Büyük liderler kolay yetişmez. Onları keşfetmek, yetiştirmek ve gözünün bebeği gibi korumak ulusların görevidir. Her zaman ortaya çıkmazlar. Bazen doğumları, asırlar
süren ve zorlu geçen bir toplumsal gebelik sonucu olur. Bilinçli
bir ulus bu değeri harcamaz ve yüceltir.
15 Haziran 1926 günü Giritli Şevki isimli motorcu, İzmir
Valisi Kazım Dirik’in kapısına dayanır. Ulu Önder’e bir suikast
girişimi olduğunu ihbar eder. Gazi’ye hitaben bir mektup kaleme alır. Mektubunda Yunan
harbinden tanıdığı Sarı Efe Edip’in
kendisini bir önceki akşam Çopur
Hilmi ve Lazistan mebusu Ziya
Hurşit isimli birileriyle tanıştırdığını söyler.
Gazi’ye
suikast düzenleyeceklerini
ve bunun
için kendisinden yardım
istediklerini
anlatır. Bu
yardım,
suikast
sonrası canileri motoru ile Sakız
Adası'na kaçırmaktır. Giritli Şevki
kimseye güvenemediğini ve bu
sebepten doğrudan Gazi’nin kendisine mektubu yazdığını belirtir.
Bu ihbar üzerine tutuklamalar
başlar. Suikast timini oluşturan
Ziya Hurşit, Laz İsmail ve Gürcü
Yusuf o gün yakalanır. Çopur Hilmi
de aynı gün ele geçer. Sonradan
anlaşılacağı üzere Sarı Efe Edip
suikast günü olarak belirlenen ve
Gazi’nin yurt gezisi kapsamında
İzmir’e geleceği 15 Haziran günü
İstanbul’a gitmiş, kendisi de işin
içinde olan Şevki sabırsızlanmış
ve paniğe kapılmış, Sarı Efe’nin
ihbarda bulunacağından şüphelenmiş ve daha önce davranıp
suçlamalardan kurtulabilmek için
Valiye koşmuştur. Sarı Efe’de aynı
gün İstanbul’da yakalanır.
Ankara İstiklal Mahkemesi, 17
Haziran 1926 günü özel bir trenle İzmir’e giderek olaya el koyar.
Mahkeme, Ziya Hurşit’in ilk ifade-
sine dayanarak eski İttihatçıların
öncülüğünde, gericiler ve bölücülerin aynı çatı altında toplandığı
Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası
mebuslarının görüldükleri yerde
tutuklanmaları talimatını verir. Bu,
fırka ile suikast girişimi arasında
bir bağlantı kurulduğunun göstergesidir. Hayata geçirildiği günden
itibaren bazı
basın organlarının da
desteğiyle
ölçüsüz
bir muhalefet yapan
cumhuriyetin bu ilk
muhalefet
partisi,
devrimlerin uygulanmasına,
yerleşmesine ve gidişatına zarar
vermektedir. Cumhuriyet karşıtı tüm
unsurlar bu Fırkayı destekler. Genç
Cumhuriyet hassas bir dönemdedir.
İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin
kurulduğu günden itibaren güttüğü
komitacılığa dayalı iktidar ele geçirme hırsı hâlâ devam etmektedir.
Bu cemiyetin Türk demokrasisinin tesisinde ve ulus benliğinin
yeşermesinde katkısı büyüktür.
Kurucularının vatanperverliği
tartışılmazdır. Fakat maceraperest
Panturanizm ve Panislamizm hayalleri, iktidar hırsları, yönetimde kalabilmek için ellerinden gelen her şeyi
yapmaları (ki bunun içinde suikast,
baskın ve bombalamalar da vardır)
ülkeye Osmanlı’nın son günlerinde
çok zarar vermiş ve çöküşü hızlandırmıştır.
