15 Haziran 2021

Batı'nın Deli Gömleği - Attila İlhan

 Batı'nın Deli Gömleği 

 

Aslında bu, bir geminin 'seyir defteri'ni incelemek gibi bir şey! Bu geminin adı, Türkiye! 70'li yıllar boyunca bir iki kere 'kaptan' değiştirse de, rotası hemen hemen aynı kaldı. Hele içinde 'seyrettiği' atmosfer hiç değişmedi: Barometre, sürekli düşüktü, fırtına gösteriyordu; 'dost' bellenmiş limanlardan verilen meteoroloji raporları güven verici değildi hiç, saplantı denebilecek bir inatla 'rota'nın istedikleri doğrultuya döndürülmesinde ısrar ediyorlar, aralıksız 'batacaksınız' diyorlardı. Ben, geminin bir yolcusu olarak, sırası düştükçe hem kaptanın tutturduğu doğrultu, hem 'dost' bellediğimiz limanların ?uyarıları', hem de geçmiş yolculuklarda yaşanmış deneyimlerin sonuçları üzerine, defterime bir şeyler karaladım durdum. Okuyacaklarınız, bunlardır. 

 

 * * *

 

Attilâ İLHAN'ı Anarken: Batının Deli Gömleği'nde Türkiye

Türkiye uzun bir zamandır, Mustafa Kemal’in ölümünden beri Batının kültür politikasını, ekonomik sultasını, savunma şemsiyesini üzerine DELİ GÖMLEĞİ giyer gibi giymiştir..

‘DELİ GÖMLEĞİ’ Attila ağabey’in duruma koyduğu teşhisdir. Şöyle demişti:

    ‘Türkiyenin kuruluş felsefesi ve ilkelerine ters düşen bir dış politika ve savunma ortaklığı içinde çırpındığı açıkça görülüyor. Aynen deli gömleği giydirilmiş, akıllı bir adamın, çırpınışı gibi!’.

Sistem ve ‘Eksen’!

Bu çırpınış .. yıldır sürüyor. Türkiye, iki birbirine tamamen zıt politikayı uzlaştırabileceğini sanıyor. Bugün bazı yazar çizer esnafının, ‘Eksenden kaydık mı kaymadık mı’ gibi sığ tartışmalarına 97 de şu vevabı vermişti:

    ‘Türkiye, ulusal çıkarlarını savunmakla, Batıya yani SİSTEM’e ‘entegre’ olmayı uzlaştırabileceğini sandı! Sizce hem Washington’a bakıp ‘hizaya gelmek’, hem de Avrasya’da nüfuz sahibi, ‘BAĞIMSIZ bir güç olmak mümkün mü?’

Attila ağabey bugün hayatta olsa, gırtlağına kadar SİSTEM’e batanların ‘eksen’lerini irdelerdi..

‘Batının Deli Gömleği’ içinde çırpınan Türkiye özellikle bugünlerde değil ‘eksenden kaymak’, emperyalizmin Türkiye’yi konuşlandırdığı eksenin tam ortasındadır.

Sistemle pek içli dışlı yazar çizerler son tartışmalara gülüp geçiyor ve son gelişmeleri, şimdiye kadar , ‘tek eksende yapılan siyasetin birkaç eksen üzerinde geliştirildiği’ şeklinde yorumluyorlar..

Larrabee, bu hükümetin ‘Ortadoğu’daki rolünü kabul ettirmeyi’ başardığının da altını çizmiş.

Bu ROL, Arap dünyasında bir Erdoğan rüzgarı estirmeyi gerektiriyordu. Bu rüzgar Arap halklarının saçlarını dalgalandıracaktı. Kimdir bu Arap halkları. Suriyeli, Ürdünlü, Lübnanlılar. Büyük çoğunluğu Filistinlilerden oluşan ve İngiliz yapması sınırlarla birbirinden ayrılmış ülkelerde yaşayanlar.. Onların kalbinin yarısının Filistinde attığı biliniyor. Onlar açlık ve sefalet içinde en küçük bir esintiye hasret, yaratılan rüzgarlarla oyalanırken, Arap kralları, Şeyhleri, Amerikanın yüzyıllık Ortadoğu hayalleri için taşları yerine koymaya başlıyorlar.

Manşeti gördünüz:

    ‘Ortadoğu Birliği kuruldu!

    ‘ Türkiye- Suriye- Ürdün- Lübnan Türk Arap İşbirliği Forumu için toplandılar. Avrupa Birliğinin 1951 de temelinin atıldığı oluşuma benzer bir oluşuma imza attılar!’


