09 Ocak 2020

Halide Edib Adıvar - Sinekli Bakkal


   
Burası dünyanın herhangi yerindeki bir fukara mahallesinden çok farklı değildir. Bir geçitten ziyade toplantı yeri: Mahalleli orada muhabbet eder, konuşur, kavga eder, eğlenir. Hayatın orada geçmeyecek bir safhası yok gibidir. İhtiyarlar, vaktiyle çeşme başında doğuran kadın bile olduğunu gülerek rivayet ederler. 
  
Fikrin maddeye ne kadar hâkim olduğunu düşündün mü? Fikir gidince insan da kâğıt gibi cansız, mânâsız oluyor.

    Bu memlekette halkı düşünmeye alıştırmak için Şeytan'a tapmayı öğretsek, nasıl olur?

      Sevmeyi, sevilen şeye tek başına sahip çıkmak gibi telakki etmek ne vahşi bir şeydi. Aşık bir esirci mi? Dünyadaki servet, güzellik, sevgiler ve sevgililer herkese yeter, herkesin hakkı...

    Günah diye düşündüğün hata... Sevmek hiçbir zaman günah değildir. Sebeb-i vücudumuz bu... Biliyorum, bir şeyler söylemek istiyorsun. Evet, sevmenin de marazi tarafı olabilir. Fakat o da gelir, geçer... Ona galebe -üstün gelmek- senin elinde. İnsan cambaz olmak için vücuduna akla gelmeyecek marifetler yaptırıyor. Ruhuna da riyazetle, irade ile tahakküm edebilir. Emin ol bir gün bu perhiz, bu riyazetten dolayı insan mükafatını da görür. Gönlünün eski alevlerine, karlı dağdan volkan seyreden serin bir gönülle bakar.
    
Kimse kimsenin olamaz. Eşya bile bizim değil. Yani senin dediğin mülkiyet insan için de, eşya için de olmalı. Sevdiğimiz her şey esasen bizimdir. Kalbimizin içindedir. Ona o kadar sahibiz ki, dünyanın orduları kalbimizden onu koparıp atamaz.

    Büyük maksatlar mevzu-ı bahs olurken ferdin namusu kuru bir gururdur.