17 Şubat 2024

CİMRİ

PERDE I
SAHNE I
VALÉRE, ÉLISE

VALÉRE: Lütfettiniz, beni sevginize inandırdınız, beni mi minnettar ettiniz, şimdi de mahzun duruyorsunuz, bu nasıl şey Éliseciğim? Ben sevinip dururken, ne yazık ki sizin ah çektiğinizi görüyorum. Yoksa beni mesut ettiğinize canınız sıkılıyor, aşkıma kapılıp bana verdiğiniz sözden pişman mı oluyorsunuz?

ÉLISE: Sizin için yaptığım hiçbir şeyden ben pişman olamam. Bana bunları öyle sihirli bir kudret yaptırıyor ki başka türlü hareket etmek elimden gelmez. Fakat doğrusunu isterseniz bu işin sonu beni endişelendiriyor. Korkarım, sizi sevmekte pek ileri gittim.

VALÉRE: Aman, Élise! Bana sevgi gösterdiniz diye korkacak ne var?

ÉLISE: Ah, belki yüz türlü şey…Babamın öfkesi, ailemin tekdirleri, el âlemin alayları; üstelik bir de kalbinizin değişmesi ihtimali, hele Valére, temiz bir aşkın ne kadar ateşli olduğunu bildikleri hâlde siz erkeklerin buna karşı gösterdiğiniz haince soğukluk.

VALÉRE: A! Beni başkalarına benzetmek gibi bir haksızlık etmeyin.
Her şeyden şüphe edin, ÉLISE, yalnız size karşı vazifemi yapacağımdan şüphe etmeyin. Ben sizi o kadar çok seviyorum ki böyle bir şey elimden gelmez. Unun için ömrüm oldukça sizi seveceğim.

ÉLISE: İlahi Valére, herkes böyle der. Sözlerine bakınca erkekler hep birbirine benzerler; fakat birbirlerine benzemedikleri ancak hareketlerinden belli olur.

VALÉRE: Mademki bizim ne olduğumuz ancak hareketlerimizden belli oluyormuş, o hâlde bari aşkım hakkında hüküm verebilmek için ne yapacağımı bekleyin, hem de insanı inciten tahminlerin yarattığı yersiz korkulara kapılıp bende kabahat aramayın. Rica ederim, insanın haysiyetine dokunan şüphelere kapılıp beni öldürmeyin. Aşkımın samimiliğini size bin bir delille göstermek için bana meydan bırakın.

ÉLISE: Ah, ne yapayım; insan sevdiklerine o kadar kolaylıkla inanıveriyor ki, evet Valére, ben sizin kalbinizin beni aldatabileceğine ihtimal veremem. Sizin beni gerçekten sevdiğinizi biliyorum ve bana sadık kalacağınızdan da eminim. Bundan hiç şüphe etmek istemem, onun için sadece beni ayıplamalarından endişe ediyorum.

VALÉRE: İyi ama böyle bir endişeye ne lüzum var?

ÉLISE: Eğer herkes sizi benim gözlerimle görmüş olsaydı, o zaman hiçbir şeyden korkmazdım; çünkü ben sizin için katlandığım her şeye sizi layık görüyorum. Bir defa meziyetleriniz size gönül vermemi mazur gösterir, sonra da kaderim beni size bir de minnettarlıkla bağladı. Her zaman, bizi ilk defa birbirimizle karşılaştıran o korkunç kaza gözümün önüne geliyor; canımı azgın dalgalardan kurtarmak için size hayatınızı tehlikeye attıran o asil ruhunuzu düşünüyorum. Beni sudan çıkardıktan sonra bana nasıl şefkatle baktığınız, ne zamanın ne de güçlüklerin söndüremediği şiddetli sevginizin devamlı alakaları aklıma geliyor; o alakalar ki size annenizi, babanızı, memleketinizi unutturdu, sizi buralarda alıkoydu; benim hatırım için size vaziyetinizi değiştirtti, beni görebilmek için size babamın hizmetçisi olmayı bile kabul ettirdi. Şüphesiz, bunlar bende çok güzel bir tesir yaratıyor hem de size verdiğim sözü kendimce haklı bulmama kâfi geliyor; fakat bunlar benim hareketimi başkalarının da haklı bulmalarına belki kâfi gelmez, sonra başkalarının da benim gibi düşüneceklerine pek emin değilim.

VALÉRE: Bütün bu söylediklerinizden ben yalnız sevgimle size layık olmak istiyorum. Başkalarının neler düşüneceklerine gelince; babanız sizi el âleme karşı haklı göstermeye Allah için gayret ediyor; onun aşırı cimriliği, evlatlarına karşı gösterdiği muamele, daha garip şeyleri bile mazur gösterebilir. Size babanızdan böyle bahsettiğim için beni affedin ÉLİSEciğim. Biliyorsunuz ki bu bahiste güzel şeyler söylemek mümkün değildir, ama eğer umduğum gibi annemle babamı bulabilirsem onun bize karşı müsait davranması için pek fazla zahmet çekmeyiz. Onlardan sabırsızlıkla haber bekliyorum, beklediğim haber gecikirse gidip bu işle kendim meşgul olacağım.

ÉLISE: Aman, Valére, sakın buradan bir yere kımıldamayın, siz yalnız babamın gözüne girmeye bakın.

VALÉRE: Bunun için ne yaptığımı görüyorsunuz, hizmetine girmek için nasıl ustaca dalkavukluklar ettiğimi biliyorsunuz, kendisine hoş görünmek için onu nasıl sevimli buluyormuşum gibi davranıyorum; teveccühünü kazanmak için her gün ne kılıklara giriyorum. Bu işte epeyce yol aldım; tecrübemle görüyorum ki insanların dostluğunu kazanmak için karşılarında arzularını kendi arzumuz gibi göstermekten, inandıkları şeylere inanmaktan, kusurlarını [bile] gökyüzüne çıkarmaktan, her yaptıklarını alkışlamaktan daha güzel bir çare yoktur.

Dalkavuklukta fazla ileri gitmeye korkmaya lüzum yoktur; onlara yapılan oyun istediği kadar belli olsun, en kurnaz insanlar bile dalkavukluğa körü körüne inanırlar; bir de methediyormuş gibi göründükten sonra ne kadar gülünç ne kadar yersiz olursa olsun, yutturulamayacak şey olmaz. Bu benim yaptığım, ciddiliğe pek o kadar uyar bir iş değildir; ama ne yapmalı, insanlara muhtaç oldunuz mu onlara uymak lazım, mademki onlar yalnız bu yoldan elde edebiliyoruz, o hâlde suç; pohpohlayanlarda değil, pohpohlanmak isteyenlerdedir.

ÉLISE: İyi ama günün birinde hizmetçi kız bizi ele verir diye düşünüp buna karşı niçin kardeşimi elde etmeye çalışmıyorsunuz?

VALÉRE: İkisi birden idare edilemez; baba ile oğulun tabiatları birbirinin o kadar zıttı ki, ikisinin birden itimadını kazanmaya imkân yok. Ama siz, bir yandan kardeşinizle meşgul olun; kendisini bizden yana çevirmek için kardeşliğinizden istifade edin. İşte kendisi de geliyor, ben gidiyorum. Onunla konuşmak için bu fırsatı kaçırmayın; ama sakın bizim işin söylenmesi münasip taraflarından başkasını söylemeyin.

ÉLISE: Bilmem ona bu sırrımı açmaya cesaret edebilecek miyim?