Liseye gittiğim yıllar; karikatüre çok
meraklıyım, sevdiğim karikatürleri kesip yapıştırdığım büyük boy bir
defterim var. Ama Turhan Selçuk’un bantları için ayrı bir defter
tutuyorum. Onu o kadar çok seviyorum. Yakın zamana kadar sararmış solmuş
sayfalarıyla o defter hâlâ duruyordu, ama ne bileyim ki bir gün
Cumhuriyet gazetesinin Kültür sanat servisini yöneteceğim ve Turhan
Selçuk’un ölüm yıldönümünde anacağımız sayfayı yapmak benim görevim
olacak! Ara ki bul o defteri, evdeki istif edilmiş kitap yığınları
arasında, yine de onu ve Abdülcanbaz’ı ne kadar çok sevmiş, saymış
olduğumu sizinle paylaşmak istiyorum. Turhan Selçuk, ilk karikatürlerini
1941’de Adana’da Türk Sözü, İstanbul`da Kırmızı Beyaz ve Şut`ta
yayımlamış. 1948’de Şaka, Akbaba, Tasvir ve Aydede dergilerinin
kadrolarında yer almış. 1951’de ilk sergisini açıyor, 1952’de, İlhan
Selçuk’la birlikte 41 Buçuk adlı mizah dergisini, 1953’te de Karikatür’ü
yayımlıyor. O yıllar yayıncılık şimdiki gibi büyük servet
gerektirmiyor, gazeteciler, karikatürcüler, kendi yayınlarını kendileri
basabiliyor. Turhan Selçuk Karikatür Albümü, ilk kitabı. 1954’te
Milliyet Gazetesi’ne başkarikatürcü olarak giren sanatçı, o yıllarda
üslubunu da değiştirerek geometrik çizgilere geçiyor. O yıllar İlhan
Selçuk’la birlikte mizah dergisi Dolmuş`u çıkarıyor. Turhan Selçuk’un
çıkardığı yayınları ve gazeteler arasında gidip gelmeleri hayli hızlı
bir trafik. Ama onu unutulmaz yapan 1957’de Milliyet’te başladığı
“Abdülcanbaz” adlı ünlü çizgi roman kahramanının maceraları; 1960’larda
İtalyan mizah dergisi II Travaso’nun kadrosuna giriyor. 1961’de haftalık
politika dergisi Yön’de çiziyor. Kitaplar bastırıyor. Yeni İstanbul,
Akşam gazetesi maceralarından sonra 1972’de Cumhuriyet gazetesinde
haftalık panaromik politik karikatürler çizmeye başlıyor. Son görev
yeriyse Cumhuriyet gazetesi oluyor.
ÖDÜLLERİ SAYMAKLA BİTMİYOR
Turhan
Selçuk, Türkiye’de ve yurtdışında pek çok kez açtığı sergilerinin
dışında İstanbul Gazeteciler Cemiyeti’nin Gazetecilik Başarı Armağanı
Yarışması’nda 1955’te Birincilik ödülünü, 1983, 1986, 1987, 1989 ve
1990’da başarı ödüllerini; İtalya’da Uluslararası Bordighera Karikatür
Yarışması’nda 1956’da Altın Palmiye ile Aero Club Gümüş Kupası’nı,
1962’de Gümüş Hurma’yı aldı. Selçuk 1970’te İtalya’da Ippocampo-Vasto
Karikatür Festivali’nde Ippo Campo Ödülü’ne, 1971’de Türkiye Sanatçılar
Birliği’nin Halkın Sanatçısı Ödülü’ne ve 1975’te İtalya’da Vercelli
Karikatür Bienali’nde Gümüş Kupa’ya layık görüldü. Karikatürleri ABD,
Kanada, İtalya, Bulgaristan, İsviçre ve Polonya’da karikatür müzelerine
alındı. 1992’de Sivas Cumhuriyet Üniversitesi’nin Onursal Bilim Doktoru
unvanına, 1997 yılında da Anadolu Üniversitesi Fahri Doktora unvanına
layık görüldü.
ABDÜLCANBAZ... DÜZENBAZDAN HALK KAHRAMANINA
Turhan
Selçuk’un Milliyet gazetesinde Abdi İpekçi ile çalıştığı 50’li yıllar.
