Herhangi bir insanın vahşetin en amansız boyutlarını gösteren fotoğraflarla ilk defa karşılaşması, bir tür ifşadır, prototipik açıdan da modern ifşadır. Benim kendi payıma bu ifşayı yaşadığım an, Temmuz 1945'te Santa Monica'daki bir kitapçıda tesadüfen gördüğüm Bergen-Belsen ve Dachau fotoğraflarıydı. O güne değin -fotoğraflarda ya da gerçek hayatta- görmüş olduğum hiçbir şey, içimi bu denli keskince, derinden ve anında deşmemişti. Gerçekten de, tam olarak ne hakkında olduklarını kavramam yılları alsa bile, hayatımı o fotoğrafları gördüğümden önceki dönemim (o zaman henüz on iki yaşındaydım) ile sonraki dönemim olarak ikiye ayırdığımı söylersem abartıya kaçmış olmam. Onları görmem neye yaramıştı? Kaldı ki, fotoğraftan başka bir şey değildi onlar -o güne değin hemen hiç haberim olmamış ve etkilemek için de hiçbir şey yapamayacağım bir olayın, hemen hiç tasavvur edemeyeceğim ve dindirmek için de elimden en ufak bir şey gelmeyecek olan bir ıstırabın fotoğrafları. Fakat o fotoğraflara baktığımda içimde bir şey kırılmıştı. Bir sınıra dayanmıştım ve bu salt dehşetin sınırı değildi; tesellisi mümkün olmayan bir kedere düşmüş, yaralanmıştım, ama duygularımın bir kısmının katılaşmaya başladığını da hissetmiyor değildim; içimde bir şey ölürken, bir şey de hâlâ feryat edip duruyordu.
* * *
Her
şey bir
denemeyle
başladı;
fotoğraflanmış
görüntülere her
yerde
rastlamanm
öniünüze
çıkardığı
bazı
estetik
ve
ahlaki
sorunlar
hakkında
yazdığım
bir
denemeyle.
"Ancak
ben,
ondan
sonra
fotoğrafların
ne
olduğu
konusuna
ne
kadar
çok
kafa
yorduysam,
yazdığım
metinler
de
o ölçüde
karmaşık
ve
anlam yüklü
hale
geldiler.
Bu
suretle,
yazdığım
bir
deneme
öbürünü,
öbür
deneme
(kendimi
de
şaşkınlık içinde
bırakarak)
bir
diğerini
doğurdu
ve
böylece,
bu
konu
hakkında
kaleme
aldığım
ilk
denememde
kaba
hatlarıyla
ortaya
koyduğum,
daha
sonraki denemelerimde
de
iyi
belgelerle
desteklediğim
ve
konunun
biraz
da
dışına
çıkarak
topladığım
argümaru,
daha
teorik
bir
açıdan özetleyerek
genişletebileceğim derecede
ileri gitmemi
ve sonunda
bir noktada
durmamı
sağlayacak
bir süreç
(fotoğraflann
anlamı
ve gelişim
seyri
hakkında
bir dizi deneme)
ortaya çıktı.
Sözünü
ettiğim
bu
denemeler
ilk önce
(biraz
değişik
bir bi
çimiyle)
The New
York
Review
of
Books'ta
yayınlandı
ve sanırım
bu derginin
editörleri
olan ve kafayı
fotoğraf sanatına taktığımı
iyi bilen
yakın
dostlarım
Robert
Silvers
ile Barbara
Epstein'ın
teşvikleri
olmasaydı, onlan
yazmayı
aklıma
bile getir
mezdim.
Dolayısıyla,
burada
hem
onlara,
hem
de bana
sabırla
öğüt
verip
yardımlarını
esirgemeyen
arkadaşım
Don
Eric Levin'e
duyduğum
minnettarlığı
açıkça
ifade
etmek
isterim. S.S.
Mayıs 1977