Türk milleti tarih boyunca çeşitli coğrafi bölgelerde devletler kurmuş ve medeni eserler meydana
getirmiştir. 1920 yılında ise, tarihte ilk defa Türkiye adını kullanarak Ankara'da bir hükümet teşkil
edilmiştir ''Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti''. 1923 yılında ''Türkiye Cumhuriyeti'' bütün
devletlerin resmen sınırlarını tanıdığı yeni bir Türk devletidir. Bundan önce hemen tarihin her
devrinde kurulmuş olan Türk devlet ve imparatorluklarının resmi unvanları ya o devleti kuranın
veyahut da o bölgeye mahsus bir Türk kabilesinin adına göredir. Bunların içinde tek istisna, başına
bir sıfat eklenen ''Gök Türk Devleti''dir (552-745).
Ancak Osmanlı İmparatorluğu için yabancıların bazen Türk adını, resmi olmamakla beraber,
kullandıkları görülür.
Milli hâkimiyete dayanan prensibe göre Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu M. Kemal Atatürk'tür.
Türkiye Cumhuriyeti'nin birlik halindeki vatanı, derin bir medeniyet tarihine malik olmuştur ve
bugün, burada Türk vatandaşı olarak yaşayanlar, her devirden kalma medeniyet eserlerinin
varisidirler.
Kurtuluş Savaşı sonucu 1922'de istiladan kurtulan yurdumuzda, cumhuriyet idaresi altında, demokratik müesseselerin yerleşmesine önem verilmiştir.
Türk inkılabının yürürlüğe girmesi ile
milletimizi son asırlarda medeniyet yolunda geri bırakmış müesseseler kaldırılmış, yerlerine dünya
medeniyet âlemine uyacak müspet ve sosyal ilimlerin öngördüğü yeni düzenin yerleştirilmesine
çalışılmıştır.
XIX. yüzyıl Osmanlı devrinde ıslahat hareketleri görülmüş fakat bunlar cemiyet hayatında köklü
değişikliklere gidememiştir. Ancak Türk milleti için bir hazırlık safhası olarak kaydedilebilir.
Cumhuriyet devrimiz inkılap hareketleriyle karakterize edilir. Bu inkılap devlet kurucusu
Atatürk'ün şahsi teşebbüsü ile olmuş ise de, o bizzat bunu ''Türk İnkılabı'' olarak ifade eder.
Bu inkılabın yönünü tespit için Atatürk'ün fikri hayatını takip etmek gerekir, çünkü o hem asrının
ve çevresinin entelektüel gelişmesinin, hem de milli bünyemizin gerçeklerinin tesiri altındadır.
Bu
itibarla Birinci Dünya Savaşı ile İkinci Dünya Savaşı arasındaki zamanda, Türkiye Cumhuriyeti'nde
öngörülen inkılap hareketleri diğer Doğu ülkelerine de örnek olmuştur. Bunun için Atatürk'ün
kişiliği ve onun fikri hazırlık safhası çok önemlidir.
Milli Kurtuluş hareketimizin içinden doğan bu inkılap konuları, Atatürk'ün nutukları ve
konuşmalarıyla, kamuoyunu hazırlayan tutumu dikkatle incelenmeye değer. İşte bunun içindir ki,
büyük Nutuk, söylev ve demeçleri, tamim ve telgrafları toplanmış ve Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü
tarafından yayımlanmıştır.
Bunlar bütünü ile bu devir tarihimizin birinci elden kaynaklarıdır.
Benim şahit olduğuma göre Atatürk resmi nutuklarını, bilgileri topladıktan sonra bizzat sentezini
kendisi yapardı.
Esasen bütün yazılarında kendine has üslubu daima kolaylıkla anlaşılabilir. Hatta son Meclis açış
nutkunu (1 Kasım 1938) dahi hasta yatağında yazmış olduğunu biliyorum.
Atatürk çok kitap okur ve bu okuduklarını etrafına yayarken çeşitli konular üzerinde tartışmalar
yapmayı severdi.
Çevresinde bulunanların bilgilerinden de istifa eden Atatürk'ün fikirlere açıklık ve
yön vermede büyük başarı sağladığı görülürdü.
''Bir çocuğun normal öğretim ve eğitim devrelerinden geçerek yetişmiş olması şarttır. Öğrenci her
ne yaşta ve sınıfta olursa olsun onlara geleceğin büyükleri olarak bakmalı ve öyle muamele
etmelidir'' derdi.
Bu kitapta, M. Kemal Atatürk'ün biyografisi ile çeşitli vesilelerle not ettiğim sözlerini topladım.
Bunlardan bir kısmını sonradan kendisine gösterdiğim vakit düzeltmeler yapmıştır. Bazıları da
doğrudan doğruya kendi el yazılarıyla olanlardır.
Bu sözler pek tabiidir ki, herhangi bir konuşma mevzuu içinde bazı olayların açıklanması için
söylenmiştir. Bütün bunları Atatürk'ün entelektüel hayatının birer belgesi olarak veriyorum.
Bu kitapta ilk önce Atatürk'ün bir halk çocuğu olarak yetişmesi, yani düzenli bir öğrenimden
geçmesi ve askeri meslek hayatındaki durumu ve bu dönemde memleketin çeşitli yerlerini ve
halkını tanımasının önemi belirtilmiştir.
İkinci olarak da Atatürk'ün fikir hayatı ve başarısının esasları üzerindeki tarihi belgeler
açıklanmıştır.
Bunlar, tabiatıyla Atatürk'ün yaşadığı zamandaki siyasi fikri ve ekonomik ortamda bir ileri görüş
olarak uygulanmıştır. Ancak yine kendisinin fikrine göre çağdaş medeniyet içinde Türk milleti,
daimi ilerlemelere önem verecek prensipleri de amaç olarak benimsemelidir.
Prof. Dr. A. Afet İnan
devamı...turkoloji.cu.edu.tr