düşünceler yerine, enerjimizi artıran, auramızın, çakralarımızın dengede olmasını sağlayan, bağışıklık sistemimizi kuvvetlendiren, kendimizi sağlıklı ve mutlu hissettiren sevgi, şevkat, iyilik dolu düşünceleri yaşantımızda kalıcı bir hale getirmiyoruz?
Gündüz Saka