28 Kasım 2020

William Blake



Tanrıya

Eger bir cember yarattıysan içine girilsin diye, 

Kendin gir oraya ve bak bakalım gidiyor mu hoşuna

Cenetle Cehennemin Evliliğinden

Cehennemden aldığım habere göre dünyanın altı bin yılın sonunda
alevler içinde yanacağına ilişkin eski bilgi doğru.
Çünkü bu nedenle kızgın kılıçlı keruba yaşam ağacının başında tuttuğu nöbeti
bırakması emredilecek: ve bunu yaptığında tüm yaratılış yanacak
ve sonsuz ve kutsal görünecek, ki şimdi sonlu ve düşkün görünüyor.
Bu, duyumsal hazzın gelişmesi sonucu meydana gelecek.
Ancak ilk önce insanın ruhundan ayrı bir bedeni olduğu kanısının silinmesi gerekiyor;
bunu cehennemi yöntemle, Cehennem'de son derece sağlığa yaralı ve şifa verici olan,
görünen yüzeyleri eriterek saklı olan sonsuzu ortaya
çıkaran aşındırıcılarlarla baskılar yapmak yoluyla ben yapacağım.
Eğer algının kapıları temizlenseydi herşey insana olduğu gibi görünürdü, sonsuz.
Çünkü insan kendisini kapattı, ta ki tüm şeyleri mağarasındaki dar çatlaklardan görene dek.

Baca Temizlikçisi

Küçük kara bir şey karlar arasından,
Haykırıyor "temizle! temizle! " kederli bir sesle!
"Nerededir senin annenve baban? söyle? "
"Onların ikisi de gittiler kiliseye dua etmeye.
"Çünkü mutluydum çalılıklar üzerinde,
Ve gülüyordum kışın yağan karlar arasında,
Onlar giydirdi bana ölümün giysisini,
Ve öğrettiler bana kederin ezgileriyle şarkı söylemeyi.
"Ve çünkü mutluydum ve oynuyordum ve şakıyordum,
Onlar sandılar ki bir haksızlık yok yaptıklarında,
Ve dua etmeye gittiler Tanrıya ve Papaza ve Krala,
Yani sefaletimiz üstüne cenneti kuranlara."

Kısaca İnsan

Kalmaz ortada acıma
Yoksulluk olmayınca;
Ne de merhamet
Bizim gibi mutluysa millet

Birbirini korkutup barışı aradıkça
Sevgiyi kendine sakladıkça;
Zulüm sarar dört yanını
Pusularla tutarlar yollarını.

İlahi korkularla kalakalır baş başa
Ağlar gözyaşları yağar toprağa;
Ve alçakgönüllülük kök verir birdenbire
Ayaklarını bastığı yerde.

Derken bir gölge gibi yayılır hüzünle
O giz kafasının üzerinde;
Bir tırtıldan sineğe
Her şeyi o giz beslemekte.

Ve taşımakta düzenbazlığın meyvesini
Belli ki dayanılmazdır lezzeti;
Derken bir sırtlan yuvası o uğursuz gölge
Karanlığını saçar her yere.

Karalar ve denizlerin Tanrıları
Çok aradı Doğu’da bulmak için o ağacı;
Tüm çabaları boşunaydı oysa
O ağaç insanın beyninde boy atmakta. 

Hasta Gül

Ah Gül, hastasın sen!
Uluyan fırtınada
Gece vakti uçan
Görünmez kurt
Keşfetti fesrengi neşeden
Oluşma yatağını;
Ve karanlık gizli aşkı
Yokediyor yaşamını.

Giriş

Kulak ver sesine Ozanın!
Şimdiyi, Geçmişi ve Geleceği görür;
Kulakları işitir
Kutsal Kelâmı
Yaşlı ağaçların arasında dolaşan,

Düşkün Ruha seslenir,
Ve gözyaşlarıyla akşamın çiyinin;
Hükmedebilir
Yıldızlı kutuplara
Ve düşen, düşen ışık yenilenir!

Ey yeryüzü, ey Yeryüzü dön geri!
Yüksel çiy düşmüş çimenlerin içinden;
Gece bitkin,
Ve gün
Doğar uykulu bir kütleden.

Gitme bir daha
Niçin gideceksin ki?
Bu yıldızlı zemin
Bu ıslak kıyı
Gün bitene dek senin.

[Deneyim Şarkıları]