Tutuklamalar Kazım Kara- bekir ve Ali Fuat Cebesoy gibi Anadolu direnişini Mustafa Kemal ile birlikte ateşleyen ve Terakkiperver Cumhuriyet Fırkasının başında olan paşalara kadar uzanır. Bu isimler hilafet konusunda Gazi ile ters düşmüşlerdir. Başbakan İsmet İnönü en başta, Kazım Karabekir’in tutuklama kararını kaldırtır. Bunun muhalefeti bütünüyle susturmak için yapılan düzmece bir komplo olduğunu zanneder. Bu müdahalesi üzerine Mahkeme İnönü hakkında da tutuklama kararı çıkarır. Atatürk buna engel olur ve İsmet İnönü’yü, konuyu yerinde incelemesi için İzmir’e çağırır. Duruşma ve sorgulamaları dinleyen İnönü gerçekten bir suikast planı olduğunu anlayınca İstiklal Mahkemesi başkanlığına hitaben 22 Haziran 1926 özür mahiyetinde bir mektup yazar ve konu hallolur.
Tutuklamalar Kazım Kara- bekir ve Ali Fuat Cebesoy gibi Anadolu direnişini Mustafa Kemal ile birlikte ateşleyen ve Terakkiperver Cumhuriyet Fırkasının başında olan paşalara kadar uzanır. Bu isimler hilafet konusunda Gazi ile ters düşmüşlerdir. Başbakan İsmet İnönü en başta, Kazım Karabekir’in tutuklama kararını kaldırtır. Bunun muhalefeti bütünüyle susturmak için yapılan düzmece bir komplo olduğunu zanneder. Bu müdahalesi üzerine Mahkeme İnönü hakkında da tutuklama kararı çıkarır. Atatürk buna engel olur ve İsmet İnönü’yü, konuyu yerinde incelemesi için İzmir’e çağırır. Duruşma ve sorgulamaları dinleyen İnönü gerçekten bir suikast planı olduğunu anlayınca İstiklal Mahkemesi başkanlığına hitaben 22 Haziran 1926 özür mahiyetinde bir mektup yazar ve konu hallolur.
Yargılama sonucu suçunu
itiraf eden Ziya Hurşit, bu işe para
için karışan Laz İsmail ve Gürcü
Yusuf’tan oluşan suikast timi başta
olmak üzere, perde arkasından hain
planı kurgulama suçuyla mebuslardan Şükrü, Arif, Abidin, Halis
Turgut, İsmail Canpolat ve Rüştü
Paşa ile birlikte toplam 18 kişi
idam edilirler. İttihat ve Terakkinin
önde gelenlerinden “Küçük Efendi”
lakaplı Kara Kemal ve eski Ankara valisi Abdülkadir Bey firaridir ve
gıyaben idam cezasına çarptırılırlar.
Kara Kemal gazeteci bir arkadaşının
evinde saklanırken polis baskını
olur ve intihar eder. Abdülkadir
Bey yakalanıp idam edilir. Kara
Kemal’in hain planda oynadığı
rol tam olarak kanıtlanamaz. Abdülkadir’in diğer
kişileri ikna etmek
için onun adını kullandığı da iddia edilir.
Diğer taraftan onun en
başından beri işin içinde
olduğuna dair deliller
de vardır. Kara Kemal
hem çok zeki hem de
çok iyi bir teşkilatçıdır.
Talat, Enver ve Cemal’in ölümleri
ardından cemiyetin gizli lideri konumundadır. Komitacılığı meşhurdur.
Hep arka planda kalmıştır. Abdül
kadir ve Kara Kemal İttihat ve
Terakki Cemiyeti’ni tekrar canlandırmak istemektedirler.
“İzmir Suikastı:
Bir Suikastın Perde
Arkası” isimli kitabında Doç. Dr. Cemal
Avcı şu tespitte
bulunur:
“İzmir Suikastı ile
ilgili büyük tartışmalar yaşanmaktadır.
Bu konuda başlıca üç
görüş ileri sürülebilir:
1-Suikasta tüm muhalif ittihatçıların katıldığı yolundaki görüş.
2-Suikast olayının uydurma olduğunu ve muhalefeti bastırmak amacı güttüğünü savunan görüş.