Bu Türkiye’nin EKSEN’e tam olarak oturduğunun kanıtı.

Mehmet Akif şiirleri, ‘Türk Arapsız Yasayamaz!’ teranesi, ‘eksen’in kenar süsleri...

Zamanı geldi. Küresel çete ‘Ortadoğu Federasyonu’nu kuruyor.

Tek Dünya devleti ve Ortadoğu Federasyonu

Onlar bunu 2. Dünya savaşının bitiminde projelendirmişlerdi. Emperyalizm, el uzatmadık yer bırakmayacaktı.. Tek kutup olacak, tek dilli, tek kültürlü, tek bir merkezden yönetilen bir dünya devletini kotarılacaktı.

Cengiz Özakıncı ABD’yi yöneten güçlerin 1946’dan beri ‘tek dünya devleti’ne giden yolda Ortadoğu Federasyonu’nunu dillendirdiklerini belgeliyor. (Türkiyenin Siyasi intiharı- Yeni Osmanlı Tuzağı)

    ‘…Bir Ortadoğu Federasyonu yalnızca SSCB’yi yıkmak için değil, aynı zamanda tek dünya devleti kurulması için de gerekliydi… William Bullitt 1946’da ortaya koyduğu stratejiyi anımsamak gerekiyor. Şöyle diyordu:

    ‘..… Avrupa federasyonu, Ortadoğu federasyonu, Asya Federasyonu vb gibi bölgesel birlik ve birleşmeler kurma yolu BM anayasasına aykırı değildir: Beklediğimiz tarihi an gelince (Rusya komünizmden uzaklaşınca), bu iğreti adım, yerini dünya Federasyonu girişimine bırakabilir. Ulusal egemenlik sorunları bütün insanlığın yaşamıyla ilgili bu büyük dava içinde erir gider. Dünya hükümetini kurmak ve onu en yeni ve gelişmiş silahlarla bir otorite konumuna getirmek baş davamız olur. Ulusların yazgısı, insanlığın hakları hep bu otoriteye bağlanır.’

Türkiye’de General Cafer Tayyar Eğilmez, bu görüşü, 1951 yılında seslendirmiştir. ‘NATO’nun Türkiye’ye verdiği görevin, Ortadoğu İslam Federasyonu’nu kurmak’ olduğunu şu sözlerle açıklamıştır:

‘NATO’ya alınmamızın asıl amacı Ortadoğu cephesinin kurulmasıdır..Bütün bir Türk ve İslam camiasının federasyon biçiminde birleştirilmesidir..’


Bu görüş, Türkiye NATO’ya girdiği günden beri tartışılan ve İsrail’den Avrupa Birliğine kadar geniş bir yelpazede dillendirilen bir görüştür.

Küresel güçler , hedefe doğru yürürken çeşitli merhaleler saptamışlardır..

Önce Ortadoğu’daki ülkelerin yöneticileri Washington’a bağlanmışlardır.

Küresel şirketlerin örümcek ağları içinde kanları emilmiştir.

Açlık ve yoksulluk içinde kıvranan halklar, etnik ve dini kaosun içine atılmışlardır.

Ulus devletin modasının geçtiği ve federalizmin çağdaşlığı fikri işlenmiştir.

Ve son aşamada ‘yeniden Osmanlıcılık’devreye sokulmuştur.

Attila ağabeyi anarken sözün buralara gelmemesi imkansızdı. Attila İlhan, yaşamını, Türkiye’yi Türkiye yapanlar, ve onu tanınmaz hale getirenleri anlatmaya belgelemeye adamıştı. Türkiye’nin onlarca yıldır emperyalizmin rotasına oturtulmaya uğraşıldığını ama her seferinde hedefe ulaşılamadığını anlatırdı. 

Türkiye’nin zorlu yolunu ve yolcularını ve ardındaki büyük oyunu en açık anlatan yazarlardan biriydi. ‘Bu ülkeyi hep aydınlar batırmış, halk kurtarmıştır!’ derdi.. Bir 15 Haziran’da daha onu anarken özellikle Batının Deli Gömleği ve Hangi Küreselleşme’yi bugünlerde okuyun derim. . İşin ekonomik , siyasi ve kültürel boyutunu mükemmel örneklerle ortaya koymuştur.

Teşekkür ederiz Attila ağabey, Ruhun Şad Olsun! Hakkını ancak senin kadar çok çalışarak ödeyebileceğiz. 

Banu Avar, 15 Haziran 2010