01 Şubat 2020

Göklerde Eriyip Gitmek İsterdim – Jose Marti

  Göklerde eriyip gitmek isterdim,
Yaşamın ışıklı ve dingin olduğu,
Sürekli ve huzur veren bir esriklikte,
Beyaz bulutlarda gezintilerin mutluluk verdiği
Dante’nin yıldızlar arasında yaşadığı yerlerde.
Biliyorum, çünkü gördüm gözlerimle
Işıklı bir günde tarlalarda bir çiçeğin
Nasıl açıverdiğini goncasını –
Ruh da öyle açar işte,
Tıpkı böyle olur bu, yemin ederim –
Ansızın gelen bir şafak gibi
Ya da baharın, ilk uyanışıyla
Çiçeklerle donatması gibi leylak ağacını..
Fakat ne yazık.. başladım anlatmaya
Ve beklerken şiiri, izliyordum ki
Yüce kartal imgelerinin
İnişini çevremdeki toprağa;
Ürkütüp kaçırdı öteye insan sesleri
O altın kanatlı soylu kuşları..
Ve yitip gittiler.. bakın
Kan nasıl da fışkırdı yaramdan..
Bugün benim için dünyanın simgesi
Kırılmış kanatlardır.. savatlanmaya
Altın teslim olur, ruh değil –
Acı içindeyim, ruhum henüz diri
Dar bir mağarada sıkıştırılmış bir geyik gibi –
Ve ağlıyorum ve gözyaşlarıyla
İntikam alıyorum kendimden..

(Özgür Şiirler)

İspanya’ya karşı bağımsızlık mücadelesinin simgesi olmuş yurtsever, şair ve deneme yazarı José Martí, Küba’nın XIX. yüzyılda yetiştirdiği devrimci şairlerin öncülerinden biriydi. Küba’nın sömürge olmaması için savaşırken bir çarpışma sırasında öldürüldü. José Martí, dergi ve gazetelerde yazdığı politik yazılarıyla adını duyurmuş, şiirleriyle Küba’da oluşan modern edebiyata büyük katkı sağlamıştı. Göklerde Eriyip Gitmek İsterdim, şairin çeşitli kitaplarından yapılmış bir seçme. Seçkiyi yapan ve şiirleri çeviren Ataol Behramoğlu, elinizdeki kitap için yazdığı önsözde, Martí’nin şiir anlayışını açıklarken onun halk şiirinin yalınlığını seçtiğini vurguluyor. Kısa, yalın dizelerle akan eseri, José Martí’nin derin insan ve doğa sevgisini ortaya koyuyor.
Çeviri: Ataol Behramoğlu

ŞİİRLERİM

İşte şiirlerim...Nasılsalar öyle...Onları kimseden almadım. Ve imgelerim için uygun biçim bulamadıkça, onların özgürce süzülüp gitmelerine izin verdim. Ey dost, nasıl bir debdebeydi o, önümden yel gibi geçip giden, dönüşsüzce! Fakat şiir dürüst olmak zorundadır ve ben her zaman sonuna kadar dürüst olmak istedim.

Ben de başkaları gibi didine çabalaya şiir yazabilirim, fakat istemiyorum bunu. Her insanın kendi çehresi, her şiirsel esinin kendi dili vardır. Benim hoşuma giden, karmaşık uyumlar, yontu şiirler, porselen gibi çınıldayan, kuş uçuşu gibi çevik, bir lav püskürmesi gibi alevli ve her şeyi yıkıp geçen şiirlerdir. Şiir parıldayan bir hançer gibi olmalıdır. Okurda, gök yolunda sefer eyleyen, hançerini güneşe saplayan ve hızla yukarılara yükselen bir savaşçı imgesi doğurmalıdır.

Şiirler, kalbimin parçacıklarıdır, onlar savaşçılarımdır benim. Hiçbir şiirim yapay olarak zorlanarak, önceden tasarlanarak yazılmadı; onlar gözden fışkıran yaşlara, yaradan fışkıran kan fıskiyesine benzerler.

Şiirlerimi yabancı bez parçalarını bir araya getirip dikerek oluşturmadım, onları kendim yarattım. Onlar akademik mürekkeple değil, kanımla yazılmışlardır. Buraya koyduğum şeyleri ben kendi gözlerimle gördüm - evet, evet, gördüm, şaşırmayın - ; ne kadar çok şey gördüm ve ne kadar çok görüntü de uçup gitti ve ben çizgilerini işleyemedim onların, imgelerimin tuhaflığının, alışılmadıklığının, yığmalığının, taşkınlık ve sertliğinin kabahatlisi ben kendimim fakat onları öyle doğurdum ve sonra yeniden yarattım kâğıt üzerinde.

Yeniden yarattığım şeyin hakikiliğinin hesabını verebilirim, Ben parlak hayat tabloları gördüm, o tabloların parçalarını ve onlarda kendi renklerimi buldum. Biliyorum, kullanışlı renkler değil bunlar, fakat ben karmaşık uyumları doğrudanlığı seviyorum, kimi kez kaba görünebilseler de.

Şiirlerim için söylenecek her şeyi önceden biliyorum ve ben kendim için hepsini yanıtladım onların. Ben kendime sadık olmak istedim ve hatta günahkâr da sayılacak olsam utanmayacağım günahlarımdan.

JOSÉ MARTÍ
Göklerde Eriyip Gitmek İsterdim, S. 51