Hangi zümreden ve mezhepten olursa olsun gençlere iyi bir insan
olmaları ve de yalnız insanlara değil hayvanlara bile vurmanın onları
öldürmenin kötü bir şey olduğu öğretilir ayrıca insan onuruna büyük
değer verilmesi gerektiği ve bu onurun da insanın vicdanına uygun
şekilde davranmasından ileri geldiği söylenir. Bütün bunlar hem
Konfiçyusçu Çinlinin hem Şintoist Japonun hem de Müslüman Türkün
kafasına sokulur. Ama bütün bu öğretilenlerden sonra gençler askere
alınırlar ve burada öğrendiklerinin tam tersini yapmaları istenir
kendilerinden: Yalnız hayvanları değil insanları da yaralamaya ve
öldürmeye hazırlanmaları tanımadığı insanları öldürme emrine itaat etmek
üzere insan onurunu bir yana bırakmaları söylenir. Böyle bir isteğe
çağımızın insanı nasıl bir cevap verebilir? Her halde şu tek cevabı: Ben
bunu yapmak istemiyorum ve yapamam.
Tolstoy Savaşa Karşı Yazılar başlıklı eserinde yöneticiler hakkında şunları söyler: “Hükümetler en seçkin insanlardan meydana gelmiş olsaydılar, tüm halkın birkaç kişiye boyun eğmesi haklı gösterilebilirdi; oysa durum böyle değildir, geçmişte de böyle olmamıştır, gelecekte de olamayacaktır. Halka hükmedenler genellikle en kötü, en değersiz, en acımasız, en ahlâksız ve her şeyden önce en yalancı kimselerdir; ve bu bir rastlantı değildir ”.