Brooklyn Çılgınlıkları, günümüz Amerikan edebiyatının en seçkin yazarlarından Paul Auster’ın, hiç kuşkusuz, en içten, en coşkulu kitabı. Üç kişinin Brooklyn’de kesişen yaşam çizgilerini ustalıkla ören roman, sıradan insan yaşamının görkem ve gizemlerine unutulmaz bir övgü.
Bir insan bir hikâyenin, hayali bir dünyanın içinde yaşayacak kadar şanslı olduğunda, bu dünyanın tüm acıları yok olur. Çünkü hikâye sürdüğü müddetçe, artık gerçeklik yoktur.
Sen, ağaca bakmaktan ormanı göremeyen o küçük insanlardan birisin.
Ölüler için sürekli üzülün. İyi erkekler ve kadınlar için üzülün. Gövdeleri tükenip giden yaşlılara üzülün. Vakitsiz ölen gençlere üzülün. Ölümün bizi dünyadan çekip almasına izin veren dünyaya üzülün. Üzülün!
Herkes içinde birkaç kişi taşır ve çoğumuz kim olduğumuzu bilemeden bir benlikten ötekine sıçrar dururuz.
Bir insan ölür ve yavaş yavaş o hayatla ilgili bütün izler silinir.
İnsan, kendisine gizemli bir hava verince, çevresindekilerle ilişkisinde kozu elinde tutardı.
Yalancı rüyalar gibi sönüverdi sevinçlerim, Geçti el üstünde tutulduğum günler, Aşk aldattı ve tükendi hayallerim: Geriye kalan yalnızca hüzünler.
Oscar Wilde’ın dediği gibi, yirmi beşinden sonra herkes akrandır.
Bir insan bir hikâyenin, hayali bir dünyanın içinde yaşayacak kadar şanslı olduğunda, bu dünyanın tüm acıları yok olur. Çünkü hikâye sürdüğü müddetçe, artık gerçeklik yoktur.
Çevremizdeki dünya ne kadar da çabuk değişiyor, zaferimizle övünmeye bir anlık zaman bırakmadan bir sorunun yerini ne kadar da çabuk yeni bir sorun alıveriyor.
yalancı rüyalar gibi sönüverdi sevinçlerim, geçti el üstünde tutulduğum günler, aşk aldattı, ve tükendi hayallerim, geriye kalan yalnızca hüzünler.
Sen, ağaca bakmaktan ormanı göremeyen o küçük insanlardan birisin.
İnsan bir hikayenin içinde, bir hayal dünyasında yaşayabilecek kadar şanslıysa, gerçek dünyanın acıları sona erer.
insan bir hikayenin içinde, bir hayal dünyasında yaşayabilecek kadar şanslıysa, gerçek dünyanın acıları sona erer. Çünkü hikaye devam ettiği sürece gerçek yoktur.
Yeni bir çağa girdik Nathan. Aile-sonrası, öğrencilik-sonrası, geçmiş-sonrası Cam ve Tahta çağı”. “Geçmiş-sonrası da ne demek?” “Bugün’ demek. Ayrıca ‘gelecek’ de demek. Ama artık o eski zamanla ilgim yok demek. Köprünün altından çok sular akıyor, Tom.