3-Suikast olayı bir ittihatçı tertibidir; ancak bu tertibe sadece iktidar hırslarını önleyemeyen komitacı ittihatçılarla Mustafa Kemal’e şahsi kinleri veya suikast işinden maddi çıkarları olanlar katılmıştır şeklindeki görüş.
1-Suikasta tüm muhalif ittihatçıların katıldığı yolundaki görüş.
2-Suikast olayının uydurma olduğunu ve muhalefeti bastırmak amacı güttüğünü savunan görüş.
3-Suikast olayı bir ittihatçı tertibidir; ancak bu tertibe sadece iktidar hırslarını önleyemeyen komitacı ittihatçılarla Mustafa Kemal’e şahsi kinleri veya suikast işinden maddi çıkarları olanlar katılmıştır şeklindeki görüş.
Burada üçüncü görüş ağır
basmakta. Çünkü ortada bir suikast
vardır. Suikastçılar silahları ile
yakalanıp suçu itiraf etmişlerdir.
İşin içinde ittihatçılar
vardır. Ama Terakkiperver Cumhuriyet
Fırkası’nın programı
dahlinde olduğunu
kanıtlayacak yeterli
delil de mevcut
değildir.
1926’da Cumhuriyet ve devrimler daha çok yenidir. Bunlar kolay elde edilmemiştir. Bu devrimlerin devamı ve tamamlanmasının Atatürk’ün hayatına bağlı olduğunu unutmamak gerekir. Mahkemelerin aldığı kararları bunun ışığında değerlendirmekte fayda vardır. Eğer Gazi bu dönemde bir suikasta kurban gitseydi ülke karışıklığa sürüklenebilir, dış düşmanlar tekrar müdahale edebilecek zemini bulabilirlerdi. O yüzden planlanan bu hain saldırı sadece Atatürk’e yönelik değil tüm Türk milletine yöneliktir.
Asırlar sonra çıkardığımız bu en önemli ve en büyük halkçı lidere suikast düzenleyebilecek kadar gözleri dönmüş ve bunu vatan sevgisi uğruna yaptıklarını iddia edebilecek kadar gaflete düşmüş bir zihniyetin olması çok acı. İzmir suikastı önlenmiş, Atatürk ömrü vefa ettiği kadar devrimleri korumuş, tatbiklerinin teminatı olmuş ve Cumhuriyeti sağlam temeller üzerine oturtmuştur. Yeraltına çekilen ve pusuda bekleyen bu menfur zihniyet onun ölümünden sonra dış mihraklarında desteğiyle faaliyetini çoğaltmış ve zemin buldukça büyümüş ve gelişmiştir. 15 Haziran 1926’da İzmir’de amacına ulaşamayan bu zihniyet günümüzde Atatürk’ün manevi mirasına, kurduğu ve Türk halkına armağan ettiği Cumhuriyete, devrimlerine, ailesine ve dehasına suikast girişiminde bulunmaya devam etmektedir. Heykellerini yıkarak veya okul kitaplarından çıkararak ona zarar verebileceğini düşünmektedir. Onun 15 yıl içinde kurduğu cumhuriyet kurumlarını yıkarak veya satıp yiyerek onu kalplerden ve zihinlerden söküp atabileceğini düşünmektedir.
Bu tutumları kanımca, “kindar” olarak yetiştirmeyi planladıkları nesillerde merak uyandırmakta ve ters tepmektedir. Bu merak sayesinde de Atatürk’ü çok iyi okuyup, anlayacak bir nesil yetişmektedir. Merak bilimsel düşüncenin başlangıcı, bilim de Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün yoludur. Bazı şeylerin önüne geçmek mümkün değildir.
Gazi suikast planı ortaya çıktıktan sonra Anadolu Ajansına verdiği demeci şu sözlerle noktalar: “Benim naçiz vücudum bir gün elbet toprak olacaktır; fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır” Yaklaşık yetmiş yıldır kötü yönetilen cumhuriyetimiz gerçekten de “payidar kalma” mücadelesi vermekte. Cumhuriyeti ve devrimleri emanet ettiği gençler ise onun yolundan ısrarla ilerlemekte...
butundunya.com