16 Mart 2020

Haldun Taner "Çok Güzelsin Gitme Dur"


Çok Güzelsin Gitme Dur Haldun Taner'in 1976-1982 yıllarındaki gazete yazılarından oluşuyor. İstanbul, tarih, eğitim, sanat, edebiyat, dil, kültür, tiyatro, kentsel sorunlar, yitirilen erdemler, doğa ve çevre, konu ne olursa olsun, Taner'in kalemiyle renkleniyor. 

"Bir ada arıyorum. Sen ben kavgasından uzak. İnce hesaplardan. Bir ada ki ona gelen unutsa adını, mesleğini, bencil ihtiraslarını. Soyunsa kinlerinden, hasetlerinden bir bir. Yeterince yer olduğundan kelli güneşin altında, denizde ve kıyıda, kimsenin gözü olmasa başkasının yerinde. Uzanıp düşünmemek, sadece yaşamak tadı ile yetinip bıraksa kendini kendine. Ayak oyunlarına sapmadan. Dedikodu yapmadan. Bıraksa kendini hafif rüzgâra, deniz minaresi gibi, kozmik bir ezeli şarkıyı ta içinde duyarak. (...) 

"Bir ada arıyorum. Politikadan uzak. İktidar hırsı yok. Kendinden başka düşünene tahammülsüzlük yok. Herkes eşit adasever. Kimi kıyısını, kimi yamacını, tepelerini, çamlıklarını… 'Mademki benden değilsin, öyleyse bana karşısın' ham görüşü uğramamış adaya. Seçim sorunu, oy dalgası, partiler, koalisyon, Çince gibi sözcükler kullanılmıyor ada sakinlerince. Siyaset yok ki siyasi suç kalsın." (Tanıtım Bülteninden) 


Sizce mutluluk nedir? diye soran bir anketi on beş yıl önce şöyle yanıtlamışım: Mutluluk insanin içini ısıtan, ışıklandıran bir şeydir. Kanının iyi dolastığını, kalbinin gümbür gümbür attığını, yoğun olarak yaşadığını hissettiren şeydir. Mesela bir temmuz öğlesi dalgalanan başak tarlası, yağmurlardan sonra taze çimenlerin kokusu, üstünde ciğ damlası ile sabaha bakan bir gonca. Mutluluk desti kokan bir bardak sudur. Bir kadının guneşten yanmış kolundaki altın sarısı ayva tüyleri...Sonra gök kubbe, yıldızlar, sahilin hışırtısı. Bir çocugun sevinci, bir yaşlının gülüşü. Mutluluk mesela özgürlüktür. Özlü bir sey okuyup yüce insanlarla bir ortaklık kurmaktır. Mesela gelişmektir, oluşmaktır, sevişmektir. Ağır, ağır bir dağa tırmanıp yükseldikçe bir zamanlar bir sey sanılmış tepeciklerin arkasındaki boşluğu farketmektir. Daha ne diyeyim, mutluluk gecenin ucundaki ilk maviliği, bir vapur güvertesinden seyretmektir. Mutluluk Bach dinleyebilmektir.

Belki ayni soru bugun bana yöneltilse yanıtım aynı olmayacaktı. O çağımda mutlu olmak için demek, bazı gerekçeler gerekli imiş. Çamurlu bir yolda taştan taşa atlayarak giden bir yolcu gibi, böyle mutluluk adacıklarına bel bağlamışım. Simdi artık olgun yaşta, yol oldukça kısalınca insan bulduğunla yetinmek, mihneti kendine zevk edinmek, her seyden iyi kötü bir mutluluk ya da mutluluk ersatzı çıkarmak hünerine yaklaşıyor.

Ve anlıyor ki mutlu olmak mutluluğa elverişli ruhsal durum sahibi olmaktan başka bir şey değildir. Bu eğilim istenince edinilebilir. Bu eğilimi bir kere yerleştirince her şeyin bir mutluluk yanını mıknatıs gibi bulup çıkarırsınız. Bu çeşit bir mutluluğa açık ruhsal durum benimsenince mutluluk sürekli olur. Belki iddiali değil alçakgonüllü her fırsat bile boyle bir zeminde hemen yeşerir. Aslında en arı mutluluk hic bir dış neden yokken duyulan mutluluktur.

Böyle bir mutluluk, insanın hücrelerine sinen güftesiz bir şarkıya benzer. ama yine de eksiktir...
Mutluluk önerileri içinde galiba en iyi reçeteyi yazan Goethe olmuş, Hep bilirsiniz. Mephisto ile bahse tutusan Faust, şeytanın bütün tuzaklarina karşı koymayı bilmiştir. Sirasıyla bilimin, sehvetin, güzelliğin, egemenliğin verebilecegi zevkleri olçüsüz bir şekilde tanımış ama hiç birine "çok güzelsin gitme dur" dememekte direnmiş olan Faust, yaşamının sonunda, oluşmasının son doruğunda, insan sevgisinde karar kılmıştır. Bireysel mutlulukların hepsine sırt çevirebilmesine karşın, özverici mutluluk karşısında kendini tatmin eden biricik mutluluğu bulup, "çok guzelsin gitme dur" diye haykırmaktan kendini alamamıştır. Söz konusu an bir bataklığın kurutulmasına, böylece milyonlarca insanın sağlıkları için, hür ve faal yaşamaları için yeni alanlar kazandırma işine önayak olduğu andır. Kendini topluma adadığı ve bunun için somut bir eyleme geçtiği andır..." 

5 Mart 1978 Haldun Taner, Milliyet Gazetesi.