30 Kasım 2022

Uzaklıklar, Eski Denizler - Fernando Pessoa

Sayısız garip yüzler! Bütün yüzler biraz gariptir çünkü
Ve hiçbir şey insanları seyretmek kadar kutsallık duygusu vermez bize.
Kardeşlik devrimci bir kavram değildir ne de olsa.
Kardeşliği yaşamak öğretir bize, her şeyi hoş görmeyi öğrettiği gibi,
Ve insan şaşar ne kadar çok şeyi hoş görmek zorunda olduğuna,
Sonunda hoş gördüğü şeylere bakıp nerdeyse sevgiyle ağlamak gelir içinden!

Ah, ne kadar güzeldir bütün bunlar, ne kadar insanca
Ve duygularımıza sıkı sıkıya bağlı, ne kadar candan ve burjuva,
Öylesine karmaşık ve yalın, öylesine soyut ve hazin!
Bir o yana bir bu yana savurarak insan olmayı öğretir bize hayat.
Zavallı insanlar! Hepimiz, her yerdeki biz zavallılar! 

Şimdi veda ediyorum bu saatte yola çıkacak olan
Şu öbür geminin gövdesinde. Tarifesiz bir İngiliz yük vapuru bu,
Bir Fransız gemisi gibi çok pis,
Sevimli bir deniz emekçisi havasında,
Yola çıkacağı şüphesiz dünkü gazetenin son sayfasında ilan edilmiş.

Dokunuyor bana bu yoksul vapurun böyle doğal ve kendi halinde gidişi.
Bilmem neden, titizlenen bir havası var,
Görevini yerine getiren dürüst bir insan gibi.
İşte uzaklaşıyor bulunduğum rıhtımdan.
İşte yavaş yavaş ilerliyor eskiden, çok eskiden
Karavelaların geçtiği yerde…
Cardiff’e mi? Liverpool’a mı? Londra’ya mı? …
Ne önemi var?
O işini yapıyor. Bizim de yaptığımız gibi.…
Yaşamak güzel! 

İyi yolculuklar! İyi yolculuklar!
Yolun açık olsun, düşlerimin heyecanını
Ve acısını benimle paylaşma cömertliğini gösteren
Ve gidişini göreyim diye beni yeniden hayata bağlayan geçici dostum.

İyi yolculuklar! İyi yolculuklar! Hayat böyle işte…

Salınışın öyle doğal, öyle sabaha özgü ki,
Lizbon limanından çıkarken bugün,
Garip, bildik bir sevgiyle dolduruyor içimi…
Niçin mi? Nerden bileyim! ... Haydi… Git…
Hafif bir ürperişle
(T-t-t-t-t…)
Duruyor içimdeki volan.

Geç git, yavaş gemi, geç git, durma sakın…
Bırak beni, uzaklaş, kaybol gözden,
Git, uzaklaş kalbimden,
Uzakta kaybol, uzaklarda, Tanrının sisi,
Gözden kaybol, yazgını izle, beni bırak…
Ben kim oluyorum ağlayıp sızlayacak?
Ben kim oluyorum seninle konuşup seni sevecek?
Ben kim oluyorum sana bakıp aklı başından gidecek?

Gemi rıhtımdan ayrılıyor, güneş yükseliyor altın rengi,
Işımaya başlıyor rıhtımda damlar,
Kentin bütün bu yanı ışıl ışıl…
Git artık, bırak beni, nehrin ortasındaki
Gemi ol önce, orada açık seçik,
Sonra da sığ sulardan uzaklaşan küçük, siyah bir gemi,
Daha sonra ufukta belirsiz bir nokta (ah, çilem benim!)
Ufukta giderek belirsizleşen küçük bir nokta…
Sonra hiç, yalnız ben ve yokluğunun acısı
Ve artık güneşle ışıyan koca bir kent
Ve gemileri olmayan bir rıhtım gibi gerçek ve çıplak bu saat

Ve bir pusula gibi ağır ağır dönen vinç
Kimbilir hangi duyguyu izlercesine yarım daire çizen
Tedirgin ruhumun sessizliğinde…

Çeviri: Cevat Çapan