İpekçi, Turhan Selçuk’tan bir çizgi roman kahramanı yaratmasını ister,
Selçuk da Aziz Nesin’in katkısını. Aziz Nesin, düzenbaz bir turist
rehberi karakteri yaratır. Adını da Abdülcanbaz koyar. Öykü, Turhan
Selçuk’un çizgileriyle yayımlanır. Ama bittikten sonra Aziz Nesin devam
etmeyince Turhan Selçuk Rıfat Ilgaz’la, onunla da uzun sürmeyince kendi
yazdığı diziyle devam eder. Abdülcanbaz da bu süreç içinde değişir,
yeniden yaratılır. Düzenbaz olmaktan çıkıp tam tersi onlara karşı
savaşan bir kahramandır artık. Üstelik yaşadığı dönem de değişmiş,
Osmanlı’dan Kurtuluş Savaşı’na, Eski Mısır’a taşınır olmuştur. Kendi
anlatımıyla “Ben Abdülcanbaz’ı kahramanlık ötesi kaba kuvvetten güç
alan, yozlaşmış bir çizgi roman türünden ayırıp arıtmak istedim. Bir
roman ya da bir hikâye anlatımının sanat değerini katarak bunu grafik
sanatın çizgi gücüyle de besleyerek kişiliğini bulması yolunda çalıştım”
der. Abdülcanbaz’ın yıllar içinde çizgileri de değişir, sadeleşir,
grafik düzeyi artar. Önceleri yuvarlak çizgilerle çalışan Turhan Selçuk,
artık köşeli çizgiler, üçgenlerle çalışmaktadır. 1987’de Abdülcanbaz’ı
çizmekten sıkılıp bitirir ama ısrarlar üzerine tekrar hayat verir.
İLHAN SELÇUK, AĞABEYİNİ ANLATIYOR: RÜYALARIMIZ AYNIYDI
Turhan...
Turhan’la
kardeşliğin ötesinde bir ikili oluşturuyorduk, yaşımız büyüdükçe
düşüncelerimiz de birlikte büyüyor, düşlemlerimize karışıyordu, gece
gözlerimizi kapadığımızda gördüğümüz rüyaların birbirine benzemesi
doğaldı... O sırada Turhan bir şey keşfetti. Alaeddin’in lambasından
çıkan dev, Turhan’a bir çizginin gizeminde bütün dünyaları, yıldızları,
gezegenleri, galaksileri, insanları, duyguları, sevdaları, dostlukları,
düşmanlıkları, ağlamayı, gülmeyi, geçmişi, geleceği ve an’ı- tek
sözcükle yaşamı- yakalamayı öğretti... Turhan, evrendeki her şeyi
çizgiye dönüştürmenin ilm-i simyasında benliğini buldu. Turhan’ın
dünyası, yaşadığımız gerçek dünyanın eleştirisiyle oluştu... Alternatif
bir dünyadır bu... “Türkiye karikatürde dünyanın en ileri ülkelerinden
biridir. Bir ülke sadece dağlarıyla, ağaçlarıyla, denizleriyle,
toprağıyla var olamaz. Atatürk’ün Türkiye’si dünyada tektir. Aydınlanma
dönemi, Batı’nın tek erdemidir. Aydınlık ise sanatçılarıyla, bilim
adamlarıyla, ressamlarıyla, bestecileriyle var olacaktır. Kardeşim
Turhan Selçuk, aslında bu güzel insanlardan biri olmaya çalışmaktadır.
Turhan Selçuk’u kardeşim olarak kutluyorum.”
KIZI ASLI SELÇUK: BABAM DEVRİMCİ BİR SANATÇIYDI
İnsanın
en yakınları hakkında yazı yazması nasıl da zordur... Özellikle babası
Turhan Selçuk, annesi Füruzan, amcası da İlhan Selçuk olursa o kişinin.
Yaşamımın en zor, bir o kadar da gurur, onur verici yazısını kanımca
şimdi yazıyorum. Turhan Selçuk evrensel bir çizgi ustası, caymaz bir
Atatürkçü, düşüncelerinden, politik görüşlerinden en güç koşulların
içindeyken bile ödün vermemiş bir aydın, bir mücadele adamı. Babam
Turhan Selçuk evde çalışırdı. Ben onu ilk adımlarımı attığım yıllardan
başlayarak merakla izledim. Karikatürün hammaddesini insan, insanın
çelişkileri, hırsları, yanılgıları, gözlemleri, özlemleri, umutları
olarak tanımladı. Toplumları, kişileri oldukları gibi gördü, onların
şaşırtıcı çelişkilerini gerçek bir süzgeçten geçirdi, eleştirdi.
Değerli babam Turhan Selçuk devrimci bir sanatçıydı, totaliter
rejimlere, gericiliğe sürekli karşı durdu. Sevgili babam çizgilerinde
yaşamayı sürdürüyor. İyi ki babamsın. Hep yanımdasın. Derin bir
özlemle.
EŞİ RUHAN SELÇUK: ONUR ABİDESİ
Kalemi
ve fırçası onun anlatım araçlarıydı. Çizgileriyle evrensel boyutta etki
yaratan, sanatta arınmış, kestirmeden insana ulaşan, karikatür sanatına
büyük güç veren üstadın çizgileri sadedir, ama basit değil,
Teferruatsız, ama eksik değil, Net, ama satıhta değil; oluşuyla bizi
hemen sararlar. Güldürür, düşündürür, eğitirler. O, bir kaptanın tuttuğu
seyir defteri gibi ülke ve dünya sorunlarının tarihini çizgileriyle
yazmıştır. Konsantre çizgileri kompozisyon incelikleriyle doludur.
Korkusuz dürüstlüğüyle ve sanatıyla bulunduğu ortama saygınlık katan
“onur abidesi” Turhan Selçuk, gönüllerimizde sonsuz sevgi ve saygıyla
hep var olacak.