09 Temmuz 2021

Talât Sait Halman - Göçebe Rubaileri

ÖZGÜR EYER
Durmaz göçeriz; boş kalmaz bizde eyer;
Bozkırdaki ıssızlık dünyaya değer.
Yollar bize vergi: Yoksa, özgürlüğümüz
Yerleştiğimiz kentlere er geç baş eğer.

YENİ CENNET
Bir kez daha sancılarla katlandı çadır;
Cennet yine hep önde ve hep arkadadır.
Dağlarda ateşler yakacak eller ölü;
Bozkırda ıpıssız çalılar yanmadadır.

GÖKTANRIYA
Kâbus gece gündüz ürkütür uykuları;
Sevda deli bir kente sürükler suları.
Göktanrıya atalarla koşan bir ulusuz;
Kör atlarımız silkip atar her yuları.

HANGİ ÇAĞRI
Aşk tanrısı seslendi uzaktan uzağa:
Ürperdi kabileler otağdan otağa.
Aşk? Belki eceldir çağıran, bilmiyoruz:
Yıllar yılı göçmüşüz tuzaktan tuzağa.

GÖÇEBE AÇLIĞI
Baktık: avı vurmamış, yönelmiş bize ok.
Bozkır da aç, atlilar da. İblis yine tok.
Her göçtüğümüz yerde otağ kurmuş ecel.
Toprakta ekin, dağda ağaç, gökte su yok.

SEV BİZİ
Bozgun mu, zafer mi? Cenk yakın. Bekliyoruz:
Kâbus gibi gaddar bir akın bekliyoruz.
Yıllar yılı, hançerlerimiz kan kaplı -
Tanrım, bizi sev. Barışçı kın bekliyoruz.

DAHA SUSAR
Çöl, bir kara iştahla yanar, vâha susar;
Hançer can atar yükselecek âh'a, susar.
Her sevgi kanar cennetin ırmaklarına;
Yer, gök, deniz özlem çeker Allaha, susar.

ŞAHLANAN EVLER
Bizler gibi şahlanan alevler seçtik;
Bıktık cücelerden, yeni devler seçtik.
Sonsuz yaşasınlar diye sevdiklerimiz
Hep başka bir ufka kalkan evler seçtik.

HER YERDE YAŞAMAK
Dağdan dağa koştursa da yoksulluğunu,
Vurmaz göğün en soylu uçan çulluğunu;
Hiç anlayamaz, küçümser özgür göçebe
Tek yerde yaşam sürenlerin kulluğunu.

UMUTSUZ YANKI
Irmak neden ölgün? Ve zehirlendi sular?
At nerde? Yiğit nerde? Neden koptu yular?
Kim saklı bulutlarda? Denizler niye boş?
Kimden geliyor hangi yanıtsız sorular?

YOL YORGUNU
Benden bana hiç yankısı yok uğrağımın.
Kuzgun leşe. Can düşmanıyım mızrağımın.
Biz sonsuzluk yollarının yorgunuyuz.
Son isteği burda kışlamak kısrağımın...

YAPRAKSIZ
Bozgun. Bir avuç toprağımız gitti gider;
Bozkırda koşan bayrağımız gitti gider.
Orman bizim olmuştu. Yenildik. Yine göç.
Dağ çıplak. Son yaprağımız gitti gider.

SOYLU ÖLÜ
İblisten alıp getirdi kıtlık ölümü...
Canlar soluyor mu? Soylu atlar ölü mü?
Asla beni gömmeyin, bir at sırtında,
Dağdan dağa gezdirin tedirgin ölümü.

GÖÇEBE TÜRKÜSÜ
Bağlanmağı öğrenmeyecektir dizgin,
Bozkır yine gök yorgunu, kısrak bezgin.
Aşk türkünü haykır dolu dizgin göçebe:
Göktanrıya yükselsin kutsal ezgin.

KÖREBE
Dağdan dağa, hep saklı ve sessiz, körebe
Oynarsa, ölüp gitmeyecek son göçebe...
Azraili ezmek ve yarınlar aramak,
Günden güne ağmak, yeni bir ömre gebe.

TAZE ÖZLEM
Her mevsimi bir özge bahardır o yerin,
Kutsal suyu şefkatle akar çeşmelerin...
Hep arkada, hep önde bizim cennetimiz:
En nurlu ufuk, muştusudur kör kaderin.

SEVDALI GÖÇEBE
Her girdiğimiz vahaya yağmur yağıyor.
Hasbahçelerin talihi var: nur yağıyor..
Biz, kurduğumuz çadırda cennet buluruz:
Sevdalarımızdan göğe billûr yağıyor.

ÖLMEZ KOŞU

Gök sönse de, dağ çökse de, sevdalı kuyu
Son cennet için taze tutar bengisuyu.
Göç bitse de, at düşse de, coşkun göçebe,
Sonsuz yaşatır ufukta ölgün koşuyu.

DELİ YAĞMUR
Yağmur değil, intihar bu: Toprak çürüyor;
Dağlarda yemiş kalmadı, pıtrak çürüyor.
Gök tanrı delik deşik - delirmiş belki.
Gözlerde dualar, elde mızrak çürüyor.

DÜŞÜNÜ
Her dinlediğim dua, benim öz vaham;
Tüm meyvalar aklımdadır, olmuş ya da ham.
Bin bir yönü tattım, yaşadım her düşünü;
Yoğruldu doyumsuz arayışlarla deham.

ATA
Bıkmış atamız seksen yıllık koşudan;
Avdan ve savaştan, kuru ekmekle sudan.
Vahide bıraktık, atsız, tek yolu var:
Cennetteki dinç atları versin Yaradan.

KIR
Geçtik ecelin kupkuru bozkırlarını
Bir pir yolar olmuş saçının kırlarını.
Gördük çepeçevre sarmış aşk, ufkumuzu;
Aştık denizin, yerin göğün, sırlarını.

KAPKARA
Tılsımlı bahar var bu karın altında,
Sevda dolu çağlar bu karın altında.
Derken bizi Gök tanrı unutmuş belki:
Sonsuz yaşıyor kar bu karın altında.

UMUT HARMANI
Her ıssız ağaçta biz bir orman buluruz;
Buğday kurumuş mu, onda harman buluruz.
Yol yorgunu, gök yılgınıdır başkaları;
Biz yolda umut, ufukta derman buluruz.